Evrensel değerlerle göç

Göç, kimi zaman hayatlarını idame ettirmek için, kimi zaman inançlarını özgürce yaşamak için, kimi zamanda zalimin zulmünden kurtulmak için tercih edilen bir yöntem olmuş.  Ve tarih sahnesinde malesef içler acısı birer tablo gibi sahnelenmiştir farklı farklı standlarda. Zulüm, insanlık tarihi ile yaşıt bir hakikattir. Her devirde birbirini aratmayacak zalimler veya zalimcikler türemiştir küçücük dünyamızda. Kimi

PANORAMA - NEWS 13 Ekim 2018 YORUM

Göç, kimi zaman hayatlarını idame ettirmek için, kimi zaman inançlarını özgürce yaşamak için, kimi zamanda zalimin zulmünden kurtulmak için tercih edilen bir yöntem olmuş.

 Ve tarih sahnesinde malesef içler acısı birer tablo gibi sahnelenmiştir farklı farklı standlarda. Zulüm, insanlık tarihi ile yaşıt bir hakikattir.

Her devirde birbirini aratmayacak zalimler veya zalimcikler türemiştir küçücük dünyamızda.

Kimi zaman bu zalimleri toplumlar kendileri yetiştirirken, kimi zamanda farklı niyetlerle, belki de stratejilerle içimize sokmuşlardır insan bildiğimiz dostlarımız. Böyle karışık ve izahı kabil olmayan verilerle değil, dilerseniz bu göç-hicret yolculuğuna vicdan perspektifi ile bakalım.

Öyle bir ülke düşünün ki; Avrupa standartlarına, hatta onunda ötesine geçmeyi düşünürken, ani bir U dönüşü ile tüm hamleleri eskisinden daha geriye götürmüş olsun. Hemde kendisine güvenen tüm halkın desteğine rağmen.

İdealist, toplumda ve dünyada kabul görmüş bir hareket bu olumsuz gidişe eleştiriler ve çözümler üretmeye çalışıyor.

Çünkü bu hareket dünyanın barış hareketi olarak gösterilen ve evrensel değerleri tüm dünyada temsil edebilen tarihte çok az benzeri görülmüş büyük bir harekettir.

Konumunun hakkını vermek adına tıpkı daha önce vuku bulan hadiselere müsbet hareket tarzını esas alarak, problemin değil çözümün bir parçası olmaya çalışmasını, devrin zalimleri kendilerine yapılan bir komplo gibi anlamışlardır.

İşte bu zalimler, tiran refleksleri ile biat etmeyen ve sadece evrensel değerlerle insanlığın imdadına yetişmeye çalışan bu güzide topluluğu hain ilan etmiştir bile.

İnsani sıfatlarla tekamül edememiş liderler, nasıl gözü dönmüş canilere dönüşebildiğini acı acı, tarihin tekerrürlerine kaydettirip şahit kılmıştır, tüm dünyayı.

İnsani sıfatlar dedik, bu sıfatlar sayesinde dünyada huzur güven ortamı kurulup yaşanilir bir aramgah olur şu fani dünya.

Peki nedir bu sıfatlar ?

-Hür olma aşkı

-Herkese hatta herşeye konumuna göre saygı

-Hırsızlığa olan kat’i tavrı

-Masum insanların iffetine riayet

-Yetim malına göz dikmemek

-Devlet ile ona hükümet edenleri birbirinden tefrik edebilme

-Yalanın semtine dahi uğramama

-Zulüm karşısında sessiz kalmama vb.. maddeleri arttırmak mümkün.

 Bu sıfatları taşımayan idareciler gün gelir zalim olurken, bu sıfatlarla kamil olmamış toplumlarda yığın haline dönüverirler.

Ve bu yığınlar, gaddar zalimlerin zulümlerine makam kaygısı, gelecek endişesi, aynı zulme maruz kalma korkusu  gibi sebeplerle sessiz kalarak dilsiz şeytan olup zulümlere ortak olma vebaline girerler. Girerlerde zerre kılları kıpırdamaz.

Velev ki mazlum evladı, eşi, kardeşi, yeğeni, torunu dahi olsa…

İşte insanlıktan uzaklaşmış ve malesef en ilkel toplumlarda dahi olmamış sûkutun resmidir bu olanlar.

Bu değerler öyle bir değerlerdir ki; sahip olunmadığı taktirde tüm dünyanın başına bela kitlelerle muhatap bırakırlar.

Evrensel değerlerle donanmamış biri müslüman, hristiyan, musevi, ateist, deist, mecusi veya putperest dahi olsa hem bulunduğu topluma da yaşadığı dünyaya da bela olur.

Bugünkü İslamofobinin de sebeplerinden biri olan radikalizmi ve dünyanın değişik yerlerindeki ırkçılık olaylarını da bu zaviyeden değerlendirebiliriz.

Evet insanlar bu göçlerle, sahip oldukları değerleri yaşamak için mekan ararlar. Bu yolculukta ise tüm birikimlerini, akrabalarını, hayallerini de arkalarında bırakırlar. Fakat olmazsa olmazları inanç ve değerleri onlarla her zaman beraberdir.

Ve bu değerleri  yaşamak ve yaşatmak herşeyden ehemmiyetlidir. İşte bu tehcir ve göçleri MUKADDES GÖÇ haline çeviren de bu inançtır.

Yavuz Yılmaz