Birlikte öğrenmek

Birlikte öğrenmek

Geçenlerde bir dostumla tartışmış ve bu nedenle kendimi çok kötü hissetmiştim. Çünkü ona çok değer veriyordum. Beni anlıyordu, sanmıştım. Bir kaç satır karaladım, duygularımı anlattım. Cevaben yazdıkları düşündürdü beni.

SEDAT İLHAN 13 Ağustos 2023 YAZARLAR KÖŞE

Bana değer verdiğini ve benim de ona değer verdiğimi bildiğini belirtmiş. Ve birlikte öğreniyoruz, ifadesi ile noktasını koymuş. Söylediklerim onu değersiz hissettirmiş olmalı. Değer verdiklerimize nasıl davranmamız gerekiyor ki… Veya kimlere değer veririz biz?
Bu yaşanmışlığımdan ne öğrenmem gerektiğini sorgularken dostumun, birlikte öğrendiğimizi belirtmesi beni kendime getirdi. Aslında ben de söylerdim bunu. Ama söylemden çıkıp hayatıma girmesi henüz gerçekleşmemiş demek ki.
Birlikte öğrenmek… Öyle geldi ki üst üste bazı olaylar, hepsinde yol buraya çıkıyordu. İrdeleyelim o zaman hepimiz için, hep birlikte. İhtiyaç mıdır, bir fantazi mi, ütopyalarda mı dolaşır dururum yoksa… Hayatımdaki zorlukları kolaylamak için çözmem gereken düğümlerden birisidir belki de bu konu. Hep birlikte mümkün…
Dostum, oğlu ve İranlı bir bayan ile beraber kahvaltı yapıyoruz. İngiliz kahvaltısı. Ufak bir Birleşmiş Milletler toplantısı sanki. Her zamanki gibi geçmişe daldı yine, eski aktivistlik günleri, çektiği sıkıntılar, çabalamaları vs. En ince detaylarına kadar hem de. Bir insanın bu kadar şeyi hatırlaması normal midir? Gerçi bayanların kolay unutmadığı söylenir ama. Ya oğluna ne demeli. Sanki yeni duymuş gibi sordukça soruyor. Sorduğuna göre cevabını da biliyor aslında ama soruyor. Dayanamadım sordum ben de. Kaç kez dinlediniz bu yaşanmışlığı? Belki yirmi kez.
İranlı bayan şahın devrilmesi döneminde bir çocukken ailesi ile birlikte İran‘dan ayrılmış. Ama havuzlu villalarını hatırlıyor. Fakirleri problemli, akılsız, tembel insanlar olarak gördüklerini de hatırlıyor. Çocuk aklı veya kültürel yozlaşma… Araya girip konuyu değiştirmesem belki daha anlatacaktı. Derken son zamanlarda İran’da yaşananlar ve kadın haklarına geliverdi sohbetimiz.
Doğrucu Davut gibi hissettim kendimi, çıban başı, oyun bozan. Hem düşündüklerimi söyledim hem de kendimi sorguladım.
Geçmişte yaşamak? Kabul edilemez. Geçmişten ders almamak değil kast ettiğim, geçmişi yok saymak değil. Sürekli geçmişten örnekler verip duruyorsak eğer anda birtakım problemler yaşıyor, kendimizi değersiz hissediyor olabiliriz. Ama nafile, çırpınır dururuz sadece. Hatalarımızdan dolayı kendimizi affetmeli ki, insanları affedebilelim. Yaptığımız iyilikleri de unutalım. Aksi halde iyilik yaptıklarımızdan beklentimiz olur. Sürekli saygı bekleriz mesela. Tecrübelerimiz? Bizi büyütmüştür, büyük olmanın, bilmenin tavrını göstermeli, şimdi.
Ve başkalarının özgürlüklerini tanımlamak… Bu mantaliteye nereden yaklaşacağımı bilemiyorum. Veya nereye kadar uzanır, tahmin edemiyorum. Söylemlerimizi hiç hayatın içinde test etmiyor muyuz? Kime, ne ifade eder, kim, nasıl anlar, ne yapar? Ömrünü özgürlük mücadelesi ile geçirmiş bir insan hem de, bunu nasıl yapabilir?
Özgürlük çok farklı bir kavram. Özgür olmak istediğimiz bile belli değil bazen. Çünkü özgür olmak sorumluluk almaktır aynı zamanda, kendi sorumluluğumuzun, düşünce sistemimizin, değerlerimizin, inancımızın, bildiklerimizin, hayatımızın, geleceğimizin…
Özgür olmayı tanımlayalım isterseniz. Ne söylenirse söylensin, ne kadar geniş, kapsayıcı olursa olsun, sonuçta ben karar vermiyorsam özgür değilim demektir. Niçin bir başkasının tanımı ile kendi özgürlük seviyemi belirleyeceğim ki? Bu tanıma uymama özgürlüğüm de olmalı ayrıca…
Evet, ben de öğreniyorum. Bilmenin anlamsızlığını iliklerime kadar hissediyorum hem de. Bilmenin ötesine geçebilse idim belki ben de oğlu gibi yapardım. Yirminci kez de olsa aynı heyecanı duyarak dinlerdim anlattıklarını. Arada sorular sorarak „Seni dinliyorum“ mesajı verirdim. Onun, onların mutluluğu ile mutlu olurdum. Hayatı akışına yaşardım…