Bağışlanma günlerindeyiz

Bağışlanma günlerindeyiz

“(O müttakîler), geceleri pek az uyurlar, seher vakitlerinde de istiğfâra devam ederler.”  (ez-Zâriyât, 17-18) Nebevî bir haberden öğrendiğimize göre; “Ramazan-ı şerifin başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluştur.” Bu günler tövbe ve istiğfar günleridir. İlk on gün bir rahmet rüzgarı esip, geçti. Sahurlarda, seherlerde elleriyle beraber sinelerini de açanlar istifade ettiler. Şimdi ikinci on gün

DEVİN YAZAR 04 Mayıs 2020 DEVİN YAZAR

“(O müttakîler), geceleri pek az uyurlar, seher vakitlerinde de istiğfâra devam ederler.”

 (ez-Zâriyât, 17-18)

Nebevî bir haberden öğrendiğimize göre; “Ramazan-ı şerifin başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluştur.” Bu günler tövbe ve istiğfar günleridir.

İlk on gün bir rahmet rüzgarı esip, geçti. Sahurlarda, seherlerde elleriyle beraber sinelerini de açanlar istifade ettiler.

Şimdi ikinci on gün mağfiret günlerindeyiz… Bağışlanma günleri…

Allah’ın rahmeti kainatı kaplamış, kesintisiz devam ediyor. Bir de Ramazan ayına has özel rahmeti var. Bediüzzaman hazretlerinin tabiriyle “Bir Padişahın özel günlerde özel af ilan etmesi, halkına özel hediye ve ikramlarda bulunması gibi…” İşte bu Ramazan ayına has, ramazana özel rahmeti var. İstifade edenler ediyor. İlk on günde daha büyük bir rahmet çağlayanı vardı. İstifade eden etti. Şimdi mağfiret isteme zamanı.

Mağfiret, hatalarımızın üstünün örtülmesini istemektir. Kur’ân’da sayısız yerde O’ndan mağfiret istememiz emredildiğine göre gufrana, bağışlanmaya mazhar olmamız büyük ölçüde bizim istekli oluşumuza ve irademize bağlıdır.

Kur’ân ve Sünnet’ten öğrendiğimize göre Rabbimiz’den istediğimiz şeyleri önce onu biz kendi ahlakımızda göstermeliyiz.

Yani af istiyorsam affedici, rahmet istiyorsam merhametli, ikram bekliyorsam ikram edici olmalıyım.

Hadis-i şerifte “Merhamet edin, merhamete mazhar olun. Bağışlayın, Allah ta sizi ağışlasın..” buyurulmaktadır.

İstiğfar, geçmişte yaptığımız günahlarımız için bağışlanma isteğinde bulunmaktır.

İstiğfar, dilin ikrarı ile, dil ile söylemekle olur.

İstiğfar, hem kendimiz hem de başkası için yapılır. Özellikle ölmüşlerimiz için mağfiret dilenir yani istiğfar edilir.
Tövbe ise, geçmişte işlenen günahlardan pişman olup, gelecekte olacaklardan da sakınmaya ciddi söz vermek, karar vermektir. Tövbe, kalb amelidir.

İstiğfar, işlenmiş olan günahlardan bağışlanma dilemektir.

Tövbe, bir büyük suçtan sonra yapılan eylemden dolayı pişmanlık duyup, geri eski temiz haline dönmek için yapılır.
İstiğfar ise, günlük olaylar içinde, yaratılış amacımıza uygun, bilinçli bir hayat yaşamamaktan dolayı yapılan hatalı davaranışların hemen arkasından özür dilemektir.

Nasılki elbisemize kir bulaşınca hemen ilk fırsatta onu temizleriz. Aynı şekilde günaha bulaşınca ona uzun ömürlü fırsat tanımadan hemen ilk fırsatta istiğfar ile yıkamalıyız. Tövbe ederek bir daha işlememeye kesin söz vermeliyiz.

İşlemiş olduğumuz günahların ahiret gününde karşımıza çıkmaması için Allah’tan mağfiret diler, yani istiğfar ederiz. Aynı günahları tekrar işlememek için de kalben tövbe eder ve bir daha yapmamaya kesin söz veririz. Bunun için gösterdiğimiz çaba, okuduğumuz dua da kalbimizin temizlenmesine sebep olur.
Bu konuda yaşanmış iki tabloya bakalım

İlk olarak  Hz. Ömer (r.a.) bir defasında yağmur duasına çıktı. Geri dönünceye kadar istiğfar etmekten başka bir şey yapmadı. Yağmur yağınca, yanın­da bulunanlar: “Biz senin yağmur için dua ettiğini görmedik” dediler. O da: “Ben göğün yağmur gelen kapılarına vurdum” buyurmuş sonra da Nûh sûresi 10-12. âyetleri okumuştur. (Zemahşerî, el-Keşşâf, VI, 160)

İkinci örneğimiz Hasan-ı Basrî hazretleriyle ilgili:

Rivayete göre meclisinde bulunan bir kişi, Hasan Basri (r.h.)’e kuraklıktan şikayet etti.

Ona: “-Al­lah’tan bağışlanma dile, istiğfar et.” dedi.

Bir diğeri fakirlikten şikayet etti, ona da:

“-Al­lah’tan bağışlanma dile” dedi.

Bir başkası: “Allah’a dua et de bana bir oğul ihsan etsin” dedi, ona da:

“-Allah’tan bağışlanma dile” dedi.

Başka biri bahçesin­deki kuraklıktan ona şikayet etti, ona da:

“Allah’tan bağışlanma dile” dedi.

İstekler farklı, tavsiyeniz aynı. Böyle demenizin sebebi nedir? diye sorulunca:

“Ben kendiliğimden bir şey söylemedim” deyip, Nûh sûresi 10-12. ayetlerini okumuştur.

Biz de konumuzu Nuh suresi 10-12 ayetlerin mealiyle bitirelim.

(Nuh as.) “Onlara dedim ki: “Rabbinizden bağışlanma dileyin! Çünkü O, günahları çokça bağışlayıcıdır.

“Bağışlanma dileyin ki üzerinize bol bol yağmur yağdırsın.„

“Mallarınızı, evlatlarınızı çoğaltsın, size bağlar, bahçeler versin, sizin için ırmaklar akıtsın.”

Bu mübarek günlerde Rabbim tövbe ve istiğfarları kabul edilen, tövbesine sadık kalan bahtlılardan eylesin bizleri.