Özlenen komşuluklar

Maalesef önyargılarımız komşuluk ilişkilerimize de yansımış. Apartmanımız da bir Türk komşumuz yoksa “Hiç komşum yok burada” diyecek kadar siliyoruz diğer komşularımızı hayatımızdan. Oysa biz Alman, İtalyan, Rus komşumuzun da külüne muhtacız. Hepimiz insanız. Ortak yönlerimiz çok. Biz sadece bu yönlerimizi görmüyoruz. Komşum Türkleri sevmiyor Şimdi ‚Komşum Türkleri sevmiyor’ bahanesiyle vicdanınızı rahatlatmayın. Gece yarısı misafir uğurlarken

BETÜL ÖZDEMİR 03 Aralık 2017 TOPLUM-SAĞLIK

Maalesef önyargılarımız komşuluk ilişkilerimize de yansımış. Apartmanımız da bir Türk komşumuz yoksa “Hiç komşum yok burada” diyecek kadar siliyoruz diğer komşularımızı hayatımızdan. Oysa biz Alman, İtalyan, Rus komşumuzun da külüne muhtacız. Hepimiz insanız. Ortak yönlerimiz çok. Biz sadece bu yönlerimizi görmüyoruz.

Komşum Türkleri sevmiyor

Şimdi ‚Komşum Türkleri sevmiyor’ bahanesiyle vicdanınızı rahatlatmayın. Gece yarısı misafir uğurlarken apartmanda bağıran çağıran, hafta içi geç saatlere kadar gürültü yapan, yüksek sesle müzik dinleyen, çöp, temizlik gibi kurallara uymayan komşuyu kimse sevmez. İster Türk olsun, ister Alman. Bildiğiniz gibi Alman toplumunda kurallar çok önemli. Zaten kurallara uymadığınızda komşuluk ilişkilerine 1-0 mağlup başlıyorsunuz.

Şimdi hemen kurallar uyduğunuz zaman çok iyi komşuluk ilişkileriniz olacağı inancına kapılmayın. Siz komşunuza çok iyi davranmanıza rağmen karşınızdaki komşunuz soğuk davranabilir. Bilhassa ömrünü yapayalnız geçirmiş 80-90 yaşlarındaki insanların bazen geri durmasını anlayışla karşılamak gerekiyor. Belki ömrü boyunca böyle bir ilişki yaşamamış.

Yaşadığım her yerde güzel komşuluklar yaşadım

Yaşadığım her evde çok güzel komşularla karşılaştım. Şuan yaşadığım evde komşularımın büyük bir kısmını üniversite öğrencileri oluşturuyor. Tabağından, çatalına kadar neye ihtiyaç duysalar zilimizä çalıyorlar. Bu da bizi çok mutlu ediyor. Hep bir öğrenci evi olsun istemişimdir yaşadığım apartmanda. Üniversite yıllarında yaşadığım evde mikser olmadığı için elimle yarım saat pasta kreması çırptığımı ve günlerce kol ağrısıyla gezdiğimi bilirim.

İstedim ki komşularım öğrenci olsun, evlerinde bulunmayan ne varsa bizim evimizden kullansın. Allahu Teala bir değil, dört tane birden nasip etti. Karşı komşularımla kısa sürede çok samimi olduk. Başta utana utana birşeyler isteseler de severek paylaştığımızı farkettikten sonra ”Akşama tabak ve bardak setine ihtiyacımız var. Misafirlerimiz geliyor” demeye başladılar.

Sadece eşya paylaşmakla kalmadı komşuluğumuz. Bir süre sonra birbirimizin dert ortağı olduk.

Bir gün komşu kız pat diye zili çaldı, içeri girdi. Dertliydi belli. Biraz içini döktükten sonra asıl derdini açıkladı. O gün erkek arkadaşından ayrılmış, mutsuzmuş. Dertleşmek için bize gelmiş. Yaşam tarzımız onlardan çok farklı olmasına rağmen dert, din ve kültür ayrımı dinlemiyormuş.

İyi ve kötü günde komşuluk

Aynı kişi aylar sonra ‘Müsait misin?’ diye mesaj çekti. Mesaja geri döndüğümde çok geç kalmıştım. Annesini erken yaşlarda kaybeden komşum o an anne özlemi çekmiş. Öyle yalnız hissetmiş ki kendini konuşacak birine ihtiyaç duymuş. Aklına ilk ben gelmişim. O sırada misafirlikteydim. ”Hadi hemen gel” diyemedim, ancak mesajlarla teselli etmeye çalıştım. Bir başka gün öğrenci komşularımı yemeğe davet ettim. O gün o stajından dolayı bir saat uzaklıkta bir şehirdeydi. Davetimi red etmemek için atlayıp trene geldi. Gece 24’de eve varmayı göze alarak.

Lütfen taşınmayın

Bir diğeri yurtdışına çıkmadan önce vedalaşmak için bize geldi. Gelmeden önce sadece bir saat vakti olduğunu söyledi. Çay içtik, öğrenci evinde yaşadığı sıkıntılarından bahsetti. ”Yemek yedin mi?” diye sordum, ”Kahvaltıyla duruyordum” dedi. Üç saat yolculuk yapacaktı. Onu aç göndermek istemedim. ”Vaktin varsa biraz bekle hemen yemek yapayım” dedim. Mahcup bir ifadeyle ”Çok tatlısın Betül” dedi. Bu cümleden anladığım yemeği birlikte yiyecek olmamızdı. Hemen buzluktan mantı çıkartıp pişirdim. Sofrada da bol bol muhabbet ettik. Bir saatliğine vedalaşmaya gelen komşum dört saat sonra ayrıldı evimizden.

Çat kapı ziyaretler, uzun uzun telefon görüşmeleri, taşınmaktan bahsettiğimde ”Lütfen taşınmayın” sözleri. Anlattıklarımdan çok daha fazlasını yaşadık onlarla. Doğum günleri, sınav tarihlerine kadar onlar için önemli olan her tarihi kaydettim takvimime. Aramızda öyle bir bağ oluştuki evlerinin anahtarını bile bırakıp gidiyorlar. Her dönem yeni öğrenciler taşındığından anahtar teslimatı yapmaları gerekiyor. Tatillerde vedalaşmadan gitmiyorlar evlerine. Bir kardeş gibi sıkı sıkı sarılıp ayrılıyorlar evimizden.

Artık insanlar ülkesi ile değil, isimleriyle anılıyor

Şimdi bunları okurken ”Tabi öğrenci milleti gençtir, eğlencelidir. Herkes anlaşır onlarla” demeyin. Evet doğru. Gençler, eğlenceliler ve yaşlarından ötürü farklı kültürlere yabancı değiller. Hepsi çocukluklarından beri Müslümanlarla içiçeler. ”Benim bir arkadaşım var, kendisi Türk” demiyorlar bile. ”Bir arkadaşım var adı Ayşe” diyorlar. Almanya’da yetişenler iyi bilir. Eskiden arkadaşlarımızdan bahsederken hep mensup olduğu ülkeleri söylerdik. Genç neslin artık umrunda değil.