Evliliğin en büyük düşmanları “Öfke”, “Kin”, “İnat”…

Evliliğin en büyük düşmanları “Öfke”, “Kin”, “İnat”…

Evlilik hayatında eşler arasındaki uyumsuz ve geçimsiz ortamın oluşmasında eşlerin doğdukları ve büyüdükleri aile ortamı, kişilikleri, karakterleri, davranış biçimleri, alışkanlıkları, inançları, korkuları, takıntıları ve beklentileri etkili olmaktadır. Eşler, evlilik hayatlarını kontrolsüz ÖFKE, KİN ve İNAT yüzünden çekilmez hale getirebilir. Her insan farklı fıtratlarda yaratıldığı için eşler arasında ufak tefek de olsa anlaşmazlık ve tartışmaların olması

İLYAS TÜRKMEN 04 Mart 2019 İLYAS TÜRKMEN

Evlilik hayatında eşler arasındaki uyumsuz ve geçimsiz ortamın oluşmasında eşlerin doğdukları ve büyüdükleri aile ortamı, kişilikleri, karakterleri, davranış biçimleri, alışkanlıkları, inançları, korkuları, takıntıları ve beklentileri etkili olmaktadır.

Eşler, evlilik hayatlarını kontrolsüz ÖFKE, KİN ve İNAT yüzünden çekilmez hale getirebilir. Her insan farklı fıtratlarda yaratıldığı için eşler arasında ufak tefek de olsa anlaşmazlık ve tartışmaların olması doğaldır. Bazı eşler hep kendi dediğinin olmasını ve kendinin haklı kabul edilmesini ister.

Sürekli “Ben en eh doğruyu bilirim.” “Bu konuda ben haklıyım.” diyerek eşine baskıda bulunur. İstediği olmadığında da eşine küser. “O benim haklılığımı kabul edene kadar onunla konuşmayacağım.” diyerek eşinin gelip özür dilemesini bekler.

Her ikiside böyle düşününce, eşler arasında bir kördüğüm oluşur. Hatta bu kör düğümü eşler kendi aralarında çözemezlerse, mahkemede hakim evliliklerini bitirme durumunda kalabilir.

Hep kendisini haklı görmek bencilliktir. Hatalar, yanlışlıklar iki taraftan da kaynaklanabilir. Buna rağmen, kendini sürekli  haklı gösterme  gayretinde olmak eşleri yorar. Haklı olmak mı? Mutlu olmak mı? Mutlu olabilmek için sürekli haklı olmak gerekmez. İnsan sürekli almak ve haklı  olmak isterse bencilleşir.

Boşanmaların büyük bir kısmını incir çekirdeğini doldurmayan basit sebepler oluşturmaktadır. Eşlerin birbirine karşı  “öfkeli, kindar ve inatçı” olmaları en önemli sebeplerdendir. Kin ve inat eşlerin “SEN-BEN” çekişmesini doğurduğu için birlik ve beraberliği sarsıp “BİZ” olma duygu ve düşuncesini zedeler. Bu yüzden meydana gelen küsme ve  dargınlıklar ailenin duygusal atmosferini bozar. Sebepsiz yere huzursuzluğa davetiye çıkarır.

Çünkü “kin tutmak” ve “inat etmek” eşler arasındaki iletişim kapılarını kapatır. “Ben seni değersiz görüyorum, muhatap alıp konuşamam…” anlamına gelen kin ve inat sayesinde bütün iletişim köprüleri yıkılır. Eşin biri bir tarafta, diğeri ise öteki tarafta kalır. Eşlerin birbirini rakip olarak görmesi evlilik hayatının huzuru ve mutluluğu için çok kötüdür. Çünkü bu durumdaki eşler “BİZ” olamazlar.

Kin ve muhabbet birbirinin düşmanı olduğu için ikisi bir arada bulunamaz. Kendi haklılığını ispat etmek için çalışmak ve “Bak işte gördün mü. Benim dediğim doğru çıktı.” demek fazilet değil; bencillik ve gururdur.

