Salihlerin yolu

Salihlerin yolu

Nimet ve lütfuna nail ettiklerinin yoluna ilet“ diyerek dua ettiğimizde nimete nail olanların yoluna girmeye niyetimiz, gayretimiz olmalı. Ve beklenir ki, nimete nail olalım. Nimete nail olanlar kimlerdir diye Kuran’a sorduğumuzda karşımıza nebiler, sıddıklar, şahitler, salihlerden oluşan bir kurul çıkmakta. Gelinen bu noktada bir özet geçmekte fayda var. Fatiha suresinde, rahmetle hayata bakan, hadiselerden ders

SEDAT İLHAN 24 Nisan 2022 SEDAT İLHAN

Nimet ve lütfuna nail ettiklerinin yoluna ilet“ diyerek dua ettiğimizde nimete nail olanların yoluna girmeye niyetimiz, gayretimiz olmalı. Ve beklenir ki, nimete nail olalım.

Nimete nail olanlar kimlerdir diye Kuran’a sorduğumuzda karşımıza nebiler, sıddıklar, şahitler, salihlerden oluşan bir kurul çıkmakta. Gelinen bu noktada bir özet geçmekte fayda var.

Fatiha suresinde, rahmetle hayata bakan, hadiselerden ders çıkararak yol belirleyen, öğrenme odaklı, çözüm düşünen, hüküm vermeyen, yaratılmış olmanın idrakıyla diğerlerine saygılı, neyi yaparsa ne elde edeceğinin, zaaflarının farkında olan bir insan resmedilmektedir. Daha doğrusu böyle bir insan nasıl olunur, anlatılmakta, yolu gösterilmekte. Mutlu mesut yaşamak, medeniyet kurabilmek için böyle bireylere ihtiyaç olduğu hatırlatılmakta. Kuran’ı muhatap alan herkese bu hal ile hallenmesi, bu düşünce sistemine ulaşması hedefi verilmekte.

Farkındalık düzeyi yüksek olan böyle bir bireyin normalde bu kurulda yer alması beklenir. Ancak nimete nail olmakla nitelenen kurul sanki özel bir konuma alınmakta. Bunun nedeni kurulun düşünce sisteminden, misyonundan, bağımsızlığından kaynaklı olmalı. Herhangi bir organizasyona, güce dayanan oluşumlar çok geniş bir uzlaşı ile oluşturulmuş olsa bile ayette bahsedilen kurul olamaz. Çünkü dağda koyun güden çobanın, bu işi yaparken insanlara hizmet etme niyeti ve gayreti Allah katında bu kurulda yer bulur. Zaten kurulun ana düşüncesi insanlığa sonsuzluğu sunmak, insanları sonsuzluğa çağırmaktır. Geylani Hz. vazifeliler kendilerini dünyanın en günahkarı bilirler buyurur. Böyle bir kurulda vazifeli olduğunu bilen bir Allah dostu, bu konumu imtihan bilir, nimet olarak görür. Hak ettim, anlatıyorum, insanlara hizmet ediyorum düşüncesine dalamaz. Ayette anılan nebi kavramının genişliğine vazifeliler yani müceddidlerin, müçtehidlerin, bu ayeti kendisine muhatap alarak vazife edinenlerin dahil olup olmadığı incelenmeli. Ama anlamsız. İddiasız olunması gereken bir konum için ünvan aramak anlamsız. Ancak Allah’ın iltifatı söz konusu olabilir. Böyle bir iltifat Mutlak Kudret’e uzak görülemez.

Ayette beyan edilen kurul, en üst seviyede her an için dünyada en az bir tane vardır denilebilir. Herhangi bir birey ilgili ayetleri muhatap aldığında Allah’a ve resulüne itaat ettiğince bu kurulu aramak, bulmak, faaliyetlerine destek olmak, gerekiyor ise tesis etmek ile sorumludur. Anlaşılan odur ki insanlığın bu düşünce sistemine ihtiyacı vardır. Bu konu hayatın içinde derinlemesine ele alınmalı. Çünkü açmazlarımız var. Bilmelerimiz yetmiyor. Kınanmaktan korkmak veya mahalle baskısı en başta gelen engelimiz.

Konuyu negatif olarak ele alıyor gibi görünmek istemiyorum. Belki kendimi aldatıyorum. Hikmet arayışında olduğumu düşünüyorum. Ama havuzun kenarında yüzenleri seyrederek yüzme öğrenilmiyor. Mazeretlerime rağmen yapılması gerektiğine inandıklarımı gerçeklemeye çalışmalıyım. Veya bir gün herşey güllük gülistanlık olduğunda şikayetlerim son bulur umarım.

Yaşayarak öğreniyoruz ama sadece kendi mazeretlerimizi biliyoruz. Affedilmek istiyoruz ama affedemiyoruz.

Herşeyi istiyoruz, hiçbir şeye hayır diyemiyoruz, elimizdekileri hak biliyoruz, her zaman için dolmuşa gelmeye hazırız. Ama bedel ödemeye istekli değiliz.

Sakinliği, sevgiyi, sonsuzluğu arıyoruz ama imkanlarla başarıyı ölçüyoruz.

Kontrol istemiyoruz ama kendimizi yönetemiyoruz. Çok fazlaca işimiz olduğunda da motivasyonumuz düşebiliyor, az işimiz olduğunda da.

İyiye iyi demekte zorlanıyoruz. Özür dileyemiyoruz. Veya sadece iyi demeyi, özür dilemeyi marifet biliyoruz.

Açmazlarımızı çoğaltabiliriz ama faydasız. Çözüm insanlara, insanlığa sonsuzluğu sunmakta. Ancak söylemler yetmiyor. Herşeye rağmen bunu göstermeli. Bu anlamda Efendimizin SAV halini düşünemiyorum. Etrafında Allah’a samimane inanmış, her duruşundan kendisine vazife çıkarmaya hazır insanlar da var, onun sakinliğini, affediciliğini zaaf gibi algılayanlar da. O SAV ise herkese aynı saygıyı göstermek zorunda ve göstermiş de. Münafıklar kendi aralarında Efendimize herşeyi kabul ettirebileceklerini konuşmuşlar, korkmuyorlar yani, kolayca aldatırız diyorlar.

Böyle bir ortamda doğru kararların alınabilmesi, alınan kararların gerçeklenebilmesi için sıddıkların, şahitlerin, salihlerin duruşları çok önemli. Dosta ümit olur, düşmanı hizaya getirir onlar. Ortalıkta yarım bir iş kalmaz. Görevde ön planda koşarak örnek olurlar. İltifat beklemezler. Ücret düşünmezler. Kimin neyi niçin yaptığı veya yapmadığı ile ilgilenmezler. Sonsuzluğa susamışlardır çünkü, sonsuzluğu hedeflemişlerdir, belki de tadını almışlardır.