Başkaları için bilme

Dostlarla konuşuyoruz. Nasıl seminerler yapalım, nelere ihtiyaç duyuyoruz? Tabii ki itirazlarımı sıraladım. Beni az çok tanıyanlar neler söylediğimi tahmin edebilirler. Bu konu teknik detaylara girildiğinde öyle dallanır ki, sayfalar yetmez. Zaten bir sürü yazılmış kitap var. Öğrenme metotlarından en kötüsü dinlemedir, denilebilir mesela. İnsan kimleri dinler, neleri duyar? Gerçeği, sokaktan geçen hiç tanımadığımız birisinden duymaya,

SEDAT İLHAN 01 Aralık 2022 YAZARLAR

Dostlarla konuşuyoruz. Nasıl seminerler yapalım, nelere ihtiyaç duyuyoruz? Tabii ki itirazlarımı sıraladım. Beni az çok tanıyanlar neler söylediğimi tahmin edebilirler. Bu konu teknik detaylara girildiğinde öyle dallanır ki, sayfalar yetmez. Zaten bir sürü yazılmış kitap var.

Öğrenme metotlarından en kötüsü dinlemedir, denilebilir mesela. İnsan kimleri dinler, neleri duyar? Gerçeği, sokaktan geçen hiç tanımadığımız birisinden duymaya, ondan öğrenmeye niyetli olmayız genelde. Veya duyduklarımız bizim aradıklarımız olur nedense, bizi iyi hissettirenler, haklı olduğumuzun delilleri… Ya hayatımız? Bildiklerimizin, söylediklerimizin ne kadarını hareketlerimize yansıtabiliyoruz. İyi niyetlerimiz(!) neden muhataplarımızda kabul görmüyor? Hata bizde mi yoksa onlarda mı?

Bunları herkes biliyor zaten. Bilmenin ötesi ise konuşulamıyor, mümkün değil çünkü. Bu cümleyi söyledikten sonra başka kelimelere gerek yok. Kendimle çelişmek midir halim yoksa öğreniyorum diyerek işgüzarlık mı yaparım. Bilemiyorum. Ne yazık ki bilemiyorum.

Bir dostum aile hakkında seminerlerin faydalı olacağını söyledi. Eşler veya herhangi iki kişi arasındaki iletişimin nasıl olacağını bilmeyen olduğunu düşünmüyorum. Veya öğrenmek çok kolay. Yapılması gereken şey bilmenin ötesine geçmek. Anlamak, niyetimizi, hissiyatımızı söylemek. Doğru anladığımızdan, anlaşıldığımızdan emin olmak. Gerektiğince bazı şeyleri tolere etmek. Birlikte yapmanın sinerjisini, mutluluğunu, huzurunu keşfetmek.

Bunları yapabilmek tabii ki kolay değil ama basit. Öncelikle bilmenin işe yaramadığını görmeli. Herhangi bir hadise hakkında, o hadiseyi yaşayan kişiler sayısınca yorum almak mümkün. Hangisinin söylediklerini yanlış kabul edebiliriz ki? Veya söylediğimiz doğrular neden kabul görmez. İnsanların kabul kriterleri nelerdir. Doğrularımızı nasıl kabul ettirebiliriz. Bildiğimizin doğru olduğundan emin miyiz? Veya birlikte hareket ediliyorsa eğer herkesin kabul ettiği, desteklediği, gönül verdiği bir şey üzerinde anlaşabilmek en güzeli.

Dostlarla ilişkilerimizi nasıl yönetmemiz gerektiğine dair çok fazlaca doküman bulmak mümkün. Seminerler bizi coşturur. Hayallerimizin sınırsızlığını yaşatır. Heidi oluveririz hemen veya Pollyanna. Ama gerçek hayat?

Bu kahramanlar gerçekten yaşamışlar mıdır yoksa yazarlarının özlemlerini mi yansıtırlar? Pollyanna olmak ister miydik? Veya Pollyanna ile birlikte bir zaman dilimini paylaşmak? Ya da Pollyanna gözü ile resmedilmek bir kağıda?

Özetle, seminerlere karşı değilim, dedim. Ama etkileşimli olmalı. Yeni bilgilere ihtiyaç duymak için eskilerini kullanmalı. Çözüm odaklı, birlikte yaşama gayretiyle… Başkasının gözü ile görmeli kendimizi. O zaman başkaları hakkında söylediklerimiz anlamlı olabilir. Yeterince farkındalığa erdiğimizde söz söylemeye gerek görmeyiz zaten. Sadece inandıklarımızı yaşarız. Bu nedenlerle herkesin açıkça fikirlerini söylediği açık oturumlar teklif ettim, özlemlerimi tekrarladım.

Ancak durum çok daha vahim imiş. Dostum, eşinin duymasını istiyormuş. Semineri eşi için istiyormuş yani. Bunu değerlendirmek istemiyorum. Belki takdir etmeli, açıkça söylediği için. Veya adını koyamadığım bir şey bu.

Bu dostumun aile hayatında problem olmaması mümkün değil. Hata kimde olursa olsun çözebilecek olan sadece iki kişi var, kendileri. Tarafların hatasız olması düşünülemez. Yaşananların kaynağının oturulup anlamak için dinleme eksikliği olduğu çok açık. Seminer faydasız.

Bir dostum yazısını paylaştı benimle. Normalde kritik ederdim ama yapmak istemedim bu sefer. Yorumları da okudum tek tek. Başkaları için öğreniyoruz, vesselam. Yazının içeriği yorumlara yol olmuş olabilir mi, emin değilim. Yazıya eleştirel gözle bakmadım çünkü. Ancak hep birlikte, hayatın daha güzel olacağını resmettiğini düşünmüyorum. Ruh halim nasılsa onu görüyorum her yerde. Genelde böyle olur zaten. Normal bir durum bu. Toplumsal gerçeğimiz ne ola ki…

Bahsettiğim toplantıları organize etmek isterdim. Bilginin anlamsızlığını görmek. Başkalarını bilmenin, başkaları için bilmenin faydasızlığını. Böylece Heidi olabilirdik hepimiz, belki…