Türklerden gördüğüm iyiliği kimseden görmedim

Mültecilerin akın ettiği Avrupa yolunda kadınların hikayeleri dikkat çekiyor. Eşini, çoluğunu çocuğunu geride bırakanların yanı sıra karnı burnunda, yeni doğum yapmış onca kadın da çıkmış yola. Bu kadınlardan biri otuz yaşındaki Rasha Ahmad. Yola çıktığında yedi buçuk aylık hamileymiş. Yolculuğunu Pforzheim’da noktalayan Rasha yolda hamileliğinden dolayı diğerlerine biraz daha fazla sıkıntı çekmiş. Almanya’ya on günde

BETÜL ÖZDEMİR 04 Ağustos 2017 YAŞAM

Mültecilerin akın ettiği Avrupa yolunda kadınların hikayeleri dikkat çekiyor. Eşini, çoluğunu çocuğunu geride bırakanların yanı sıra karnı burnunda, yeni doğum yapmış onca kadın da çıkmış yola.

Bu kadınlardan biri otuz yaşındaki Rasha Ahmad. Yola çıktığında yedi buçuk aylık hamileymiş. Yolculuğunu Pforzheim’da noktalayan Rasha yolda hamileliğinden dolayı diğerlerine biraz daha fazla sıkıntı çekmiş.

Almanya’ya on günde gelmiş. Hamile bir bayan nasıl yola çıkmaya cesaret ettiğini sorduğumuzda, ‘Benim sağlam bir yapım var. Zorluklara dayanabildiğim için çıktım. Ya gelecektim, ya da kalacaktım Türkiye’de.

Ben Avrupa’ya gelmek istedim.’ diyor. Yolculuk için 2 bin Euro harcamış. Bot kullananlar veya kaçakçılar arasında tanıdıkları olanlar daha az para öderken, genelde Türkiye’den yola çıkanların çoğu 2 bin Euro ödüyor.

Yaklaşık beş yıl önce akrabalarıyla birlikte Türkiye’ye göç eden genç kadın, iki buçuk yıl önce Türkiye’de evlenmiş.

Rasha, Türkiye’de Türkçe de öğrenmiş. Suriyeli eşi ise 13 yıldır Türkiye’de yaşadığı için çok iyi derecede Türkçe konuşuyor. Görüşmemizde tercümanlık yapan eşine dönüp, ‘Eşinizi neden tek gönderdiniz?’ diye sorduğumuzda  ‘Ben Avrupa’ya gitmek istemiyordum.

Eşim çok ısrar edince kabul etmek zorunda kaldım. Türkiye’de işim vardı. Bırakıp gelmek istemedim. Dört ay sonra mecbur kaldım ben de geldim’ cevabını alıyoruz.

BOT KULLANMIŞ

Rasha’ya göre göç yolunda en büyük sıkıntılar Yunanistan’dan sonra başlayıp, Avusturya’da bitiyor. O da diğerleri gibi bir umutla yanına aldığı eşyalarını botta altmış beş kişi olunca denize atmak zorunda kalmış.

Mülteciler botta yaptıkları yolculuğu unutamıyor. Elli, altmış kişinin dolduğu botlarda kimileri 40 dakika, kimileri 2 saat yolculuk yapmış. Kıpırdamanın bile mümkün olmadığı botları yolculukta bot kullanan Rasha’nın eşinden dinliyoruz: ’Kaçakçılar sizi botlara doldurup denizin ortasına gönderiyorlar. Kimsenin umurunda değil denizde ne olup biteceği.

O dakikadan sonra Allah’a emanetsiniz. Bindiğim botu ben kullandım. Botu kullanmayı bildiğim için dalgalara karşı mücadele verebiliyordum. Birçok bot kullanmayı bilmeyen mültecilerden dolayı devrildi.“ şeklinde konuşuyor.

AVUSTURYA’YA GELDİĞİNİZDE AVRUPA’YA GELDİĞİNİZİ ANLIYORSUNUZ

Çok sıkıntılı bir yolculuk geçirdiğini söyleyen Rasha yolculuğunu şöyle anlatıyor : “Yunanistan’ın bir adasında on beş saat boyunca geminin gelmesini bekledik. O sırada yağmur yağdı, sırılsıklam olduk. Islak kıyafetlerimizle Atina’ya geçtik. Yunanlar çok iyi davrandı bize. Hamile olduğum için yol arkadaşlarımız da yardım etti. Yolculuğumuz Makedonya’dan sonra trenlerde geçti. Her girdiğimiz ülkede 4-5 saat bekliyorduk. Hamile olduğum için doktorlar çadırlarda muayene ediyordu.

Ayaklarım balon gibi oldu. Günlerce bel ağrısı çektim. Avusturya’ya kadar perişan olduk. Avusturya çok güzeldi.’ Rasha’nın eşi anlatmaya devam ediyor: “Avusturya’ya geldiğinizde Avrupa’ya geldiğinizi anlıyorsunuz.

Bizi o kadar güzel karşıladılar ki, onca sıkıntının ardından gördüğümüz ilgiye çok şaşırdık. Hediyeler yağdırdılar. Trenden inerken bile elimizden tutup indiriyorlardı. Burada kalın gitmeyin diyorlardı.

