SGK, SSK emekli aylığımı iptal etti, bana borç çıkardı…

Sigortalılara veya hak sahiplerine yersiz ödenen gelir ve aylıkların Kanunun 96. maddesine istinaden tahsili için yersiz ödemenin tespit edildiği tarih borç miktarının belirlenmesi açısından çok önemlidir.

AVUKAT ŞERİF YILMAZ 20 Nisan 2024 YAZARLAR

Daha önceki yıllarda da söz konusu olan ancak son zamanlarda özellikle yurtdışında yaşayan insanlarımızın Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından SSK (4/1-a) kapsamında bağlanan emekli aylıklarının veya SSK ile BAĞ-KUR kapsamında yetim aylıklarının iptal edildiği, kendilerine faizi ile ödenen tüm aylık miktarlarının geri ödenmesi için yazı gönderildiği şikayetlerini alıyoruz.

Vatandaşlarımız buna karşı ne yapabileceklerini, çıkartılan borçların taksitle ödenme imkânı olup olmadığını soruyorlar.

Bu soruya cevap verebilmek için öncelikle SGK’nın hangi sebeple alınan yaşlılık, malullük veya ölüm aylığını iptal ettiğinin ve/veya borç çıkardığının bilinmesi gerekir. SGK yurtdışında yaşayan insanların genellikle;

  • Ekim 2028 sonrası yurtdışı borçlanmaya esas Türkiye’de yaptıkları 1,2,5,10,15, 20 günlük veya bir-iki aylık 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamındaki çalışmalarının denetim sonucu çalışılan işyerinin sahte ve naylon bir işyeri olması, işyerinin ticari faaliyet göstermemesi, işyeri sahte olmamakla birlikte kısa bir zaman diliminde kapasitesinin ve faaliyetinin üzerinde çok sayıda işçi alıp çıkarması, çalışma yapılan dönemin tamamında yurt dışında bulunulması veya ihbar sonucu hukuki ve fiili çalışma olmadığından,
  • SSK ve BAĞ-KUR kapsamında yetim aylığı alanların yurtdışında sözleşmeli bir ülkede çalışmasından dolayı,
  • Yurtdışı borçlanma ile emekli aylığına hak kazanmasına rağmen yurtdışında çalışma nedeniyle yurda kesin dönüş şartının sağlanamamasından dolayı,

alınan yaşlılık, malullük veya ölüm aylığını iptal ediyor, şayet emekli aylığı alırken sağlık aktivasyonu yaptırıp sağlık hizmetlerinden faydalanmış iseler yapılan sağlık giderleri de dahil olmak üzere bunlara denetimle tespit tarihinden geriye doğru yasal faiziyle 10 yıllık borç tahakkuk ettiriyor.

Ayrıca;

  • Dul aylığı alanların yurtdışında sözleşmeli bir ülkede çalışmasına rağmen aylık bağlama oranını %75’ten %50’ye düşürmesi gereken bu çalışmayı SGK’ya bildirmemesi nedeniyle aradaki %25’lik kısmı hak sahibine borç çıkartıyor.
  • Veya yurtdışı borçlanma ile emekli aylığına hak kazanmasına rağmen yurtdışında belirli bir dönem çalışmadan sebebiyle çalışılan zaman aralığı için borç çıkartabiliyor.

Bu nedenle öncelikle iptalin ve/veya borcun sebebinin bilinmesi gerekir. Şayet emekli/sigortalı kişi Türkiye çalışmasının hukuki ve fiili olduğu iddiasında ve bunu ispatlar delillere sahip ise, SGK’ya yazılı itiraz edip gelen cevaba göre yapılan bu işlemin iptali için yetkili iş mahkemesinde dava açması gerekir. İtirazına rağmen dava açmamış ve SGK tarafından icra takibine girişilmiş ise aşamasına göre süresi içerisinde icra takibine itiraz edebilir veya mahkemeye menfi tespit davası açabilir.

