İnsan hiçbir zaman umutsuz olmamalıdır

İnsan hiçbir zaman umutsuz olmamalıdır

Sorunlar ne kadar ağır olursa olsun, zorluklar ne kadar aşılmaz görünürse görünsün her zaman için mutlaka bir çare vardır, hep bir kapı açıktır. Burada esas olan insanın bilinci ve bilincin yön verdiği eylemdir. Eğer insan belli bir tarih ve toplum bilincine sahipse mutlaka en aşılmaz zorlukları dahi aşabilir, en çelişkili sorunları bile çözebilir. Belki o

REMZİ KAPTAN 21 Ağustos 2022 REMZİ KAPTAN

Sorunlar ne kadar ağır olursa olsun, zorluklar ne kadar aşılmaz görünürse görünsün her zaman için mutlaka bir çare vardır, hep bir kapı açıktır.

Burada esas olan insanın bilinci ve bilincin yön verdiği eylemdir.

Eğer insan belli bir tarih ve toplum bilincine sahipse mutlaka en aşılmaz zorlukları dahi aşabilir, en çelişkili sorunları bile çözebilir.

Belki o an içinde bulunduğumuz zorluklar, yaşadığımız sıkıntılar bizleri adeta dünyanın sonuymuş gibi bir duyguya ve düşünceye koyabilir.

Fakat bunun bir yanılsama olduğunun bilincinde olmalıyız.

Hiçbir sorun çözülmez değildir, hiçbir engel aşılmaz değildir, hiçbir zorluk üstesinden gelinmeyecek kadar zor değildir.

İnsan irade sahibi bir varlıktır.

Bu irade sahibi olması insanı yeryüzünde yaşayan bütün mevcut varlıklardan daha nitelikli bir konuma koyuyor.

O halde bizlerde insansak mutlaka bir çözüm bulur, bir kapı açarız.

Belki istediğimiz hızlılıkta veya istediğimiz düzeyde ve çabuklukta sorunlarımızı çözmez, rahata ve ferahla ulaşmaya biliriz.

Fakat esas olan eninde sonunda mutlaka zorlukları açacağımızı, sorunları çözeceğimizi ve bir yol bulacağımızın bilincinde olmamızdır.

Bize başarıyı getirecek olan, bizi çözüme götürecek olan bu bilinçtir.

Belki bu noktada ikrar ve iman sahibi olma boyutunu da ele almak gerekiyor.

İnsanın belli bir temel tarihi bilinci olması önemlidir, değerlidir fakat diğer yandan bunu tamamlayacak olan insanın ikrar ve itikat sahibi olmasıdır.

İnsanın ikrar ve itikat sahibi olması elinden geleni yapması demektir ve ondan sonra sonuçlarına teslimiyet demektir.

İnsan sadece inanç sahibi ise ve bu noktada fiiliyatta herhangi bir eylemde bulunmuyorsa, harekete geçmiyorsa ve sadece ikrar ve inancına güvenerek yol alacağını sanıyorsun bu elbette bir yanılgıdır.

Eğer yol alınmak isteniyorsa amel, yani hareket ve eylem gerekiyor.

Eğer kişi duygu ve düşüncesini harekete geçirebilirse, başka bir deyimle mücadele de bulunursa, çare yollarını ararsa, kapıları zorlarsa ve bunu İnanç ve ikrar sahibi olarak yaparsa bu o zaman kişiyi başarıya götürür.

Çoğumuzun şöyle bir yanılgısı var; ben inanç sahibiyim inandığım elbette benim durumumu görüyordur ve mutlaka bana amiyane tabirle el uzatır, hayır.

İnandığımız bizim işlerimizi yapacak olan “işçimiz veya hamalımız” değildir.

İnandığımız bizlere irade, bilinç, akıl vermiştir.

Bizler irademiz dahilinde olanı hayata geçireceğiz ve ondan sonra İnandığımızdan medet bekleyeceğiz.

Bizler genelde tam tersini yapıyoruz.

Hiçbir faaliyette ve etkinlikte bulunmadan, eyleme geçmeden sadece ibadet ve inançla sorunlarımızın çözüleceğini, sıkıntılarımızın giderileceğine, zorluklarımızın açılacağını düşünüyoruz.

Bu bir yanılgıdır.

Bütün peygamberler eylem sahibidirler.

Yani modern bir kavramla söylersek peygamberler mücadele etmiş, örgütlenmişler ve ondan sonra dua ederek sonuçlarına teslim olmuşlardır, yani hiçbir peygamber, hiçbir eren evliya herhangi bir eylem ve davranışta bulunmadan sadece dua ederek bir yol almamıştır.

Peygamberlerin, erenlerin yaptığını bizlerde yapmalıyız.

Yani irademiz dahilinde olanı hayata geçirmeli ondan sonra duamızı edip sonuçta hakkımızda ne hayırlısıysa ona razı gelmemiz gerekiyor.

Elbette böylesi bir düşünce ve eylemle, inanç ve ikrarla bütün kapılar açılır, bütün yollar menzile ulaşır ve en çözülmez sorunlar hal yoluna koyulur.