“Verirler “ben acizim , kudret senin” dedikçe… Verenin şanı büyük, sen iste istedikçe!” NFK Dua, ibadettir. Bizler çoğu zaman dua etmesini bilemediğimiz gibi, ne isteyeceğimizi ve nasıl isteyeceğimizi de bilemiyoruz. Bilenler bilir, en büyük sermayesiz servet, duadır. Duanız varsa, elbette duyanınız da vardır. “Dua ve ibadet, Allah ile olmaktır. Allah ile olan kimse için ölüm
“Verirler “ben acizim , kudret senin” dedikçe…
Verenin şanı büyük, sen iste istedikçe!” NFK
Dua, ibadettir.
Bizler çoğu zaman dua etmesini bilemediğimiz gibi, ne isteyeceğimizi ve nasıl isteyeceğimizi de bilemiyoruz.
Bilenler bilir, en büyük sermayesiz servet, duadır. Duanız varsa, elbette duyanınız da vardır.
“Dua ve ibadet, Allah ile olmaktır. Allah ile olan kimse için ölüm de ömür de hoştur„ diyor Mevlana’mız.
İbadetin özü dua gerçeğine vurgu yapan İbn-i Haldun ise: “Özlü ibadet istiyorsan duaya yönel ve duanın kabul olması için en yakın yer secdedir.„ hatırlatmasını yapıyor bizlere.
Günlük hayatta çok sık karşılaşırız; “Bizleri de duada unutma emi.” Karşıdaki de “dualar müşterektir kardeşim.” der. Bunun anlamı, “karşılıklı birbirimize dua edelim” demektir. Duaya dua ile karşılık vermek, Dua edene dua etmek gerekir.
Resûlullah (sas):
“-Allahü Teâlâ’ya günahsız dille duâ edin!„
Diyorlar ki:
-Yâ Resûlallah, günahsız dilimiz yoktur, nasıl günahsız dille dua edeceğiz? Şöyle açıklar günahsız dille dua etmeyi:
“-Sizin diliniz kendiniz hakkında günahlıdır, ama başkaları hakkında günahlı değildir. Öyle olunca siz başkaları hakkında günahsız olan dilinizle dua edin, onlar da sizin hakkınızda günahsız olan dilleriyle dua etsinler. Böylece günahsız ağızlarla birbirinize dua etmiş, makbul duaları almış sayılırsınız”
Öyle ise çevremizdeki insanların makbul duasını almak için onların kalp ve gönüllerini kazanmaya gayret edelim. Bizden memnun olan insanlar da bize günahsız ağızlarıyla dua etsinler. Biz de günahsız ağzımızla onlara dua edelim, böylece günahsız ağızlarla karşılıklı dualaşan bahtiyar bir toplumu da oluşturmuş olalım!
Dua Kahramanı (sav) şöyle buyurdu:
“Kime dua kapısı açılırsa ona rahmet kapıları açılır. Allah’ın en çok sevdiği şey kendisinden afiyet istenilmesidir.”
“Dua başa gelen için de gelmeyen için de faydalı olur. Kazayı ancak dua önler. Onun için duaya sarılmalısınız.” (Tirmizî)
Dua ibadetinin sırları
Duamıza icabet edileceğine inanarak dua etmemiz konusunda Allah Resulü «Kabul buyuracağına tam bir şekilde inanarak Allah’a duâ ediniz.» buyurmuştur. Mutlaka kabul olunacağı inancıyla duâ etmeliyiz.
«Rabbimiz ikramı bol ve haya sahibi bir Rab’dır. Ellerini kendisine uzatan kulunun ellerini boş çevirmekten utanır.» (Tac, 5/113)
Dua ibadetinin sırrını anlamayan kul, “dua ettim, istedim de duâlarımın kabul olunduğunu görmedim„ der. Ve duâ etmekten usanır, duâyı bırakır.
Dua, ibadettir. İbadetin karşılığı ahirette verilecektir. Duaya sebep olan bela ve musibetlerin gelmesi, dua ibadetinin vaktinin girdiğini gösterir.
Güneş batınca akşam namazının vakti girdiği gibi, bela ve musibetlerin gelmesi de dua ibadetinin vaktinin girdiğini gösterir. Ancak belâlar gitmez ise, “Duâm kabul olmadı” denilmemeli; “Duânın vakti bitmedi” denilmeli ve duaya devam edilmelidir. Allah’ın rahmetinden ümit kesilmemelidir.(Sözler, s. 287)
Ayrıca dua ibadeti için illa ki hastalık, bela veya musibetlerin gelmesini beklememek gerekir. En geniş ve bol vakitte suya veya ateşe düşmüş bir kişinin yalvararak dua etmesi gibi dua edilmelidir ki darda kaldığımızda imdadımıza yetişilsin.
“Ben duanın kabul edilmemesi kaygısı taşımam. İçimde dua etme isteğinin olmaması kaygısı taşırım.” diyen Hz. Ömer ra. duyarlılığına ulaşabilmek hedefimiz olmalıdır.
Allah Resûlü (s.a.v) nün beyanına göre madem ki; “Allah katında duadan daha kıymetli bir ibadet yoktur.” (Tirmizî) öyleyse dua ibadetine sadece darda kaldığımızda değil, her zaman her yerde devam edelim.
Duayı yaşam tarzı haline getirelim. Hayatımız dua olsun, adeta dualaşalım. Duada zirveye ulaşalım. Dünyaya geliş amacımıza kavuşalım.
Duanın kabul edilmesi için gereken şartlardan bazıları şunlardır
âyettedir: “Elif lâm mim. Allahu lâ ilâhe illâ hüvel Hayyül Kayyum.” ile “Ve ilâhüküm ilâhün vâhid Lâ ilâhe illâ hüver Rahmnâürrahim.” (Ebû Dâvud)
Arı, duru bir gönül ve samimi bir dil ile yapacağımız dualarımıza icabet edilmesini ve üzerine “kabul“ mührünün vurulmasını dilerim.