Türk Lirasıyla sözleşme zorunluluğu ve gurbetçi

Türkiye ekonomisinin gerek dış gerekse iç siyasi ve ekonomik faktörlerden dolayı sık sık döviz sıkıntısına girdiği bir gerçek. Bunu 1970 yıllardaki 70 cente muhtaç olduğumuz dönemlerden iyi biliyoruz. Türk Lirasının döviz karşısındaki bu kırılganlığı özellikle ekonomik kriz dönemlerinde daha belirgin olarak görülmekte ve halk tarafından hissedilmekte. Yakın tarihimizdeki 1994, 1999 ve 2001 ekonomik krizlerinde yaşananlar

AVUKAT ŞERİF YILMAZ 06 Ekim 2018 AVUKAT ŞERİF YILMAZ

Türkiye ekonomisinin gerek dış gerekse iç siyasi ve ekonomik faktörlerden dolayı sık sık döviz sıkıntısına girdiği bir gerçek. Bunu 1970 yıllardaki 70 cente muhtaç olduğumuz dönemlerden iyi biliyoruz.

Türk Lirasının döviz karşısındaki bu kırılganlığı özellikle ekonomik kriz dönemlerinde daha belirgin olarak görülmekte ve halk tarafından hissedilmekte. Yakın tarihimizdeki 1994, 1999 ve 2001 ekonomik krizlerinde yaşananlar hala hafızalardadır.

Bu dönemlerde gecelik repo ve banka faizleri, enflasyon oranı ve döviz fiyatları tavan yaparken, yüz binlerce işyeri iflasını vermiş, yüz binlerce çalışan işsiz kalmış, esnaf borçlarını ödeyemez duruma gelmiştir.

Özellikle bu dönemlerde döviz cinsinden kira, kredi, alım-satım, eser sözleşmeleri yapıldığından borçlu taraflar bu borçları ödeyemez hale gelmiştir. Bu anlamda Emlakbank mağdurları en bariz örnektir.

Hükümetler bu kriz dönemlerinde herhangi bir düzenleme yapmadığından ev ve işyerleri dövizle kiraya verilmeye, sözleşmeler ise yine döviz cinsinden yapılmaya devam etmişti.

Ödeme zorluğu çeken borçlu taraflar Türk hukukunda kanuni düzenlemesi bulunmayan ancak içtihat ve hukukun genel kurallarıyla temellendirilen “Sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması” davaları açarak döviz cinsinden belirlenen bedelleri “Edimlerin yerine getirilmesinde aşırı dengesizlik” nedenine dayanarak düşürmeye çalışmıştı. Eski Borçlar Kanununu yürürlükten kaldıran yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 138. maddesi konuyu düzenlemiştir.

Daha önceki kriz dönemlerinden tecrübeleri nazara alan Hükümetimiz hem iç piyasada dövize talebi kısıtlamak hem de erken önlem alarak yukarıda bahsettiğim gibi olağanüstü gelişmelerden dolayı borçluları korumak için 20.02.1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanununun verdiği yetki ile 13.09.2018 tarihli Resmi Gazete’de Türkiye’de yerleşik kişilerin bazı sözleşmeleri döviz cinsinden veya dövize endeksli belirleyemeyeceğini, TL olarak sözleşme yapılacağını, bu karardan önce döviz cinsinden belirlenen sözleşme bedellerinin ise kararın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bakanlıkça belirlenecek haller dışında 30 gün içerisinde taraflarca Türk parası olarak yeniden belirleneceğini 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararıyla önlemek istemiş, bu düzenleme kararın yayınlandığı tarihte yürürlüğe girmiştir.

Uygulama esaslarına ilişkin yetkili Hazine ve Maliye Bakanlığının değişiklik Tebliği de bugün yani 06.10.2018 tarihli  30557 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır.

KARAR GURBETÇİYİ KAPSAYACAK MI?

Türkiye’de kirada gayrimenkulü bulunan, Türkiye ile sözleşme ve ticaret yapan gurbetçilerimiz olduğundan bu düzenlemenin detaylarını sizinle bu hafta paylaşmak istedim.

