Fatiha süresi ve insanın hayat yolculuğu

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bu bir tefsir çalışması değildir. Bu yazı hayatım boyunca edindiğim tecrübeler ışığında Kuran’ın bana ne anlattığını toparlama gayretimdir. Böyle bir çalışma ile Kuran’a odaklandığımda çok farklı kapılar açıldı, farkındalığım arttı diyebilirim. Aslında hepsi İslam ahlakı olarak bilinen bu kriterler kitaplarda yazılmış, okunmuş ve okunmakta. Arada yapmış olduğum bağlantılar, ilişkiler umarım

SEDAT İLHAN 06 Şubat 2022 YAZARLAR

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bu bir tefsir çalışması değildir. Bu yazı hayatım boyunca edindiğim tecrübeler ışığında Kuran’ın bana ne anlattığını toparlama gayretimdir. Böyle bir çalışma ile Kuran’a odaklandığımda çok farklı kapılar açıldı, farkındalığım arttı diyebilirim.

Aslında hepsi İslam ahlakı olarak bilinen bu kriterler kitaplarda yazılmış, okunmuş ve okunmakta. Arada yapmış olduğum bağlantılar, ilişkiler umarım handikaplarımı beslemiyordur, umarım insanların, dostların kafalarını karıştırmaz. Allah doğru anlamayı nasip eylesin.

Fatiha süresi insanın hayat yolculuğunu anlatır. Allah’ın razı olduğu bir kulun öğrenme döngüsüdür anlatılan. Bu anlamda denilebilir ki, her an bu süreci tekrar gözden geçirmeliyiz. Sevindiğimiz veya üzüldüğümüz her hadiseyi Allah’tan mesaj bilerek, ders çıkararak Kuran ışığında yolumuzu belirlemeliyiz. Buna ihtiyacımız var. Çünkü her insan Fatiha’ya ve tabii ki Kuran’a kendi tecrübeleri ile bakar ve ne arıyorsa onu bulur.

İlk ayet ile, hamd’in alemlerin Rabb’i Allah’a mahsus olduğunu söyleriz. Hamd kişinin kendi adına yapabildiği bir haldir. Başkalarının, başka varlıkların hamdleri sunulabilir ancak insan sadece kendisi için hamd edebilir. Hamdin Allah’a mahsus olması, Allah’a iman ve teslimiyetin göstergesidir. Hamd iyi veya kötü her hadisede Allah’a şükür edebilmektir. Alemlerin Rabbi Allah ifadesi, bizi her hadiseden ders çıkarmaya çağırır. Hadiseleri okuyarak imanımızı artırabiliriz. Veya hadiseleri doğru okumamız imanımızın bir gereği ve göstergesidir.

Bu ayeti her tefekkür eden, söyleyen, hayatına klavuz edinen kişi, imanınca her hadiseden ders çıkarır. Hiçbir şeyi önemsiz görmez, göremez. İyi veya kötü, her şey Rabbinden mesajdır çünkü. Yaşananları kendisince tanımlamak yerine sadece ders almaya odaklanır.  Böylece görür ki, sevindiğimiz bazı gelişmeler anlık lezzetler olabiliyor bazen. Bizi üzenlerin dahi mazeretlerinin olabileceğini kabul etmeli. her hâlükârda kötüye kötü demek iyilik olamaz. Öğrenmek esas olmalı, öğretmek belirli kurallar ile mümkün.

Bu ayetle muhataplarımıza baktığımızda, onları nitelememiz mümkün olamaz. Onların da Rabbi Allah’tır çünkü. Hatalar yaparak, deneyerek, yaşayarak öğrenmelerine müsaade etmeli. Biz bazı konularda bilgili, tecrübeli olabiliriz. Onların da başka konularda hassasiyetleri olabileceğini görmeli. Her hâlükârda istemediği müddetçe kimseye bir şey öğretmemiz mümkün olamıyor. Öğretmeye odaklanır isek eğer herkese söyleyecek bir şeyler bulabiliriz. Bu gayretimiz kendimizi yüceltme isteğimize bile dayanabilir.

Allah’ın terbiyesi altında olduğunu düşünen bir insan, imanıyla orantılı olarak inandığı herşeyi gerçekleştirebilmek üzere dünyayı karşısına alabilir. Zaafları konusunda farkındalık kazanabilir. Korkmaz, menfaatleri peşinde koşmaz, eğriye eğri demekten çekinmez. Doğruların yanında olmaya gayret eder. Kötülüklere lanet okumanın anlamsız olduğunu, iyiliklere methiyeler düzmenin yetmediğini bilir. Bilmek değil olmaktır aslolan, engel olmak, yol olmak, inandığımız şeyler ile anılmak…

Bu ayeti hayatımıza hayat kılabildiğimizce rekabetten kurtulabiliriz. Bizim Rabbimiz Allah olduğu gibi, iyi veya kötü, diğerlerinin de Rabbi Allah ise kararlarımızda onları referans almanın bir mantığı olamaz. Rekabet toplum hayatında en büyük açmazımızdır. Hem kendimiz için hem de muhataplarımız için. Üstte kalabilmek, altta kalmamak üzere sürekli tetikte olmak halimiz. Bu strese, dağlar dayanmaz. Herkes bizi sevsin istiyoruz ya, biz onlara yüreğimizi veremez isek sevmeyecekler.. Var ise malımız, mülkümüz, makamımız, etrafımız dolu olabilir, ancak korkudan mı, umduğundan mı, kim bilir ki…

Sonraki ayetlerde neler öğrenmemiz gerektiği ile ilgili anlatımlar mevcut, işlenmiş sanki nakış gibi. Kriterler farklı açılardan anlayışımıza sunulmuş ve hiçbir hata şansı bırakılmamış, basit ama derin. Sadeliği, içtenliği, insanın içini ısıtan beyanı, Kuran’ın hak olduğunun delilidir. En fazlaca ihtiyacımız olan bu nasihatı her namazda, her rekatte okumamız da ilginç.

Bazen dostlarla tefekkür ederiz. Ancak nedense uğraşlarından dert yanarlar, vakitleri yoktur, zaman başkadır, derin konulardır, uzmanlık alanları başkadır, falan filan. Oysa hayatımızdır konuştuğumuz. Rekabet var ise istenilenleri elde etmek mümkün değil. Hayatı bir oyun olarak göremiyor isek oynayarak öğrenen çocuklarımıza nasıl veya ne kadar ebeveynlik yapabiliriz ki. Bir takım akademisyenler olacak, olmalı da. Ancak İslam yaşandığınca huzur verir, bilinen İslam değil yaşanandır aslolan. Kendimizi en değerli görebiliriz, diğerleri de değerlidir hissettirmeli. Mesleğimizi iyi yapabildiğimizce iyi bir Müslüman olma yolu açılır önümüze. Herhangi bir şeyi bildiği için bizden bedel isteyenlere selam deyip geçmeli. Hakikat uzaklarda olamaz, uzaklarda aranan hakikat bile olamaz çünkü…