Epigenetik ile, başta kalıtsal hastalıklar olmak üzere, virüs kaynaklı, kanser, kalp rahatsızlıkları, alzheimer, demans vb. hastalıklar son bulacak

Son yıllarda ekonomiden çevreye, siyasetten yönetime, savaşlardan göçlere, teknolojiden yapay zekaya, hastalıklardan ölümlere sürekli geleceğimizin belirsiz olduğu kaotik bir geçiş sürecinin içinde olduğumuz duygusuyla gelen haberleri ve gelişmeleri takip ediyoruz.

MELEK KANDİLLİ 29 Haziran 2023 YAZARLAR

Yüzümüzü güldürecek, umutlarımızı tazeleyecek bir ışık göremiyoruz. İşte tam da böyle bir dönemde tıp bilimi “Epigenetik” olarak tanımladığı yeni bilimsel buluşla insanlığın yeni bir evreye geçmesine öncülük ediyor.

Artık yaşlanmayacağımız, kalıtsal hastalıklar başta olmak üzere birçok rahatsızlıktan (virüs kaynaklı, kanser, kalp rahatsızlıkları, alzheimer, demans vb.) kurtularak daha mutlu ve özgür yaşayabileceğimiz yeni yaşamların kapısının adı “Epigenetik”.

“Epigenetik” nedir diyeceksiniz;

Bu yazımda dilim döndüğü kadar yalın bir şekilde size bunu anlatmaya çalışacağım.

Uzun yıllar bilim insanları kalıtsal mirasımızın genler olduğunu düşünüyordu.

Bilim bu anlamda genleri deşifre edince yaşamın anahtarını bulacaklarını ve insanlığın tüm kalıtsal ve güncel hastalıklarını ortadan kaldırabileceklerini umuyorlardı.

Klonlama girişimleri bu yüzden bilimsel çalışmalarda çok önemliydi.

İnsan canlısının komplike (karmaşık) yapısından yola çıkarak en az 100 bin genimiz olması gerektiği varsayılıyordu. “Humangenomprojesi” 1990’da (enternasyonal araştırma projesi) bu nedenle kuruldu.

2004 yılına gelindiğinde bilimsel çalışmalarda büyük bir hüsrana uğradılar. İnsanın tüm genleri sayıldığında ve genler deşifre edildiğinde sadece 22 bin genimizin olduğu ortaya çıkmıştı.

Bu sayı solucanlar ve sineklerin gen sayısı ile eşdeğerdi. Su pirelerinin bile 31 bin geni ve birçok tahıl bitkilerinin neredeyse 60 bin geni vardı.

Ne yani şimdi soyut düşünebilen, sanat yapan, uzaya çıkan, dikkat verebilen, bir konuya yoğunlaşabilen, empati kurabilen, problem çözebilen, plan program yapabilen, deneyimlerinden öğrenen insan ile solucanın aynı gen sayısına sahip olması çok şaşırtıcı değil mi?

Gelişmeler yeni sorulara ve araştırmalara maruz bıraktı bilim dünyasını.

Ortaya çıkan gen sayıları göz önüne alınarak, insan denen canlının karmaşık yapısını ve yaşamını genlerimizin belirlemediği artık açıkça ortaya çıkmıştır.

Yine bilim dünyası, bozuk ve hastalıklı genlerin soya ve ebeveynlere çocuklara ve gelecek kuşaklara taşındığını ve bunun değiştirilemeyeceğini öngörmüştü.

Bu öngörü de doğru çıkmadı ve yapılan çalışmalarda aynı gen birbirinden çok farklı hastalıklara yol açabiliyordu ve bazı insanlarda ise hiç hastalık emaresi görülmüyordu.

Her şeye yeniden başlamak zorunda kalmıştı genom projeleri üzerinde çalışan bilim insanları.

İşte burada “Epigenetik” bilimi devreye girdi. Bu alanda araştırma yapan bilim insanlarına Nobel ödülü kazandıran ve gerçekten sansasyonel ve devrimsel bilimsel gelişme olan Epigenetik bilimini bundan sonra daha sık duyacağımız kesin.

Hepimiz “Ne yersen osun” deyimini bilir, buna ek olarak “Dede ve ninelerimizin de yedikleri ve hatta sadece beslenmeleri değil, yaşamlarında tecrübe ettikleri de sensin” diyebiliriz Epigenetik buluşun sayesinde.