Hazine ve Maliye Bakanlığının yayınladığı tebliğ değişikliğinde “Türkiye’de yerleşik kişiler” tabirinin açıkça tarifi bulunmuyor. Tebliğ dayanağı olan Bakanlar Kurulunun 7.8.1989 tarihli Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar’ın 2/b maddesinde Türkiye’de yerleşik kişiler “Yurt dışında işçi, serbest meslek ve müstakil iş sahibi Türk vatandaşları dahil Türkiye’de kanuni yerleşim yeri bulunan gerçek ve tüzel kişiler” olarak tanımlanmıştır.

Bu tanıma göre gurbetçimiz işçi, serbest meslek ve müstakil iş sahibi olarak yurtdışında bulunsa da Türk vatandaşı ise Türkiye’de yerleşik kişi kabul edilmekte. O halde bu düzenleme Türk vatandaşı gurbetçimizi de kapsamaktadır.

Asıl soru ise yurtdışında işçi, serbest meslek ve müstakil iş sahibi olan lâkin Türk vatandaşı olmayıp mavi kart sahibi gurbetçimiz bu tanıma girecek mi? Mavi kartlı gurbetçimizin Türkiye’de yerleşim yeri varsa elbette girecek. Çünkü maddede Türk vatandaşlarını dahil ettikten sonra Türkiye’de ikamet edenler için herhangi bir vatandaşlık sınırlaması getirilmiyor. Peki mavi kartlı Türkiye’de ikamet etmiyorsa?

Kanaatime göre Tebliğ’de bu konu açıkça belirtilebilirdi. Lakin 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununda mavi kartlıların hangi hakları alamadığı sınırlı olarak sayıldığından diğer konularda Türk vatandaşının haklarından aynen yararlandıklarından Türkiye’de ikamet etmeseler bile birçok konuda olduğu gibi Türk vatandaşı gibi kabul edilmeleri ve tebliğ  kapsamında değerlendirilmeleri gerekir.

Elbette bu benim kendi hukuki yorumumdur. Bu konuda ne 32 Sayılı Bakanlar Kurulu Karar’ında ne de Tebliğ’de tam ve açık ifadeler kullanılmaması bir eksikliktir. Uygulamada gurbetçi açısından bu durum sorun yaratacaktır kanaatindeyim.

Tebliğ’de yer alan bazı sözleşmelerde uygulanacak kurallar şu şekilde belirlenmiş;

Gayrimenkul, konut ve işyeri satışları ve kiraları: Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında, konut ve çatılı iş yeri dâhil gayrimenkul satış veya kira sözleşmelerinde sözleşme bedelini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramayacaklar.

Eser sözleşmeleri: Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında gemilerin inşası dışında kalan eser sözleşmelerini döviz üzerinden yapamayacaklar. Örneğin evinize yaptıracağınız herhangi bir tadilat sözleşmesi, kat karşılığı inşaat sözleşmesi, özel hastanelerde yaptıracağınız göz ameliyatı gibi.

Menkul satış sözleşmeleri: Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında, iş makineleri dâhil taşıt satış ve kiralama sözleşmeleri dışında kalan menkul satış ve kiralama sözleşmelerini döviz üzerinden yapabilecek.

Vatandaş olmayıp Türkiye’de yerleşik kişiler: T.C. Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan Türkiye’de yerleşik kişilerin akdedecekleri, taraf olduğu iş sözleşmelerinde, sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenebilecek. Ancak yukarıda da değindiğim gibi burada yabancı ülke vatandaşı olan mavi kart hakkı sahibi gurbetçimizin Türkiye’de yerleşik yabancı olarak mı yoksa Türk vatandaşı gibi mi kabul edileceği açıklanmamış.

Yabancı şirket şubeleri: Dışarıda yerleşik kişilerin Türkiye’de bulunan; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin bulunduğu şirketler ile serbest bölgelerde yer alan şirketlerin taraf olduğu iş ve hizmet sözleşmeleri döviz üzerinden yapılabilecek.

Yurtdışındaki şubeler: Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışındaki; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, işlettiği veya yönettiği fonlar, “Türkiye’de yerleşik” olarak kabul edilecek. Bunlar bedelleri TL olarak belirleyecekler.

