Evlilikten amaç ve beklenti…

Hayatta bireyin kendisinin verebildiği iki önemli kararı vardır; biri “meslek seçimi”, diğeri “eş seçimi”dir. Kişin bu iki konuda en doğru kararı verebilmesi mutluluğu için hayati öneme sahiptir. Evlilikte eş olarak “doğru kişiyi” bulmak kadar, “evliliğe nasıl bir anlam yüklendiği” ve “evlilikten nelerin beklendiği” de son derece önemlidir. Beklentiler gerçekçi olup olmadığı ve kadın ile erkeğin

İLYAS TÜRKMEN 12 Nisan 2018 İLYAS TÜRKMEN

Hayatta bireyin kendisinin verebildiği iki önemli kararı vardır; biri “meslek seçimi”, diğeri “eş seçimi”dir. Kişin bu iki konuda en doğru kararı verebilmesi mutluluğu için hayati öneme sahiptir.

Evlilikte eş olarak “doğru kişiyi” bulmak kadar, “evliliğe nasıl bir anlam yüklendiği” ve “evlilikten nelerin beklendiği” de son derece önemlidir.

Beklentiler gerçekçi olup olmadığı ve kadın ile erkeğin beklentilerinin birbirleriyle benzeşip benzeşmediği evlilikteki huzurun, mutluluğun ve  uyumun kalitesini belirler.

Evlilikte eşlerin kişilik ve karakterinin uyumlu olması sanıldığı kadar çok çok önemli değildir. Eşlerin ortak amaç ve hedeflere sahip olmasının kişilik ve karakter uyumundan daha önemli olduğu söylenebilir.

Dolayısıyla, evlilikte kişiliklerin uyumundan çok eşlerin kendi kişiliklerini ve karakterini yaşaması ve aynı zamanda birlikte ortak hedeflere yönelmeyi başarmasının daha önemli olduğunu söyleyebiliriz.

Evlenmeyi düşünen biri, kendine “Evlilikten ne bekliyorum ve ne yapmalıyım?” diye sormalıdır. Evli kişiler “Ben bu evliliğe olumlu olarak ne katkım oluyor? Bu evlilik birey olarak bana ne kazandırıyor? Ben eşimle niçin evli olarak yaşıyorum?

Ben iyi bir karı-koca mıyım? Ben iyi bir anne-bab mıyım? İyi bir “karı-koca” olmadan, iyi bir “anne-baba” olunabilir mi?” vb. sorularına  cevab aramalıdırlar…

“İyi Bir Eş” Ne Demektir?

Günümüzde özellikle gençler toz pembe hayallerle, gerçekçi olmayan beklentilerle evliliğe adım atıyorlar. Evlilik kararında, karşılarındaki insanın karakterinden, evlilikten ne beklediğinden, yaşam düşüncesinden daha çok; mesleğine, kariyerine ya da fiziki görünümüne bakıyorlar.

Halbuki insanın zengin olması, güzel olması yada yüksek mevkilerde bulunması, o insanı iyi biri yapmayacağı gibi iyi bir eş de yapamaz. Gerçekçi beklentiler üzerine kurulan evliliklerde temel sağlam olduğu için sorunlar yaşansa bile yeniden toparlanılır.

Evlilikte yüksek beklentilerin karşılanamaması, kişinin hayal kırıklığı yaşamasına neden olur. Bu yüzden evlilik, uzun bir yolculuğa çıkmak gibi düşünülmeli, iyi ve kötü zamanların da olabileceği hesap edilmelidir. Önemli olan evlilik hayatının yükünü paylaşımı konusunda nelerin yapılabileceğinin bilincine varılması ve ortak değerlere sahip olmaktır.

Farklılıklarda Uzlaşma…

Eşlerin ana konularda denk olması, evlilik için ideal olanıdır. Olaylara, durumlara, insanlara aynı gözle bakabilmek; aynı olmasa bile benzer kültürel değerlere sahip olmak sağlıklı bir ilişki için gereklidir.

Çünkü insanın düşünce kalıpları ve zihinsel şartlanmaları çocukken içinde yetiştiği kültürün etkisiyle şekillenir ve davranışlarına yansır. İnsanın oturmasını-kalkmasını, konuşmasını, yemesini-içmesini bile kültürü belirler. Yemek yerken, sohbet ederken v.s. toplum içinde nasıl davranacağını bilmeyen biri ile bunları bilen birinin beraber yaşaması elbette zor olacaktır. Kültürel denklik bu açıdan önemlidir.

Eşler Arası Öğretim Farklılığı…

İnsanın kültür durumunu belirleyen önemli unsurlardan biri öğretimdir. Diploma bir etikettir. Ama kişi  bu öğretim sürecinde insan ilişkilerini, sosyal ilişki kurmayı, dinlemeyi, konuşmayı, toplum içinde nasıl davranması gerektiğini de öğrenir. Eşler arasında öğretim farkı varsa bu durum sorunlara neden olabilir.

