Bulma için zorluk çekmeyeceksiniz, Siyer’e, Megazi derinliklerine indiğiniz zaman onları göklere çıkarabilecek öyle ifadeler vardır ki!.. Onların gerçek konumlarını belirleyerek Kerbelâ’yı öyle destanlaştırmak, Hazreti Hasan efendimizin şehadetini öyle destanlaştırmak, İmam Cafer-i Sadık’ı, Muhammedü’l-Hanefiye’yi, İmam Zeyd’i öyle destanlaştırarak anlatmak lazım. Falana filana lanet okumanın onların ruhlarına bir faydası yoktur, bize de bir sevap kazandırmaz. Lanetin kendisine
Falana filana lanet okumanın onların ruhlarına bir faydası yoktur, bize de bir sevap kazandırmaz. Lanetin kendisine lanet, sövmenin kendisine sövme, sebb. Bunların aslında bir sevabı yok. Ne Kur’an’da, ne Sünnet’te, ne selef-i salihînin beyanında, ne Hazreti Ali efendimizin beyanında, ne Hasan efendimizin beyanında, ne de Hüseyin efendimizin beyanında yok böyle bir şey. Olsa olsa Yezid’in beyanında, Haccac’ın beyanında olur.
Öyle bir şey yok… Onları hatırladığımızda her zaman gönüllerimizde oturabilecekleri bir sandalyede oturuyor gibi, bize yeniden komut veriyor gibi, kumanda ediyor gibi, onları o büyüklükleriyle gönlümüzde
İmkân olsa da keşke ister camide isterse cem evinde meseleye bu şekilde yaklaşma -Allah’ın izni ve inayetiyle- onların sevgisini gönlümüzde kalıcı kılacaktır, ve dünya bir gün onların çizgisinde yeniden şekillenecektir. Herkes birbiriyle kucaklaşacaktır.
Yezidler duygusu toprağa gömülecek ve üzerine kayalar konacaktır. Bir daha hortlamasına meydan verilmeyecek şekilde defnedilecektir Yezidî düşünceler, Haccâcî düşünceler, Amnofisî düşünceler, Ramsesî düşünceler, İbnü’ş-şemsî düşünceler, İskenderî düşünceler, Napolyonî düşünceler!
İmam Zeynülâbidîn Hazretlerinin
Duaları – 3
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
Emirü’l-Mü’minin Hasan b. Ali (r.a) on iki imamın ikincisidir. Babası Emirü’l-Mü’minin İmam Ali (k.v), annesi ise Fatımatü’z-Zehra (r.anha), dedesi Resul-i Ekrem (s.a.v)’dir. Hicretin üçüncü senesinde Ramazan ayının ortasında, Medine’de doğmuştur. Hz. Hasan (r.a.), çocukluk ve gençlik dönemini tamamladıktan sonra Hz. Osman’ın (r.a.) halifeliği zamanında gerçekleştirilen fetih hareketlerine iştirak etmeye başladı.
ilk olarak Kûfe ordusuna dahil olmak suretiyle Horasan bölgesi seferlerine iştirak etti. Ayrıca Hz. Osman’ın şehit edilmesinden önce, onu muhasaracılardan korumak amacıyla görevlendirilen ashab çocukları arasında yer aldı. Babasının talimatıyla Cemel ashabının üzerine sevk edilmek üzere Kûfe’de asker toplama faaliyetine iştirak etmiştir. İmam Ali’nin şehit edilmesinin ardından, hicretin kırkıncı senesi Ramazan ayının yirmi birinde 37 yaşında halife olarak, kendisine biat edildi. Hemen sonra Kûfe diyarındaki diğer eyaletlere de haber göndererek, idareci ve halkı halifeliÿini kabul etmeye çaÿırdı.
Şam ve Mısır dışındaki bütün bölgelerden yeni halîfeye itaat edildiği haberleri başkente ulaştı. Şam’da ise Muaviye’nin kendisini halîfe ilân edip bölge halkından biat almaya başladığı haberleri duyuldu. Şam’dan sevk edilen kuvvetlerin kendi üzerilerine gelmekte olduğunu haber alan Hz. Hasan, hem Kûfelileri, hem de halifeliğine bağlı diğer belde halklarını ordusuna katılmaya çağırdı. Ancak taraftarlarından beklediği desteği alamadı.
Bu arada İmam Hasan’ın ordusu içinde planlı bir kısım fitnelerle isyan çıkarılmaya ve Hz.Hasan’ın kendi taraftarına olan güveni son derece zayıflamış ve Muaviye‘nin gönderdiği adamlara şartlı olarak hilafeti devretmiştir.
Ancak Muaviye anlaşma şartlarının çoğuna uymadığı gibi, sistematik bir şekilde valileri üzerinden Ehl-i Beyt düşmanlığını devam ettirmiştir. Hazret-i Hasan (r.a), Hicretin 50. senesinde vefat etti. Hastalandığında Efendimizin yanına defnedilmeyi arzu etmiş ancak Emevi yönetimi buna imkan tanımadığından Cennet’ül Bakiye defnedilmiştir.