Yani “Ben yanlış yapmam, ben hata işlemem.” demek kendini bütün kusurlardan ve hatalardan öte tutmaktır. Makul düşünebilen bir insan, eşinden gelen bir sıkıntıdan dolayı “Acaba ben ne yaptım da böyle bir sıkıntı ortaya çıktı?” diye önce kendini sorgular. Kaderin payını bir kenara, sonra bu olayda kendi kusurunu diğer kenara koyar. Geriye kalan suçu da “affeder”.

Kontrolsüz Öfke Huzuru Bozar…

Eşlerin birbirine öfkeyle tepki vermesi tehlikelidir. Öfke insanlar arasındaki sevgi ve saygıyı zayıflatarak olumlu iletişimi engeller. Kontrolsüz öfke sonucu insan; bağırabilir, ağlayabilir, eline geçen eşyalara zarar verebilir, kendini rastgele sağa-sola çarpabilir, ağzına geleni kontrolsüzce söyleyebilir, susabilir ya da kapıyı çarpıp dışarı çıkabilir.

Bazıları eşlerine ya da çocuklarına dahi fiziksel şiddet uygulayabilir. Bu öfkeli tavır ve davranışların hiçbiri evliliğin iyi gitmesine faydası olamaz. Aynı zamanda tartışmaları ve problemleri çözmez. Kontrolsüz öfke eşleri birbirinden uzaklaştırır. Çocuklara da korku ve tedirginlik verir.

Eşinizi Değiştirmeye Çalışmayın..

Evlilik hayatında eşler, eşinin kendisini “ANLAMASINI” beklerken, aynı zamanda eşine karşı da “ANLAŞILIR” olmaya çalışılmalıdır…

Evlilik hayatında sorun yaşayan pek çok kişi problemin kaynağının sadece eşi olduğunu düşünür. Kendisinin çatışma ve tartışmadaki kendi payını görmezden gelir. Oysa evlilik hayatında eşler arasındaki çatışma ve tartışma içerisinde bireylerin “kendi zayıflıkları” ve “zaafları” hakkında da düşünmeleri gerekir.

Kişinin, eşinin değiştirmediği davranışları karşısında kendi verdiği tepkilerini  değiştirmesi son derece daha kolaydır. Bu durum çatışma ve tartışmaların çözümü, huzur ve mutluluk için daha çok işe yarar sonuçlar doğurabilir. Eşlerden birinin diğerini değişime ve gelişime  yönlendirebilmesi için öncelikle onu “anlaması ve kabul etmesi” gerekir.

Ayrıca kişi, eşinin hoşlanmadığı bütün davranışlarını değiştirmesinin mümkün olmadığını da kabullenmelidir. Bunun yerine değiştirebildiklerini olumlu bir gösterge olarak kabul edip, dirençli olduğu noktaları olduğu gibi kabul etmelidir. Eşinin “olumlu yönlerine” odaklanmalı ve bunları her fırsatta takdir etmelidir.

Eşlerin birbirlerinin cinsiyetlerinden, aile yapılarından, etnik veya kültürel kökenlerinden, eğitim düzeylerinden, inanç ve değerlerinden kaynaklanan farklılıklarına saygı göstermeyi öğrenmeleri gerekir. Bu durum kendi aralarındaki sevgiyi, saygıyı ve güveni besler.

Tartışmalar esnasında ise aynı olaya her iki tarafın da kendi pencerelerinden bakmaları, birbirlerini anlamalarını zorlaştırır. Eşler çatışma ve tartışma esnasında, olayları ve problemleri “çözme niyetiyle” birbirinin penceresinden bakmayı öğrenmelidir. Bu durum aralarındaki tartışma ve çatışmaların büyümeden çözümlmesine yardımcı olacaktır.

