Evlilik iki kişilik yolculuktur…

Evlilik iki kişilik yolculuktur…

Günümüzde; Kadınlar kızgın ve öfkeli… Erkekler küskün ve suskun… Erkeklerin çoğu saygı görememenin küskünlüğü ve suskunluğu ile kendini işine, arkadaşlarına ya da televizyon-telefon-bilgisayarın ekranına kilitlemiş bir halde susarak veya somurtarak ömür tüketiyor. Kadınların çoğu da kocasından beklediği ilgi ve sevgiyi görememenin/duyamamanın kızgınlığı ve hırçınlığı ile sürekli şikâyet ve tenkit ederek söylenip durmaktadır. Böyle bir evlilik

İLYAS TÜRKMEN 27 Haziran 2019 İLYAS TÜRKMEN

Günümüzde; Kadınlar kızgın ve öfkeli… Erkekler küskün ve suskun…

Erkeklerin çoğu saygı görememenin küskünlüğü ve suskunluğu ile kendini işine, arkadaşlarına ya da televizyon-telefon-bilgisayarın ekranına kilitlemiş bir halde susarak veya somurtarak ömür tüketiyor.

Kadınların çoğu da kocasından beklediği ilgi ve sevgiyi görememenin/duyamamanın kızgınlığı ve hırçınlığı ile sürekli şikâyet ve tenkit ederek söylenip durmaktadır.

Böyle bir evlilik hayatı eşlerin ikisini de yıprattığı gibi hem kendi hayatlarını hem de çocuklarının hayatlarına zarar veriyorlar.

Evlilik ve aile hayatında geçmişteki olumsuzlukları suçlayarak ve tenkit ederek konuşmanın bugüne ve geleceğe hiçbir faydası yoktur.

Herkes öncelikle KENDİNE şu soruları sormalı ve cevaplarını bulmaya çalışmalı…

  • Bugün eşim ve çocuklarım için ne yaptım ve ne yapabilirim?
  • İyi bir “KARI/EŞ” olabilmek için kadınlara düşen sorumluluklar nelerdir?
  • İyi bir “KOCA/EŞ” olabilmek için erkeklere düşen sorumluluklar nelerdir?
  • İyi bir “ANNE-BABA” olabilmek için annelerin ve babaların sorumlulukları nelerdir?

Eşler iyi bir “ANNE-BABA” olmak için çalıştıkları kadar, iyi bir “KARI-KOCA” olmak için de çalışmalıdır…

EVLİLİKTE EŞLER ARASI İLETİŞİM NEDEN TIKANIR?

Evlilikte mutlu olma niyeti ön planda olsa dahi “gülün dikeni” denebilecek sorunlar da evliliğin bir parçasıdır. Bununla birlikte yaşanan geçimsizlik nedenlerinin birçoğunun çözüm yolları mevcuttur. Bu çözüm yollarının uygulaması da zor değildir.

Evlilik hayatında çatışma ve problemlerle karşılaşmayan eş yok denecek kadar azdır. Ancak birçok mutlu evliliğin sırrı ÇATIŞMA ve PROBLEMLERİN ALGILANMA ve ÇÖZÜM ŞEKLİNDE gizlidir. Bu sebeple yapılması gereken; her fırsatta veya hiç olmazsa çatışma ve problem yaşandığında ANLAŞILIR ve DOĞRU DİLİ bulmak gayretiyle ETKİLİ İLETİŞİME kafa yormaktır. Bu tutum birçok sorunun çözümünde anahtar vazifesi görür.

Evlilikte tartışılması muhtemel konuların başında sevgi, ilgi, saygı, çocukların bakım ve eğitimi, ev işleri, aile bütçesi, aile büyükleri ile ilişkiler, eşler arasındaki kültür farklılıklar vb. konular geliyor.

Ne yazık ki bu konuları önceden konuşmuş olsanız bile, evlilik hayatında başınıza geldiğinde başa çıkmak o kadar kolay olmayabilir. Aslında evlilik hayatında önemli olan PROBLEMSİZLİK DEĞİL bu problemleri fark etme ve çözmede gösterilecek İSTEK, GAYRET, SABIR, HOŞGÖRÜ ve BAŞARIDIR…

AİLE İÇİ İLETİŞİMSİZLİK SANAL DÜNYA BAĞIMLISI YAPABİLİR…

Modernleşen ve değişen yaşam standartlarımızı ve beklentilerimizi de artırıyor. Komşumuzla, akrabamızla hatta eşimiz ve çocuklarımızla muhabbet etme ve kaliteli beraberlik için zaman bulamazken; sosyal, siyasi, ekonomik, spor, sanat ve kültür bakımdan dünyayı avuçlarımıza almak istiyoruz.