Bu kadar ilgi beklemiyorduk. Benim geldiğim zaman çok perişan oldu insanlar yollarda. Sırbistan’da çok insan kayboldu. Bilhassa kadın ve kızlar.“ diyor

TÜM ZORLUKLAR ALMANYA’YA GELİNCE BAŞLADI

Almanya’ya ayak basan Rasha bir kaç hafta içinde beş, altı yer değiştirmiş. Yol boyunca Avrupa’ya gelme hayalleriyle ayakta kalan genç kadın ‚Tüm zorluklar Almanya’ya gelince başladı.

Pişman oldum geldiğime. Resmi işlemleri halletmek çok zor.’ diyor. Alman halkının gösterdiği ilgiden ise çok memnun. Aalen yakınlarında doğum yapan Rasha doğuma kaldığı kamp yerinden tek başına gidip, gelmiş. Hastanede kendisiyle özel ilgilenen Türk doktor sayesinde bir anda tüm yalnızlığını unutuvermiş.

Türkçe  sayesinde işlerini kolaylıkla hallettiğini söyleyen Rasha‚ Araplardan çok Türkler yardım etti bana. Bazı Araplar Arapça bile bilmiyor. Yemin ederim Almanya’da Türklerden sadece iyilik gördüm. Türkiye’de bu kadar tanımamıştım Türkleri.’ diyor.

Rasha anne olduktan sonra yalnızlığını daha fazla hissetmiş. Hergün ağladığını söyleyen genç kadın o günleri şöyle anlatıyor: Çocukla birlikte ben de ağlıyordum. Yardıma ihtiyacım vardı ama yalnız ve çaresizdim.

Kampta tecrübeli arkadaşlar yardımcı oldular. Oğlum yeni doğduğunda kendimi sıktım, iki gün tuvalete gitmedim. Odada bebeğimle yalnız kalıyorduk. Tuvaletler odaya uzak. Odaya bırakıp gitmek mümkün değil. Kimseye güvenip bırakamıyordum.’

Bebeğini kamp yerinin toplu banyolarında yıkayamayan Rasha günlerce bebeğin sadece vücudunu silerek idare etmiş.

MÜLTECİLER LÜKS İÇİNDE YAŞAMIYOR

Rasha’nın oğlu Yusuf şuan yedi aylık. Bebekli hayata ancak alışabildiğini söyleyen genç annenin sinir sistemi doğumdan sonra bozulmuş. Yaşadığı şartlara dayanamayan mağdur kadın ‚Burada kala kala agresif oldum.’ diyor.

Mülteciler Almanya’da tahmin edildiği gibi bir lüksün içinde yaşamıyor. Sosyal Yardım Dairesinden aldıkları 300 Euro’nun 160 Euro’su kamp yerine kesiliyor. Aynı ücret bebekler için de kesiliyor. (Kamp yerine ödenen ücret şehirler arası farklılık gösteriyor.)

Bebekli ailelerin aldıkları maaşla zor geçindiğini söyleyen Rasha‚ bana 150 Euro, bebeğe 120 Euro veriyorlar aylık. Ben emzirmiyorum. Sadece aldığımız bebek mamasına 20 Euro ödüyoruz.

Mama beş günde bitiyor. Bebeğin bezi, giyimi, ufak tefek ihtiyaçları derken masraflarla başa çıkamıyoruz. Şuan kendime hiçbir şey almıyorum gelen tüm yardımla bebeğimin ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorum.’ diyor.

Sekiz ay sonra eşine kavuşan Rasha yetkililere sitem ediyor: “Ortada yeni doğmuş bir bebek olmasına rağmen aylarca bir araya gelmemiz için izin çıkmadı. Sekiz aydır burada olmama rağmen kamptan da çıkartmadılar.

Oysa benden sonra gelip evlere yerleştirilenler var aramızda.’ Şeklinde konuşuyor. Bir süre Dortmund’da kamp yerinde yaşayan Rasha’nın eşi bir süre de Karlsruhe’de yaşadıktan sonra gelebilmiş Pforzheim’a.

Rasha’nın tam aksine gönlü Türkiye’de kalan eşi‚ ‘Yabancıyız diye bizden korkuyorlar Almanya’da. Halbuki biz de onlardan korkuyoruz. Bir yerde biri bir hata yapıyor. O suç tüm mültecilere yıkılıyor. Köln’deki yılbaşı gecesi yaşanan olayın faturası tüm mültecilere patladı.’ şeklinde konuşuyor.

HERKESİN BİLGİYE İHTİYACI VAR

Mültecilerin kıyafete ihtiyacı olmadığını söyleyen çift‚ “Zaten devlet verdiği yardımla yeme, içme, giyim gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılıyor. Kimse ihtiyaç sahibi gibi görülmek de istemiyor.

Herkesin bilgiye ihtiyacı var. Dil konusunda ciddi manada desteğe ihtiyacımız var. Geçen gün hastaneye gittik kendimizi ifade edemedik.” diyor. Çifte göre parası olduğu halde kıyafet almayıp çevreden istemek etik değil. Türk kültürünü çok özleyen Suriyeli aile, bir an önce Türk arkadaş çevresi edinmek istiyor.