Doğru yol

Doğru yol

Fatiha suresinin 6.ayeti olan bu cümleye verilen meal “Bizi doğru yola, Sana doğru varan yola ilet.“ şeklindedir. Gramer kurallarına göre ayette, arkasında meçhul bir cemaat olan kişi, cemaati de içine alan bir genişlikte bu duayı yaparken resmedilmektedir. Cemaatin meçhul olması duayı eden kişinin himmeti ile ilgili olabileceği gibi, insanların cemaate dahil olmak zorunda olmamalarına da

SEDAT İLHAN 27 Mart 2022 SEDAT İLHAN

Fatiha suresinin 6.ayeti olan bu cümleye verilen meal “Bizi doğru yola, Sana doğru varan yola ilet.“ şeklindedir. Gramer kurallarına göre ayette, arkasında meçhul bir cemaat olan kişi, cemaati de içine alan bir genişlikte bu duayı yaparken resmedilmektedir.

Cemaatin meçhul olması duayı eden kişinin himmeti ile ilgili olabileceği gibi, insanların cemaate dahil olmak zorunda olmamalarına da yorumlanabilir. Böyle bir duayı kim yaparsa yapsın, hayır diyebilmek mümkün olmasa da evet demenin zorunluluğu kabul edilemez.

Ayetteki kritik kavram sırat-ı müstakim’dir. Bu kavrama Cenab-ı Hakk’ın yolu, peygamber sünneti gibi anlamlar verilmiştir. Ancak ayeti hayatın içinde görmek, Kuran’ın zihinlerimizde canlanması ve dolayısıyla Allah’a ve Kuran’a imanda derinleşebilmemiz adına çok önemlidir.

Fatiha suresine tefekkür etmek üzere odaklandığımda çok derinden etkiledi beni. Kuran, daha bir başka anlam ifade etti düşüncelerimde. Buna rağmen hissiyatımı tam olarak anlatabildiğimi hissedemiyorum. Ama ilginçtir ki, hayatımda bir değişiklik olmadı, belki olmuştur ama olmadı işte.

Daha farklı şeylerin olmasını isterdim, beklerdim. Belki şeytanın insanı, Allah’ın rahmeti ile aldatması da böyle bir şeydir. Sure baştan sona, adım adım Allah’ın razı olduğu kulu resmetmektedir.

Ve bu kul, yolda kalmışların ümidi, yetimlerin başını okşayan şefkat eli, zalimlere karşı set, hayatın içinde çözüm adına bir nefestir. Allah’ı bilen, sonsuzluğa açılmış, sonsuzluğa açıldığınca Allah’ı bilen bu kul, ihtiyaç duyduğu enerjiyi, kuvveti, motivasyonu Allah’a muhataplık ile bulur, sadece Allah ile muhatap olarak bulur.

Bir kitap elime geçmişti bir aralar. Birkaç sayfasını ağlayarak okumuş ve bir dosta vermiştim. O dönemde en fazlaca ihtiyaç duyduğum cümleler vardı içinde. Hayat bir gemiye benzetiliyordu, yelkenli bir gemi. Hedefimize ulaşabilmek için bazen rüzgar ile mücadele, bazen rüzgarı beklemek söz konusu. Bir limana varabilmek için rota belirlendiğinde sapmalar hesaplanır doğal olarak. Akıntılar, engeller, zorluklar…

Direkt o limana dümen kırıldığında, varılabilmesi mümkün olmuyor çünkü. Bunun nasıl olduğunu en iyi bilenler gemicilerdir, yani yaşayanlar, deneyimleyenler. Ne yazık ki öğrendiklerimizi gelecek nesillere aktarma şansımız yok, başkalarının tecrübelerini kullanma konusunda çok istekli olamıyoruz.

Sırat-ı müstakim kavramı daha sonraki ayette açıklandığı, anlaşılmak üzere başka ayetlere yönlendirildiği için bu ayette sadece resmedilen hale odaklanabiliriz. Şimdilik sırat-ı müstakim için, yapılanların nereye varacağını öngörebilmek diyebiliriz. Veya kendimize yalan söylememek. Bir şey istemek ve onu gerçeklemek üzere gerekenleri yapmak. Bir şey yapmak ve gerçekten sonuçta onu istediğimizden emin olmak. İyi bir gemici olmak yani…

Ayette resmedilen tastamam insanlığın realitesidir. Eğer bir hedefimiz var ise ki olmalı, bunu Allah’a dayanarak, yalnız kalmayı göze alarak, gayretimizce denemeliyiz. Sonuç ne olur bakmadan, sonuca odaklanmadan denemeliyiz. Allah ile muhatap olmanın, Allah’tan istemenin hikmeti sorumluluk almak olmalı. İnandıklarımızı gerçeklemek adına engel tanımamalı yani. Tabii ki kimseyi kırmadan yolumuza devam etmeli.

Çünkü onların da muhatabı Allah’tır. Böyle bir düşünce gerektiğince yaşanabilirse doğal liderlik söz konusu olur. Doğal liderlerin kendilerinden çözüm beklenmesini kabul etmeleri düşünülemez. Çünkü, gel ben sana öğreteyim diyen bir zihniyetin lider olması, çözüm bulması, yol olması mümkün olamaz.

Çünkü çözüm insanların Allah ile muhatap olmaları ile mümkün, kendileri olmaları ile. Bu anlayışın toplumun karakteri haline gelebilmesi ile özgürlük, saygı, sevgi, paylaşım, güzelliklere yol olma, kıskançlık, haset vb kötülüklerden beri olma mümkün olabilir.

İstenilen şeyin sırat-ı müstakim olması, kavrama verilen anlam ile daha da anlaşılabilir. Ancak çok önemli olduğu kesindir. Duanın meçhul bir cemaat adına istenmesi, sırat-ı müstakimin toplumsal bir olgu olduğunu düşündürür. Ve bunu gerçeklemenin sorumluluğu isteyendedir. Çünkü bu konuda bir mutabakat yoktur.

Çünkü sırat-ı müstakimi isteyen, liderdir, inanandır. Herkesin bu duayı ettiği hesaba katıldığında, hal derinlik ister. Toplumsal refah, mutluluk adına neyin gerekli olduğunu düşünüyorsak, her şeyi göze alarak, kimseye takılmadan, suçlamadan, beklemeden, uzaklaşmadan gerçeklemeye, gerçeklenmesi için gerekenleri yapmaya gayret gerekir. Tabii ki öncelikle bu zor işi yapabilecek donanıma sahip olmak gerekir. Belki sadece yolda olmak gerekir.

Ayette resmedilen şey tüm insanlığın yaşayabileceği, hatta yaşaması gereken bir haldir. Şahsen ben yolda olmayı büyüttüğümüzü düşünüyorum. Yolsuz muyuz ki, yolda olmayalım. İstesek de istemesek de birbirimizi etkiliyoruz. Sadece inandığımız gibi yaşamalı, hayatı akışına bırakmalı. Olacak olan olacaktır…