Bunun dışında Türkiye’deki çalışması gerçekten hukuki ve fiili bir çalışmaya dayanmıyorsa SGK tahakkuk ettirdiği borç miktarının tahsilat sürecini işletecektir. Burada mevzuat çerçevesinde işletilecek süreci kısaca izah edelim.

Genel olarak SGK tarafından işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığını tespit ettiği her türlü ödemelerin geri alınması için 5510 sayılı Kanunun 96. maddesi ile 27.09.2008 tarihli ve 27010 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Fazla veya Yersiz Ödemelerin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre işleme kor ve tahsilat sürecini yürütür.

Burada Kanunun 96. maddesine iki ayrım yapmak gerekiyor. Zira bu maddeye göre sigortalı ve hak sahiplerine fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen ödemeler ilgililerin kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğabileceği gibi SGK’nın hatalı işlemleri sonucu da ortaya çıkabilmektedir. Bu hususun tespiti çok önemlidir. Zira bu tespit, yersiz ödemeye yani ana borca esas alınacak süre ve faizi etkilemektedir. Yersiz ödemelere ilişkin faiz ve temerrüt faizi uygulamasında, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uygulanmaktadır.

Fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen ödemeler, ilgililerin kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemelere ilişkin tutar, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden itibaren hesaplanacak kanuni faizi ile borç kaydediliyor.

Yersiz ödeme, Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren 24 ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, 24 aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanuni faizi ile birlikte tahsil edilmektedir.

Fazla veya yersiz ödemeler; kontrol, denetim, inceleme, Sayıştay’ca kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilebiliyor. Sigortalılara veya hak sahiplerine yersiz ödenen gelir ve aylıkların Kanunun 96. maddesine istinaden tahsili için yersiz ödemenin tespit edildiği tarih borç miktarının belirlenmesi açısından çok önemlidir.

Genel olarak tespit tarihi, gelir veya aylığın baştan beri iptal edilmesi, belli bir tarihten sonra kesilmesi veya belli bir aralık için borç çıkarılması işlemlerine esas herhangi bir belgenin (soruşturma veya inceleme raporları, değişik mercilerden gelen yazılar gibi) SGK evrak kaydına girdiği tarih esas alınmak suretiyle bu tarihten geriye doğru yersiz ödemenin sigortalı, hak sahibine, iptale/borca ilişkin işleminin SGK hatasından kaynaklanması durumuna göre beş veya on yıllık sürede ödenen miktarlar borç kaydediliyor.

Fazla veya yersiz ödemeden kaynaklanan alacaklar, merkezde ilgili birimce, taşrada ise sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerince düzenlenen ve SGK’nın 2018/38 sayılı genelge ekinde (Ek-35) yer alan borç bildirim belgesi ile 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na göre ilgililere iadeli-taahhütlü posta yolu ile tebliğ ediliyor. Borç bildirgesinde itiraz için yedi günlük, ödeme için ise bir aylık süre olduğu borçluya bildiriliyor.

Borçlu bu borç bildirgesine yedi gün içerisinde, borç bildirgesini gönderen SGK’nın ilgili kurumuna itiraz etmesi halinde itiraz, başvuru tarihinden itibaren on iş günü içinde değerlendirme onayını veren birimin amiri tarafından karara bağlanıyor. Fakat bu itiraz ve itirazı değerlendirme süresi bir aylık ödeme süresini durdurmuyor.