Dışsal etkilerin aldığımız besinler, çevresel faktörler, tarım ve plastiklerden, teknolojik aletlerden kaynaklı zehirler, toksinler, stres, negatif düşünceler ve daha fazlasının genlerimize etkisi epigenetik sayesinde ortaya çıkmış durumda.

Bizim için harika olan haber ise genlerimizin şalteri olduğunu öğrenmek aslında. Bu şalter ile genleri kapatabiliyoruz.

Örneğin, kanser olmamızı engelleyen gen “p16” kapalı ise kanser oluyoruz, açık ise kansere karşı bizi koruduğu için bu ölümcül hastalığa yakalanmıyoruz.

Şimdi bu nasıl olabilir diye sorduğunuzu hayal edebiliyorum. Genler hücreler tarafından okunur ve aldıkları bilgilerle belirli proteinler yaratırlar.

A, C, G ve T harf kombinasyonlarından oluşan DNA’mızı uzun bir ip gibi düşünürsek ve bazı kesitlerinde bir bantla kapatılan metinler olduğunu varsayar isek genlerin nasıl kapalı olduğunu anlamamıza yardımcı olacaktır. Hücre, bu geni okumaya çalışırken üzeri kapalı olan bölümü okuyamadığı için es geçer. İşte tam da bu kapalı bölüm önemli bilgiler içermektedir ve bizim hastalanmamıza neden olan bölümdür.

Bu okuma esnasında kapalı olan metin kesitine tip dilinde Gen-metilasyonu denmektedir. Böyle bir metilasyon örneğin yaşanmış travmatik bir tecrübenin ardından oluşabilir. Bu tarz travmaların kalıcı hasar açtığı ve hatta çocuklara ve torunlara kadar kalıtsal olarak verildiği artık bilinmektedir.

Sebepsiz depresyon ve korkularla hastalanan çocuk ve gençlerde soydan gelen bu tarz bir travma deneyimi söz konusu olabilir.

Diğer bir şalter ise Histon-Asetilasyonu denmektedir. Bu iki farklı epigenetik işlev sayesinde her bir hücremizde ortalama 30 bin şalter vardır.

“Epigenetik”in en önemli buluşu ise çevresel faktörleri değiştirdiğimizde yani beslenmemizi, düşüncelerimizi, davranışlarımızı vb. şalterleri aktif hale getirdiğimizde her anlamda iyileşme ve değişim söz konusu olabiliyor.

Bunun ne demek olduğunu umarım okuyucular anlamıştır!

Biz sadece bize öğretilen veya soyumuzdan kaynaklı travmalarımızı iyileştirerek, negatif düşünce kalıplarımızı değiştirerek ve temiz gıda ile beslenerek, egzersiz yaparak en ölümcül hastalıklardan ve otoimmün denilen tüm hastalıklardan kurtulma potansiyeline sahibiz. İlaç almadan, cerrahi bir müdahale olmadan.

Sizce bu bir devrim değil mi?

Sadece kendi sağlığımızı değil, doğacak çocuklarımızın da sağlığını iyileştirmiş olacağız.

Sanıyorum Epigenetik insanlık evriminde içimizde var olan potansiyeli keşfetme konusunda yeni bir çığır açacak ve yaşamlarımızı yeniden gözden geçireceğimiz bir sıçrama yaşatacak hepimize. Bu anlamda isterseniz dua edin, isterseniz meditasyon yapın, zihnimizi durduran ve dinlendiren tüm faaliyetler ve olumlu düşünceler frekanslar aracılığıyla genlerimizi değiştiriyor.

Aramızda bu konulara uzak olan ve pozitif bilimin eski bilgileriyle eğitilmiş olanlar şüphecilikle yaklaşsalar da uzun süredir özellikle psikoloji ve bütüncül tip (holistik tip) alanında çalışanların sayısı gün geçtikçe artmakta. Ruh-beden-zihin üçlüsü birlikte tedavi edilmekte ve ele alınmaktadır.

Özellikle hamile olan annelerin ve hastalıklarla boğuşanların konuyla ilgili araştırma yapmasını ve kendi zihin ve fiziksel sağlıklarını ve gelecek kuşakların da fiziksel ve zihinsel sağlıklarını korumak ve iyileştirmek için bütüncül tip yapan hekim ve psikologlara yönelmesini nacizane tavsiye ediyorum.

Hiç kimsenin ışığınızı çalmasına izin vermeyin!