Kötülerden olmamak

Kötülerden olmamak

Yetmiyor. Güneşli günler görmek, motorları maviliklere sürmek için ne yazık ki yeterli olmuyor. Mümkün olsa can feda. Ben de isterdim ama, üzgünüm.

SEDAT İLHAN 25 Nisan 2024 SEDAT İLHAN

Çünkü kötülük yapmamak ile iyilik yapmak tamamen birbirinin zıddı değil. Ve malzememiz insan. Bugün şikayet ettiklerimizi yarın, elimize imkan geçtiğinde hiç utanmadan, sıkılmadan, hak görerek,yaparken bulabiliriz kendimizi.

Bir dost ile tartıştık yakınlarda. Düşünce sistemimizin aynı olduğunu söyler. Bu nedenle birbirimizden öğreneceğimiz bir şey yokmuş. Sizce de bir terslik yok mudur burada? Dostlar neden anlaşamazlar ki?

Aslında onunla hep tartıştık. İçerik aynı olmasa bile sonuç hiç değişmedi. İlk tanıştığımızda boynu büküktü. Şikayet eder dururdu, çözümlerden uzak. Şimdilerde gemisi yüzüyor, sanki. Kaptan köşkünün iç gıcıklayan, efsunlu havası ile sarhoş. Umarım nereye gittiğini biliyordur.

Bir bilge gibi yazmış olsam da henüz bilmeden öteye geçebilmiş değilim. Fikir alışverişinden bahsederim, dengelerimizi hep birlikte kurmaktan. Farkındalığımızı artırdığımızda bireysel sorumluluklarımızı gerçekleyebiliriz.

Tok olan alemi tok sanar, aç olan alemde ekmek yok… Güçlüler problemleri hissetmiyorlar, zayıfların çözecek güçleri yok. Mutlu mesut yaşayıp gidiyoruz işte. Bazı oyunbozanlar yok değil. Ama çözümleri kendi iç dünyamızda aramadığımız sürece herhangi bir yöne savrulmak mümkün…

Fakir, zenginin zenginliğinden dolayı fakir değildir. Zengin de fakirin ekmeğini çalarak zengin olmuyor, normalde. Herkese karşılıksız, insanca yaşam standartı sunulduğunda çalışacak adam bulunmuyor, trajikomik. Realitelerimizi merkeze almadığımızda çözümlerimiz suçlu üretiyor, görüyoruz…

Sözün kısası, güç kontrolsüzlük ister, paylaşılamaz. Özellikle içerden gelmiyorsa. Giydiğimiz kürk kadarsa adamlığımız. İtibar kürke ise toplumda.

Niyetim sizleri yokuşlara sürmek değil. Çıkmaz sokaklarda çırpınıp durmayı kim ister? Yalancı dahi olsa bahar muştuları yüreklerimizi serinletir, bir umut. Aynı şeyler yapıyorsak eğer, farklı sonuçlar beklemek ne mümkün? Çözümleri başkalarından beklediğimiz sürece seraptan seraba koşuşturup duracağız ne yazık ki…

Bir gün Nasrettin Hoca’nın eşeği çalınır. Duyan her kafadan bir ses çıkar. Sonunda Hoca isyan eder. Hırsızın hiç mi suçu yok? Doğrudur. Suçlu bulunduğunda hep birlikte, gerçek bir baharı doyasıya, iliklerimize kadar yaşayacak isek eğer…

İsyanım, kötü olmadığımız iddiası, gerçeği, dayanağı ile iyi olduğumuzu sanmamızadır. Dahası, şikayet ettiğimiz bu kötü gidişin bir gün aniden değişivereceğini beklememiz. Farklı hiç bir şey yapmadan, kendiliğinden… Kötü olanı söyleyiveriyoruz, kimseye kötülük de yapmıyoruz. Un var, şeker, yağ var. Helva yapacak adam lazım. Ben bu açmazı bir yerlerden hatırlıyorum. Kainatta bu kadar düzen var, birbiri ile ilgili, en ufak, değersiz görünendeki sanat, diğerlerinden hiç de az değil. Tüm bunlar kendiliğinden olamaz. Demek ki Allah var. Yoksa…

Aikido sporunu severim, seyretmesini tabii ki. Henüz başlamadım. Gelecekte ne olur bilemem. Bana çok önemli bir kriteri hatırlatır. Hayatın kolay olmasını. Ve kolaylığın zorluğunu. Veya güç verdiğini. Rakibinin tüm hamlelerini boşa çıkarabilecek kadar özgüven, önhazırlık sahibi olmayı…

Sulara kapılmış bir insan düşünelim, sürükleniyor, bir görünüyor bir yok oluyor çırpınışı. Onu biz itmedik suya, bir dahilimiz olmadı. Kurtarmamak neden kötülük olsun ki? Yüzme bilmeden, dalgalarla boğuşacak güce sahip olmadan mümkün mü? Birşeyleri kaybetmeyi göze alarak kurtarmak, belki ölümü bile, bazen kurbanın kendisine rağmen… Bir teşekkür için olabilir mi? Ama arkamızı döndüğümüzde o bahar asla gelmeyecek