Eski taşıt kiralama sözleşmeleri: Daha önce akdedilmiş bulunan iş makineleri dâhil taşıt kiralama sözleşmeleri ise devam edecek.

ESKİ SÖZLEŞMELERDE TARAFLARLAR ANLAŞAMAZSA

Cumhurbaşkanlığı kararında geçici madde ile karar tarihinden önce döviz cinsinden yapılan sözleşmelerin 30 gün içerisinde taraflarca yeniden TL olarak kararlaştırılması hüküm altına alındığından tebliğdeki esaslar dikkate alınarak taraflar TL olarak yeni bir bedel üzerinden anlaşma yapmak durumundalar. Peki taraflar yeni bedelde anlaşamazsa ne olacak?

Tebliğe göre taraflar anlaşamazsa 02.01.2018 tarihi ve öncesinde imzalanan sözleşmelerde bedeller zorunlu olarak bu tarihteki Merkez Bankası efektif satış kuru (3.7776 TL) kullanılarak TL’ye çevrilecek.

Bu tarihten sonra imzalanan sözleşmelerde ise sözleşme tarihinde geçerli kur dikkate alınacak. Söz konusu tutarlar sözleşmenin yenileme dönemine kadar uygulanacak. Yenileme döneminde tekrar tespit edilecek tutarlar ise Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarı geçemeyecek.

02.01.2018 tarihi ve öncesinde imzalanan sözleşmelerden konut ve çatılı iş yeri kira sözleşmelerinde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller iki yıllık süre için Türk parası olarak belirlenecek.

Bu sözleşmelerde de Türk parası olarak belirlemenin yapıldığı kira yılının sonundan itibaren bir yıl geçerli olmak üzere taraflar anlaşamazsa kira bedeli belirleme tarihinden belirlemenin yapıldığı kira yılının sonuna kadar TÜİK’in her ay için belirlediği TÜFE aylık değişim oranları esas alınarak artırılacak.

Bir sonraki kira yılı Türk parası cinsinden kira bedeli ise, taraflarca belirlenirken mutabakata varılamazsa, önceki kira yılında geçerli olan kira bedelinin TÜİK’in belirlediği TÜFE aylık değişim oranları esas alınarak artırılması yoluyla belirlenir ve belirlenen Türk parası cinsinden kira bedeli iki yıllık sürenin sonuna kadar geçerli olur.

Tebliğin kira bedelinin yenilenmesinde TÜİK’in TÜFE aylık değişim oranlarının esas alınacağını hükme bağlaması bir yenilik. Çünkü mevcut uygulamada kira bedelleri aksi kararlaştırılmamış ise TÜİK tarafından açıklanan üretici fiyat endeksi (ÜFE) aylık değişim oranlarına göre belirleniyordu.

Buna göre Türkiye’de Ekim 2018 döneminde yenilenecek sözleşmeler için 12 aylık ÜFE oranının 21,36 olduğu bilgisini de sizinle paylaşayım. Açıklanan bu rakama göre bu ayda yenilenecek sözleşmede aksi kararlaştırılmamış ise ev sahipleri kanunen kiracılarına bu ay en fazla % 21,36 oranında zam yapabiliyorlar.

O halde Tebliğ kapsamına giren döviz kira bedellerinin yeniden belirlenmesinde TÜFE artış oranı, zaten TL ile yapılan ve Tebliğ kapsamına girmeyen kira sözleşmelerinin yeniden belirlenmesi ise mevcut uygulamaya göre ÜFE artış oranından arttırılmaya devam edecek sonucu çıkmaktadır. Zira Tebliğ’de bunun aksine bir hüküm bulunmuyor.

Kanaatimce bu uygulama kiracılar açısından eşitlik ve adaletsizlik sonucunu doğuracaktır. Çünkü ÜFE oranları TÜFE oranlarından her zaman fazla çıkmaktadır. Bu durumda kira sözleşmesini dövizle yapanlar TL’ye çevirdiklerinde kiracı açısından daha avantajlı olurken sözleşmesini daha önceden TL olarak belirleyen kiracılar ÜFE dolayısıyla daha yüksek oran da kira zammına maruz kalacaklar.  Bu konuda bir düzenleme yapılarak her ikisi de aynı endekse tabi tutulmalı.