Aile içi iletişimsizlik sebebiyle sosyal medya bağımlısı olma ihtimali daha da artıyor. Kendini anlatamayan, kişiliğini sağlıklı biçimlendiremeyen, birey olma özelliğini kazanamayan aile ferdleri kontrolsüz internetten medet umuyor. Her gün bir saatini ailesine ayıramayan kişi, başkalarının yaşamıyla ilgili aşırı bir merak duyuyor.

Eğer bu merak önlenemezse teknoloji bağımlılığı kaçınılmaz hale gelir. Günün en az iki saatini sosyal medyada tüketenler için tehlike çanları çalmaya başlamıştır. Eğer işiniz gereği sanal medyayla ilgilenmeniz gerekmiyorsa, haber alma özgürlüğünüzü yazılı basın dediğimiz gazete ve dergi okuyarak karşılamanızı tavsiye edebilirim.

EVLİLİK HAYATINDA SOSYAL MEDYA KULLANIMINDA DENGE…

Sosyal medyanın aşırı kullanımı ve düşkünlüğü evlilik hayatında eşlerin ilişki ve iletişim sorunlarına bir NEDEN değil, eşler arasındaki olumsuz ilişki ve iletişim sorunlarının bir SONUCU olduğu bilinmelidir. Sosyal medya özel hayatın paylaşıldığı ve takip edildiği bir alan olmaması gerekir.

Evlilik hayatındaki ilişki ve iletişimi kötü giden eşler sosyal medyada aşırı vakit geçirmeyi tercih etmektedirler. Eşi ile ilişki ve iletişimi sağlıklı olan eşler ise televizyon, akıllı telefon, tablet ve bilgisayardan uzak durmasını bilir.

Genelde teknolojik gelişmeler, konforlu yaşam ve kentleşme bireylerde yalnızlaşmaya ve yabancılaşmaya neden olmaktadır. Yoğun ve stresli yasam, evlilik ilişkilerine zarar verir. İyi bir evlilik için “sıkıntıya ve zorluklara katlanabilme, problem üretme yerine çözüm üretme ve değer bilme” anahtar kavramlardır. Zaten evliliğin başlangıcında herkesin huzurunda “İyi Günde Kötü Günde, Varlıkta Yoklukta, Sağlıkta Hastalıkta ….” eşimizle beraber yaşayacağımıza söz vermedik mi?

EVLİLİĞİN İKİ DÜŞMANI: KİN ve İNAT…

Evlilik hayatında eşler kin ve inatları yüzünden hayatı hem kendilerine hem de birbirlerine zindan edebilirler. Esasen her insanın farklı kişilik özellikleri olduğu için eşler arasında ufak da olsa anlaşmazlıklar doğaldır. Unutmayalım; eşimiz de olsa “zevkler ve renkler” tartışılmaz. Ancak; anlamaya çalışılır ve saygı duyulur.

 FARKLILIKLAR ZENGİNLİĞİMİZDİR…

Ama nedense kimi eş, hep kendi dediğinin olmasını ister. Sadece “Ben doğruyu biliyorum.” “Bu konuda ben haklıyım.” der. İstediği olmadığında da eşine küser. “O benim haklılığımı kabul edene kadar onunla konuşmayacağım.” diyerek eşinin gelip özür dilemesini bekler. Her ikisi de böyle düşününce eşler arasında bir kördüğüm oluşur. Hatta bu kördüğümü eşler kendi aralarında çözemezlerse mahkemede hâkim evliliği bitirerek çözme durumunda kalabilir.

Araştırmalara göre boşanmaların büyük bir yüzdesi incir çekirdeğini doldurmayan basit sebepler oluşturmaktadır. İşte bunlardan biri de eşlerin birbirine karşı KİNDAR ve İNATÇI olmalarıdır.

Kin ve inat eşlerin “sen-ben” çekişmesini doğurduğundan ailenin birlik ve beraberliğini sarsarak “biz” kavramını zedeler. Beraber yaşamayı ve paylaşımı engeller. Bu yüzden meydana gelen dargınlıklar, ailenin duygusal atmosferini bozar. Sebepsiz yere huzursuzluğa davetiye çıkarır.

Çünkü KİN tutmak ve İNAT etmek iletişim kapısını kapatmaktır. “Ben seninle konuşmuyorum.” anlamına gelen kin sayesinde bütün iletişim köprüleri yıkılır. Eşin biri bir tarafta, diğeri ise öteki tarafta kalır. Birbirlerine rakip olurlar. En kötü şey de budur.

