Kendimizi aramak

Çok sıkça kullanırım bu kavramı. Özellikle sıkıştığım zamanlar. Kocaman kocaman, boyumu aşan laflar ettiğimi düşünen dostlarımı rahatlatmak için. Güya tevazu ederim.

SEDAT İLHAN 01 Temmuz 2023 YAZARLAR

Bazı dostların da dikkatini çeker bu söylemim. Ne anlam yüklerler bilmem ama ben kendimce masaya yatırmak istedim. Sizlerin düşünceleri, değerlendirmeleri ile birlikte, daha bir geniş ele alabilirim, umarım. Böylece aramalarım bir anlam kazanır. Boşa kürek çekmek veya samanlıkta iğne aramak ise halim, görebilirim…

Öncelikle şunu söylemek isterim ki, dikkatlerini çeken dostlarım da kendilerini ararlar. Çünkü insanların söylemleri, nitelemeleri, buluşları, tavırları, mimikleri… Her halleri kendi dünyalarından haber verir. Bazen endirekt bazen de direkt. Başkalarının yaptıklarını anlatırız mesela. İğrençlikle, vahşetle eşdeğer görüp, nefretle. Oysa dikkatimizi çekmesinin bir nedeni, aynı şeylere olan bastırılmış meylimiz olabilir. İstisnaları mevcuttur tabii ki.

Aslında söylemler her ne olursa olsun, tevazu edilecek bir durum sözkonusu olamaz. Çünkü bilgi her yerde. Ve bilgiyi karakterimiz haline getiremediğimiz sürece faydasız. Fren var, direksiyon var araçta ama kullanmıyoruz, menzile varmak ne mümkün…

Özgürlüğü konuşalım sabahlara kadar hatta günlerce. Bir adım ilerleyemeyiz. Ne yazık ki böyle. Engeller var. Anlayış farklılıkları, beklentiler, hedefler, tecrübeler. Ve sorumluluk, belki de en önemlisi.

Oysa özgür olabildiğimiz ve muhataplarımıza özgürlüğü yaşatabildiğimizce kelimelere ihtiyaç duymayız. Veya tersi. Muhataplarımıza özgürlüğü yaşatabildiğimizce özgür olabilmemiz mümkündür. Farklı bir bakış açısı olabilir bu ama doğrudur. Özgür olmanın bir şartı da insanları özgür bırakmaktır.

Özetle, kocaman kocaman, boyumu aşan laflar ederken tevazu edilecek bir durum sözkonusu değildir. Velev ki, bilinmezlerden müjdeler olsun söylemlerim.

İlginç… Odaklandığımda bir kavramın daha cahili olduğumla yüzleştim. Sizce insan kendisini neden arar? Sokakta birisini görürüz aval aval dolaşırken. Sorarız hemen, „birisini mi arıyorsunuz?“ Yardım etmek duygumuz mudur motivasyonumuz yoksa sokağı sahiplenmemiz midir bizi harekete geçiren… Ya dostum? Kendisini araması mıdır beni önemseten yoksa bana beni buldurma becerisi midir onu heyecanlandıran…

Kendimizi aramak kavramına birden fazla anlam yüklemek mümkün. Belki hepsi de aynı anda geçerli bile olabilir. Hangisini kast ettiğini, söyleyen kendisi de bilmeyebilir. Evet, bilmece gibi oldu ama konumuz insan.

Kendimizi ararız muhataplarımızda. Bizim gibi düşünenleri bulmaktır gayretimiz. Tasdikçimiz, takdircimiz, iltifatçımız, alkışçımız…

Kendimizi ararız, sergimizi kurarız pazara, halk pazarına… Belki ederimizi görmek isteriz, değişmek, değiştirmek, gelişmek için. Başkalarının gözü ile görmek isteriz, kimiz biz… Tabii ki bu aşamada bir takım filtrelere ihtiyacımız olabilir. Çünkü insanlar acımasızca eleştirebilirler. Doğru yolda olduğumuza delil bilmeli bunu. Eleştirmek değil eleştiriyi karşılayabilmektir erdem. Sadece eleştirmeyi marifet bilenler yalancı Cennetlerinde mutlu mesut yaşarken, arayan bulur sonunda…

Kendimizi ararız, kapasitemiz, karakterimiz, hedeflerimiz ile mevcut halimiz arasında denge kurma gayretiyle. İlerleyebilmek için düşünce sistemimiz, söylemlerimiz ve hareketlerimiz arasında uyum, ön şart. Aksi halde nerede hata yaptığımızı bulabilmemiz mümkün olamaz. Neyi farklı yapmamızın gerektiğini asla bilemeyiz. Bir girdaptır, döner dururuz.

Anlaşılan o ki, kendimizi aramak kavramı tevazu konusu bile değilmiş. İnsan kendisini aramalı imiş. Konfor dairesinden çıkarak tabii ki. Veya bizim gibi düşünenleri arayışımıza başkaca bir isim vermeli.

İnsan aramalı kendisini. Ama bulduğunu bilebilir mi? Bulmadığını, bilmediğini arayabilir mi? Dostlar yardımcı olabilir mi? Bilmem…