Eğrilerimiz, Doğrularımız – 1

Bakış açılarımız. Bakıp görmediklerimiz. Görüp bilemediklerimiz. Bilip yapamadıklarımız… Tüm dostlara, dost adaylarına, insanlara selam olsun.

SEDAT İLHAN 07 Ocak 2024 YAZARLAR

Paylaşıma başlamadan önce katılımcıların bedenen olduğu kadar ruhen de burada olduğundan emin olmalı. Bu konuda bize düşen bir şeyler var mı, gözden geçirilmeli. Sevinçli bir olay yaşadığı için içi içine sığmayanların, paylaşmak isterler ise sevinçleri dinlenebilir mesela. Üzüntülü bir olay yaşadığı için gözyaşlarını içine akıtanlar paylaşabilir duygularını. Veya yorgun olanlara birer çay, kahve ikramı…

İddiasız olmayı hedeflemeli. yaptım, bildim, haklıyım dememeyi… Bu güzel bir şey. Muhataplarımızı dinleyebiliriz, anlayabiliriz, yol yöntem geliştirebiliriz. Toplum iddiayı sevmiyor zaten. İspatını ister, vahşice. Topluma rağmen herhangi bir şeyi gerçeklemek mümkün değil. Ama iddiasızlık da bir iddiadır.

Yeni tanıştığımız dostlarımızla iletişimizde çok daha dikkatlı olmalı. Kullandığımız kavramlar, kavramlara yüklediğimiz anlamlar, hadiselere bakış açılarımız farklı olabilir. Kelimelere kendi dünyamıza göre elbise giydirmemiz yanlışlıklara sürükleyebilir bizi, aldanabiliriz. Aşırı iyi niyetimizin kurbanı olmak veya gereksiz tartışmalar ile birbirimizi üzmek sıradanlaşabilir.

Yeni girdiğimiz bir ortamda kendimize yer açmamız normal görülebilir. Çünkü bizim de bir tecrübemiz var, doğrularımız, değerlerimiz… Özellikle sadece eski olmanın avantajı her zaman gözümüze sokuluyor, söylemlerimiz havada kalıyor ise. Her halkukarda yaşanan ne olursa olsun, bize bakan yönünü atlamamalı. Ve öğrenmeyi hedeflemeli, öğrenene, bilmediğimizi bilene kadar.

Eskilere göre yenilerin söylemleri fırsattır. Herne kadar bazı şeyler daha önce gündeme geldi ve çözülemedi ise de herşey yeniden ele alınabilir. Dün artık dün değil çünkü, değişmeyen şey değişimin kendisidir. Klasik bir ifade ama gerçek. Yine de kendimizi çıkmaz sokaklara sürmemeli, sürmelerine izin vermemeli. Zamana bırakmalı biraz.

Açık yürekle itiraf edebilmeliyiz ki, yaptığımız herşeyin bizim dünyamızda karşılığı vardır. Ancak bu kesinlikle muhataplarımızı hafife almak olamaz, olmamalı. Yanlış anlaşılmaların önüne geçilmeli. Rahatım, mesajı kendimizi oraya ait hissedemememizin bir dürtüsü olabilir mesela.

Ben biz kipi ile konuşmayı tercih etmekteyim. Avantaj ve dezavantajı vardır mutlaka. Yanlış anlaşılmalar mümkün. Zayıflık bile algılanabilir. Ya da istisnalar…

Düşüncelerimizi refleksimiz haline getiremedik ise tutarsız ifadeler kaçınılmaz. Yazılarımızı iki-üç okur düzeltiriz. Ya söylemlerimiz? Fikirleri konuşmayı tercih ederim, etmeliyiz. Yapacaklarımız? Belirli bir aşamadan sonra, belki… Çünkü insan farkındalığınca hatasını görecektir veya ne yapmasının daha iyi olacağına kendisi karar verebilecektir.

Bazı videoları veya resimleri yorumlamaya çalışacağız. Hep birlikte, her yönden, hayatın içinde anlamlandırarak, sınırlarda dolaşarak…

Kavramların en az dört boyutu vardır. Bize, muhatabımıza, topluma ve hakikate bakan yönleri. Ve pozitif kavramlarda kapsam en fazlaya, negatiflerde ise en aza göre ele alınmalı. Saygı ve adaletsizlik mesela. Ne kadarlık bir kötülüğe, farklılığa rağmen saygıya devam etmeliyiz? Adaletli kalabilmek üzere ne kadarlık bir ihmalden bile kaçınmalıyız?

Herkes fikrini söyleyebilmeli, ayıplanmayacağından emin olmalı, hissettirilmeli. Hiçbir söylem diğerine alternatif olarak değerlendirilmemeli. Taban tabana zıt olsa bile. Herkesin hikayesi, tecrübesi, hedefi farklı çünkü. Anladım mesajı vermeden kritik edilmemeli, sorgulanmamalı, anlaşılmak için bile… Düşüncelerimizi uzun uzun cümleler ile aktarmak gerekmemeli. Verdiğimiz örnekler ile söylemlerimizin etkinliğini düşürüyor olabiliriz. Herkesin kendi dünyasında yeterince yaşanmışlığı olmalı. Gelen soruların arkasındaki nedenlere odaklanmalı. Veya sormalı, neden?

Küsmece? Çocukça bir şey ama risk var.. Çünkü fikir alışverişi zor bir iş. Herkesle yapmak mümkün değil. Ve küsmelerimiz çocukça olmuyor artık. İşaret parmağı ile orta parmak üst üste atılarak, „Boz!“ denilmiyor. Suçlanıyor, hakarete varan sözler, çocukça…

ÖNE ÇIKANLAR