Kin ve muhabbet birbirinin düşmanı olduğu için ikisi bir arada duramazlar. Kendi haklılığını ispat etmek için çalışmak ve “Bak işte gördün mü benim dediğim doğru çıktı.” demek fazilet değil enaniyet ve kibirdir. “Yani ben yanlış yapmam, ben hata işlemem.” diyerek kendini bütün kusurlardan öte tutmaktır.

Makul bir insan, eşinden gelen bir sıkıntıdan dolayı; “Acaba ben ne yaptım da böyle bir sıkıntı ortaya çıktı?” diye kaderin payını bir kenara, sonra bu olayda kendi kusurunu diğer kenara koyar. Geriye kalan suçu da affeder.

MUTLU EVLİLİK; AĞIZ TADI ve SAĞLIK GETİRİR…

Yapılan araştırmada, mutlu evliliği olan insanların daha az “hastalandıkları” ve daha “sağlıklı” oldukları görüldü. Ayrıca evlilikteki huzur korundukça, zamanla sağlığın da korunduğunu ortaya koydu.

Buradan çıkaracağımız sonuç; aile içi geçimsizlik sağlık için bir tehdit oluşturmaktadır. Sıkça tartışma yaşayan eşlerin, sağlık durumlarının kötüye gitmemesi için bir uzman desteği almaları gerekmektedir.

Şunu da söyleyebiliriz ki, sağlıklı bir evlilik sağlıklı bir yaşam adına olumlu davranışlar gelişmesine de katkı sağlar. Mutlu eşler, doktor kontrollerine düzenli olarak gitmeleri, uyku düzenleri, sağlıklı beslenmeleri ve sağlık faaliyetlerine katılma konularında birbirlerini teşvik ederler.

Mutlu evliliklerde, eşler kötü bir gün geçirdiği zaman birbirlerine destek olma ve empati kurmada daha başarıdırlar. Bu, stresi azaltır ve sağlığın kötüye gitmesini önler.

ÇOCUK EVLİLİĞE NE KATAR?

Çocuk, eşler arasında “anne-baba” ve “karı-koca” rollerindeki dengeyi bozmamalı. Bu roller her durumda kuşun iki kanadı gibi denge ve ritmini bozmadan işletilmeli ve hakkı verilmelidir. Birinin ihmal edilmesi diğerini etkisiz hale getirebilir. Tek kanatlı kuş uçamaz. “Anne-Baba” ya da “Karı-Koca” rollerinden birini ihmali aile ve evlilik hayatındaki huzur ve mutluluğa büyük zarar verir.

Çocuğun doğumu ile birlikte kadın bilerek veya bilmeyerek kendini ağırlıklı olarak çocuğa verebilir. Bu durumda, eş (koca) kendisini ikinci plana atılmış hissedebilir.

Gebelik esnasında ise kadın cinselliği yaşamama veya “Cinselliği yaşarsam çocuğuma zarar verebilirim…” şeklinde gerçek dışı düşüncelere kapılabilir. “Artık ben anneyim.” düşüncesi ile kocasına karşı kadınlığını geri plana çekebilir. Anne olarak cinsel isteksizlik yaşayabilir.

Çocuk ya odamıza gelirse, duyarsa, öğrenirse vb. düşünceler kadının geri çekilmesine neden olabilir. Annenin “çocuğu duyamam”, “çocuk korkar” düşüncesiyle annenin çocuğun odasında yatmak istemesi ya da anne çocuğu kendi yatağına, yatak odasına almak istemesi eşler arasındaki “karı-koca” rolüne büyük zarar verir. Bu durum çocukların “mahremiyet eğitimi” açısından da sakıncalıdır.

Çocuk olduktan sonra eşlerin birbirine karşı kullanabileceği bazı cümleler…

“Çocuğumuzun doğumundan sonra eşim benimle eskisi gibi ilgilenmiyor.” “Cinsel isteksizlik yaşıyorum.” “Artık ben anneyim.” “Çocuğum benim için her şeydir.” “Kendini çok ihmal ediyorsun, bakımsızsın.” vb. “Çocuk olsun evlilik düzelir” anlayışı doğru değildir.

Evlilik iyi gitmediğinde, eşlerden biri veya yakın çevre çocuğun kötü giden evliliğe çare ve çözüm olabileceğini düşünür. Bu düşünce ileride sorunun daha da büyümesine yol açabilir. Çünkü evliliği eşlerin EMEK, GAYRET VE İSTEĞİ ancak kurtarabilir.

ÖNE ÇIKANLAR