Her soru sorulmalı

Veya ilim halkasında oturan ve hiç konuşmayan birisi dikkatini çeker imamın. Sen, der, hiç konuşmadın. Adam konuşmaya başlar. Bir şeyler söylenir. İmam der, sen en iyisi mi sus. Her soru sorulmalı dediğimizde böyle garabetler yaşayabiliriz. Ancak usülünce, adabınca soralım, dediğimizde susan kim ola ki? Soru soranı mı gösterir yoksa sorulanı mı gösterir? Bir insanın neler

SEDAT İLHAN 10 Ekim 2021 BLOG

Veya ilim halkasında oturan ve hiç konuşmayan birisi dikkatini çeker imamın. Sen, der, hiç konuşmadın. Adam konuşmaya başlar. Bir şeyler söylenir. İmam der, sen en iyisi mi sus. Her soru sorulmalı dediğimizde böyle garabetler yaşayabiliriz. Ancak usülünce, adabınca soralım, dediğimizde susan kim ola ki?

Soru soranı mı gösterir yoksa sorulanı mı gösterir? Bir insanın neler bildiğini, hangi konuda neler düşündüğünü, hassasiyetlerini, kapasitesini, kabiliyetlerini anlamak için sormak yerine sorularını almalı denilir. Sorarsak eğer olması gerekeni anlatabilir bize. Ama sorularını beklersek, bildiğince, istediğince, aradığınca, bulduğu ama yetinmediğince sorabilir. Ancak her soru herkese sorulmaz. Aslında her sorunun cevabı herkese aynı da verilemez, verilmemeli.

Bu konu tam bir yılan hikayesine döndü sanki. Normaldir, insandır konuştuğumuz. Hatta dahası da var. Neden soru sorarız?

Bazen olur isyanlarımızı sorulara dökeriz. Bir şey vardır ki yanlış olduğunu düşünürüz. Birileri bir şeyler yapmalıdır ama göremeyiz. İnanırız ki herkes sorumlu. O büyük felaketlere doğru giden yolun basamaklarına dikkat çekmek isteriz, sorarız.

Bazen olur verilen cevaplarda kendimizi bulamayız, sorarız. Kim ne yapacak, bilmek, bilindiğinden emin olmak isteriz.

Bazen olur imtihan etmek için sorarız. Hoş bir şey değildir ama. Nefis, şeytan veya bir boş bulunma hali. Cevapların saçmalığı veya. Bilmiş ifadelerin ok olup vurması hakikatleri.

Bazen de olur öğrenmek için sorarız. Biliriz aslında ama kendimize bile söylemekten korktuğumuz o şeyi duymak isteriz. Puzzle’n bir parçasının zorlanarak yanlış bir yere tıkıştırılması gibi bir hal yaşamak istemeyiz. Düşünce dünyamızda her şeyi yerli yerince oturtmaya gayret ederiz, sorarız.

Soru sorulan mı olmalı yoksa soran mı? Soran mı öğrenir yoksa sorulan mı? Öğretmek mi esas olmalı yoksa öğrenmek mi? Soru içinde soru.

Öğrenmek esas alınmalı, der Hz. Geylani. Sorarken de öğrenir insan, cevaplarken de. Bilenden de öğrenir, bilmeyenden de. Belki de insanın öğrenmesi gereken şey bilmediğidir, bilmenin anlamsızlığıdır. Bilme konusunda neden bu kadar hassasız bilemiyorum. Dünyadaki tüm kitapları ezberlemiş olalım, neyi biliriz, bildiğimiz nedir? Muhatabımızı bilemeyiz mesela. Hangi kavramlara ne kadar derin anlam yükler, bilemeyiz. Bizim hakkımızda ne düşünür bilemeyiz. Ne söylersek kalbi kırılmaz, bizimle beraber olur bilemeyiz. Bilmek bilmelerin ötesindeki sakinlik hali olmalı yani. Hadiseleri okuyabilmek ve her hadisenin aslında tek şey söylediğini duyabilmek. Her insan farklı bir alemdir, yaşayarak öğrenir, müdahale etmek anlamsız, kaosa giden yol hatta, der dinleyene. Öğreniriz.

Ne kadar da az şey biliyormuşum. Her soru sorulmalı der geçerdim. Kısa bir odaklanma ile içinden çıkılamaz bir hal aldı bu konu. Ve yaşasın cehalet diyesim geldi. Detaylara inmeden hayat daha mı kolay yoksa? Cehaletin ilmiyle mesrur yaşamak…

Her soru sorulmalı, bu bir hedef olmalı, bir şekilde gerçeklenmesi hayallerimizi süslemeli. Ama her soru sorulamaz. Her sorunun sorulabileceği enginliğe ulaşmış toplumlarda sorular anlamsızlaşır zaten. O enginliğe her soru sorularak ulaşılır ancak.

Sorular her ne amaçla sorulursa sorulsun, biz kendimiz yönüyle değerlendirmeliyiz. Muhatabımızın maksadını bilemeyiz çünkü ve iyi niyetlerimizi gösterme fırsatıdır aynı zamanda. Öğrenmek için de sorabilir, imtihan etmek için de. Fitne çıkarmak için de sorabilir, insanların arasını bulmak için de. Bir şeyleri farklı yapmaya hazır da olabilir, birilerini şikayet ederek iç huzuru duymaya çalışıyor da. Cevaplarımız her niyete, tüm yüreklere dokunabilmeli. Gerçekler söylenmeli ama kişi kim olduğuna kendisi karar vermeli.

Sorular basit geliyorsa eğer bu dahi bizi anlatır, bize mesajdır. Basit görmek, basitliktir çünkü. Sabrı öğrenmeye, her şeyi değerli bilmeye ihtiyacımızı gösterir bize. Veya basitliğimizce gelir sorular.

Her soru sorulmalı. İnsanların kendileri ile yüzleşmelerinin en etkin yoludur bu belki de. Her şeyi düşünürüz ama bazı şeyleri dile getiririz, bizi cici gösteren şeyleri. Sorularımızla güzelliğe yol bulabiliriz, yol olabiliriz nasibimizce.

Her soru sorulmalı. Ama bunun için öğrenmeye, değişmeye, gelişmeye, gereğini yapmaya niyetli bir yürek gerekir, tüm niyetleri, tüm yürekleri içine alabilen bir yürek bulmak gerekir. Belki de sorularımız aramalarımızı gösterir. Aramak ile bulunmaz, bulanlar arayanlardır demişler. Bence arayan bulur, belki de bulmuştur bile ama kendince…

ÖNE ÇIKANLAR