Sokağa çıkma yasağının getirdikleri

1999 depremininin yaşandığı gün İzmit’e gelmiştik eski eşimle. Ailesinin bir kısmı Adapazarı’nda, bir kısmı İzmit’de yaşıyordu. Kızımız Burçin’i o sene (10) babaanesine göndermiştik, tatil için. Deprem olduğunda hiç bir şekilde onlara ulaşamayınca uçağa atlayıp geldik. İzmit’e vardığımızda gece saat 24 civarıydı. Hiç bir evden ne ışık, ne de ses geliyordu. Tüm şehir Türkiye’deki şehirlere özgü

MELEK KANDİLLİ 12 Nisan 2020 YAZARLAR

1999 depremininin yaşandığı gün İzmit’e gelmiştik eski eşimle. Ailesinin bir kısmı Adapazarı’nda, bir kısmı İzmit’de yaşıyordu. Kızımız Burçin’i o sene (10) babaanesine göndermiştik, tatil için.

Deprem olduğunda hiç bir şekilde onlara ulaşamayınca uçağa atlayıp geldik. İzmit’e vardığımızda gece saat 24 civarıydı. Hiç bir evden ne ışık, ne de ses geliyordu. Tüm şehir Türkiye’deki şehirlere özgü olmayan bir ölüm sessizliğindeydi. Eski kayınvalidemlerin evinde bir zarar, yıkılma olmamıştı ama artçı depremlerden dolayı tüm şehir halkı evlerinin önünde oturuyor veya yatıyorlardı.

Orda 1 hafta kaldık ve hiç kimse o 1 hafta içerisinde evlerine girmedi, sokakta yattılar ve artçı depremler her gece art arda devam etti. Biz oraya vardıktan 2 gün sonra barınma ve gıda yardımları gelmeye başladı. Elektrik yoktu, hiç bir gıda ürününü saklama şansı yoktu, sıcak Temmuz ayı ve alınan yiyecekleri o gün yada en fazla ertesi gün tüketmek zorundayız. Buna rağmen süt dağıtımında ve hatta bebek bezi, kadın pedi için bile ihtiyacı olan veya olmayan sıraya bir kaç kez girip hakkından çok fazlasını almaya çalışıyordu. Şaşkınlıkla olanları izliyordum.

Yıkılan evlerin molozlarının içinden halısını çıkarmaya, kalan sağlam koltuğunu almaya çalışan yaşlı dedenin; gelini ve torununun o yıkıntıda olduğunu söylediklerinde şaşkınlığım daha da artıyordu. Bu insanlar niye böyle davranıyorlar diye. Sanırım Almanlar böyle yapmazdı diye düşündüm.

Daha sonra travmatik olaylarda veya bu tür panik durumlarında insanların bu tür davranışlar sergileyeceğini okudum. Özellikle yaşam tehdidi altında olan insanlar da gerginlik, endişe vb.. duygular insanları daha bencil ve egoist yapabiliyor. Eğer devlet yöneticilerine güven az ise ve bu tür olağan durumları iyi yönetememe, insan kayırma, kaotik bir ortam gibi durumları daha önce tecrübe edip yaşamış bir halk iseniz bu daha fazla kendini gösteriyor.

Elbette 2 günde kimse aç kalmaz, bu insanlar cahil demek kolay. Aniden hazırlıksız gece 22.00 de sokağa çıkma yasağı ilan eden bir anlayış, Pazar geceside çıkıp bu yasak 1 hafta sürecek de diyebilir.

Kararlar alınırken insan pisikolojisini ve yaratabileceği etkileri hesaplamak lazım. Zaten insanlar endişe ile 4 haftadır evlerinde kapalı olarak bekliyor. Korku içinde ne zaman bitecek, daha uzun sürecek mi diye bekleyen halka aniden hiç bir açıklama ve hazırlık yapılmadan gece vakti yasak kararı getirilmesi zaten sağlıklı değil. Halkı suçlamak en kolay olanı gibi geliyor bana!