Sağlıklı ve Uyumlu Evlilik İçin…

Hayatta her şeyde olduğu gibi evlilik hayatında da  mutlu ve huzurlu olabilmek, evliliği zevkli hale getirirebilmek için de istek ve gayret gerekir. Mutluluk kişilerin birbirleriyle sağlıklı ve doyurucu etkileşimler kurmaları sonucunda ulaştıkları bir noktadır.

Sağlıklı bir ailenin temelinde sağlıklı bir eş/karı-koca ilişkisi ve iletişimi yatmaktadır. Sürekli çatışma, stres ve kaygı  yüklü bir karı-koca ilişkisi, ailenin tüm bireylerine doğrudan çatışma, stres ve kaygı olarak yansır. Eşlerin sahip oldukları iletişim yetenekleri, birbirleriyle anlaşmaları, birbirlerine karşı sevgi ve muhabbet içeren tavırlar sergilemeleri, çocuklarının ruh sağlıklarını koruyabilmeleri için en güçlü seçenektir.

Herkes hayatta zaman zaman zorluklarla karşılaşır. Bu zorluklar karşısında öfke, gerginlik, çaresizlik, güvensizlik gibi olumsuz duygulara kapılabilir. Bütün bunlar ne kadar sıkıntı verici gözükse de aslında zorluklar ve stres karşısında gösterilen normal tepkilerdir. Önemli olan, bu duyguların farkında olmak, neden böyle davrandığını veya hissettiğini anlayabilmek ve tüm bunları olumluya çevirebilmek için çaba göstermektir.

Mutlu Evlilik İçin İletişim Şart…

Evliliklerde eşler arasındaki iletişimi etkili kılan unsur, eşlerin birbirlerinin düşüncelerini, fikirlerini, duygularını dikkate almalarıdır. Sağlıklı bir iletişime sahip çiftler, birbirlerine güven duyarlar ve fikirlerinin yargılanmasından korkmaksızın ifade edebilirler.

Özellikle eşler arası iletişimde; “Ne söylediğimiz?” değil, “Nasıl söylediğimiz?” ve “Ne anlaşıldığı?” önemlidir. Etkili bir iletişim için konuşma ve dinleme yaparken dikkat edilmesi gerekenler…

Her tartışmayı kazanmak ve sürekli haklı çıkmak yerine problemi çözmeye odaklanın.
Gereksiz bir tartışmaya girmektense eşinizin ne demek istediğini anladığınızdan emin olmak için onu dinleyin ve onu anlamaya çalışın.  Kendinizi anlaşılır hale getirerek “anlaşılır” olmaya çalışın.

Anlaşılmadığınızı düşünüyorsanız kendinizi anlatın. Anlaşılır hale gelin.
Probleme hemen bir çözüm bulamazsanız birbirinizin fikirlerine saygı gösterin.

Her ikinizin de önemli olduğunu düşündüğünüz problemler ve olayları tartışmak için zaman ayırın.

Çabuk affedici olun, çabuk unutun, samimi ve sadık olun.
Kelimeleriniz başka bir şey ifade ederken, ses tonu ve beden diliniz başka bir şey ifade etmemeli. Unutmamalı konuşmada; bilgi/kelime %7, ses tonu %35, beden dili %58 oranında etkisi vardır.

Şifreli konuşmayın. Ne söylemek istiyorsanız onu söyleyin ve saygılı şekilde söyleyin.

Bir sorunu çözmeden  başka bir sorunu çözmeye çalışmayın.
Eşinizle kaba, nezaketsiz ve küçük düşürücü ifade, ses tonu ve beden dili ile konuşmayın.

Başkalarının önünde eşinizi küçük düşürmeyin, alay etmeyin, özellikle çocuklarınız ve yakın akrabaların yanında onu eleştirmeyin.

*Aile ve Evlilik Danışmanı-Eğitim Koçu