İtiraz, yurtdışından veya Türkiye içerisinde taaahütlü-iadeli taahhütlü posta yolu ile yapılırsa itiraz postaya verilen tarih olarak kabul edilir. (Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği md. 124)

İtiraz kabul edilirse sorun çözülmüş olur. Lâkin itiraz tamamen veya kısmen reddedilirse tahsilat süreci başlatılır. SGK alacağın tahsilatını borçlu sigortalı veya hak sahibinin Kurumdan alacağı olup olmadığına göre belirlemektedir. Şayet borçlunun Kurumdan alacağı varsa SGK öncelikle borçlunun alacaklarından mahsup etmek, gelir ve aylıklarından kesinti yapmak suretiyle, Kurumdan herhangi bir alacağının bulunmaması, gelir veya aylık almaması hallerinde ise genel hükümlere göre tahsilat yapmaktadır. (Fazla veya Yersiz Ödemelerin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik md. 13/1)

Borç miktarı borçlunun SGK’dan tahakkuk etmiş herhangi bir alacağı yoksa veya alacaklarından mahsup edildikten sonra kalan borcu varsa ve Kurumdan gelir ve aylık almaya devam ediyorsa, kesintinin başlayacağı ödeme dönemi başı itibarıyla kanunî faizi ile birlikte hesaplanan borç, gelir ve aylıklardan %25 oranında kesilmek suretiyle tahsil ediliyor (Fazla veya Yersiz Ödemelerin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik md. 13/4). Örneğin SSK kapsamındaki sigorta girişi iptal edildiğinden BAĞ-KUR kapsamına alınan sigortalılık süreleri yaşlılık, malullük veya ölüm aylığı almaya yeter süre ise emekli aylığı almaya devam edilmesi halinde borç bu aylıktan %25 kesilerek taksitle tahsil edilebiliyor.

Fakat bu şekilde kesinti yapmak suretiyle geri alma süresi beş yılı aşıyorsa SGK’nın hatalı işlemlerinden doğan fazla veya yersiz ödemeler hariç olmak üzere, ayrıca icra takibine geçiliyor. (Fazla veya Yersiz Ödemelerin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik md. 13/5)

SGK’dan alacağı bulunmayan borçlu ve borçlunun kanunî varisleri ile borcu kabul eden şahıslar, borç miktarını defaten ödeyebileceği gibi taksitle ödeme talebinde de bulunabiliyor. Taksitlendirme talepleri borcu tebliğ eden SGK birimine yazılı olarak yapılması gerekiyor. Bu durumda taksitlendirme işlemleri, 09.10.2006 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 27.09.2006 tarihli ve 2006/11058 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre yürütülüyor.

Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesine göre borcunu taksitle ödemek isteyenler için taksitlendirme süresi en fazla beş yıla kadar yapılıyor.

Borçlu sigortalının veya hak sahibinin yazılı taksitlendirme talebi üzerine, bu borçlu veya hak sahibiyle SGK’nın takibe yetkili birimi arasında, taksitlendirmenin süresini, taksit sayısı ve tutarları ile ödeme zamanlarını belirleyen bir ödeme planı yapılıyor. Borçlu veya hak sahibinden taksitlerini ödeme planına uygun ve vadesinde düzenli olarak ödeyeceklerine dair bir “borç senedi ve kefaletname” alınıyor.

SGK’ya borçlu veya hak sahibi, taksitlendirme taleplerine ilişkin yetkili makamın onayı alınıncaya kadar dilekçede belirtilen ilk taksit miktarını hemen, takip eden taksitleri de düzenli olarak, faiziyle birlikte muhasebe birimine ödeyebiliyor. Yetkili makamdan alınan taksitlendirme onayında kararlaştırılan taksit miktarı ödenen taksit miktarından fazla olduğu takdirde, onayda belirtilen ilk taksit tarihinden itibaren geçen taksit sürelerine ait toplam fark peşin olarak tahsil ediliyor.

Taksitlerden birinin, ödeme planına ve borç senedi ve kefaletnameye uygun olarak vadesinde ve faiziyle birlikte tamamen ödenmemesi halinde alacağın tamamı muaccel oluyor. Yani artık taksit imkânı kalmıyor. Böyle bir durumda alacak, muaccel olduğu tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanan faizi ile 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil ediliyor.

Böyle bir durumda varsa borçlunun tüm taşınır ve taşınmaz mallarıyla üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklara haciz konularak tahsil edilir.

ÖNE ÇIKANLAR