Öğretim seviyesi kadından düşük olan erkek, kendini savunmada hissedip eşini sürekli eleştirebilir. Erkek çoğu zaman “Okumuşsun ama ben senden daha olgunum…” “Okumakla adam olunmaz…” vb. düşüncelerle hareket eder ve bunu kanıtlamak için eşinin üzerinde hakimiyet kurmak isteyebilir.

Eşler öğretim seviyesini aralarında bir savaş nedeni haline getirmemeye gayret etmelidir. Özellikle öğretim düzeyi açısından daha ileride olan taraf, aradaki farkı psikolojik olarak hissettirmemeli, bunu ima bile etmemelidir.

Eşler evlenmeden önce, öğretimdeki seviye farkını açık açık konuşmalıdır. Tartışma anında ya da bir gerginlikte öğretim durumu ön plana çıkarmama konusunda sözleşmek gerekir.

Diploma bir ambalajdır. Ambalaja bakıp da öze önem vermeyen insanlarla yapılan evlilikler yürümez. Üstelik özellikle üniversiteler; eğitim değil, öğretim yeridir.

Yani insanın kişiliğini, ahlakını, alışkanlıklarını, davranışlarını daha iyi hale getirmez. Sadece bilgi verir ve sistematik düşünmeyi öğretir. Kişi bunları kendi kendine de yapabilir. İlkokul mezunu olup da herkesin istifade ettiği çok insan vardır toplumumuzda. Bununla birlikte yüksek okullar bitirmiş ama hayata tutunamamış ve kendisini geliştirememiş asosyal örneklere de çokça rastlarız.

Değişime ve Gelişime Açık Olmak…

Kültürlerin birbirinden farklı olduğu değil, tarafların değişime ve gelişime açık olup olmadığı önemlidir. Bir taraf “Ben böyleyim,  değişmem…” diyorsa, karşı taraf zor durumda kalır. Evlilikte “Altın Orta Nokta” dediğimiz bir kural vardır. Her iki taraf alışkanlıklarından taviz vererek birer adım atıp orta noktada buluşursa, kültürel farklılıklar evliliği pek fazla olumsuz etkilemez.

Bir Fıkra… Çadır Çalınırsa…

Kendini kişisel gelişim, hobi ve sosyal etkinlikler konusunda eğitimlerle  geliştirmiş bir adam; eşine süpriz yapar ve  karı koca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde açık havada çadır kurarak kamp yaparlar. Tatillerinin birinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip, yorgun oldukları için hemen uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır. Adam uyku sersemidir. Güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır: -“Ne oldu? Ne istiyorsun?” diye sorar.”

Karısı da sitemkar olarak: -“Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.”
Adam gökyüzüne bakar ve cevap verir: -“Bunun için mi uyandırdın beni? Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum, ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.”
Karısı tekrar sorar. -“Peki, bu sana neyi gösteriyor?”

Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve cevap verir: -“Teolojik olarak Allah’ın kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum.”

Karısı tekrar sorar. -“Peki, bu sana neyi gösteriyor?”
Adam tekrar gökyüzüne bakar ve cevap verir: “Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve kendi önemsizliğimizi görüyorum.”

Karısı tekrar sorar. -“Peki, bu sana başka neyi gösteriyor?”
Adam tekrar gökyüzüne bakar ve cevap verir: “Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin üç olduğunu görüyorum.”

Karısı tekrar inatla sorar. -“Peki, bu sana daha başka neyi gösteriyor?”
Adam tekrar gökyüzüne bakar ve cevap verir: “Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum.” Adam dayanamaz ve öfkeyle sorar; “Niye sordun bunu bana? Peki bu sana neyi gösteriyor?”

Karısı öfkeyle; -“Herif, herif bırak saçmalamayı! Çadırımızı çalmışlar çadırımızı…”

Eşler her fırsatta değişime ve gelişime açık olmalıdır. Aynı zamanda eşinin de değişim ve gelişimine yardımcı olmalıdır. Evlilikten beklentilerin ve amaçların ortak olması, erkek ve kadının hayata bakış açısı ile ilgili düşüncelerinden kaynaklanır.

Farklı ortamlarda yetişmiş iki insanın düşünce kalıpları farklı olacaktır. Dolayısıyla bu iki kişi, olaylar karşısında aynı tepkiyi veremez. Eşlerin dünyaya, hayata, kültürel değerlere, inanca, aileye yönelik konulara bakış açıları farklılık gösterdikçe evlilikten beklentilerde farklılaşır ve ortak amaçlarda buluşmak zorlaşır.

ÖNE ÇIKANLAR