Alman basını Türkiye’deki ekonomik krizi masaya yatırdı

EKONOMİ SERVİSİ- ABD’li papaz Andrew Brunson’ın ev hapsine alınması sonrası Ankara-Washington hattında tırmanan anlaşmazlık ve beraberinde getirdiği ekonomik kriz Alman basınında da geniş yankı uyandırdı. Alman Die Welt gazetesi, ABD’nin yaptırım kararları ve Türk Lirasındaki sert düşüşün nedenlerini inceledi. Frank Stocker imzalı makalede, Türkiye’de komplo teorilerinin şu anda çok popüler olduğuna ve başta Siyonitler olmak üzere,

PANORAMA - NEWS 06 Ağustos 2018 EKONOMİ

EKONOMİ SERVİSİ- ABD’li papaz Andrew Brunson’ın ev hapsine alınması sonrası Ankara-Washington hattında tırmanan anlaşmazlık ve beraberinde getirdiği ekonomik kriz Alman basınında da geniş yankı uyandırdı. Alman Die Welt gazetesi, ABD’nin yaptırım kararları ve Türk Lirasındaki sert düşüşün nedenlerini inceledi.

Frank Stocker imzalı makalede, Türkiye’de komplo teorilerinin şu anda çok popüler olduğuna ve başta Siyonitler olmak üzere, rastgele seçilen X kişisi ya da Y gurubunun, Türkiye’nin yükselişini önlemekle suçlandığına değiniliyor. Tüm bu komplo teorilerine rağmen, iki yıl önce 3,25 Lira olan 1 Euronun şu anda 6 liraya denk geldiği gerçeğinin de altı çiziliyor.

Yazıda, yılbaşından bu yana Liradaki değer kaybının önemli ölçüde arttığı belirtilirken, bu düşüşün son haftalarda ciddi boyutlara ulaştığı ve bunun arkasında söylenenin aksine dış güçlerin değil basit ekonomi yasalarının bulunduğu hatırlatılıyor. ABD tarafından Türkiye’ye yönelik alınan yaptırım kararlarının Liradaki erimeye doğrudan etkisi olsa da, düşüşün asıl sebebinin Türkiye’nin ekonomi politikasındaki başarısızlık olduğu belirtiliyor.

Makalede, Türk Lira’sındaki değer kaybının nedenleri ise şöyle sıralanıyor:

“15 Temmuz darbe girişiminden sonra Ankara, ekonomideki olası durgunluğa karşı piyasaya para pompaladı. Ayrıca, merkez bankası faiz oranlarını düşük tuttu ve hükûmet de kredileri garantilerle destekledi. Sonuç olarak, ekonomi gerçekten hızlı bir şekilde iyileşti. Ancak hükûmet destekleyici önlemlerini tersine çevirmedi.

Ekonomideki sıcaklık korundu ve yüzde yediden fazla büyüme oranına ulaşıldı. Bu da sonuçta Erdoğan’a yaradı ve seçimlerdeki başarısına yansıdı. Ama sonuçta bu durum bir krediyle finanse edildi ve bir kredi balonu yaratıldı.

Türkiye’de şu anda şirketlerin yüzde 70’i krediyle ayakta duruyor ve bu oran on yıl önce yüzde 20’ydi. Bununla beraber ülkenin ödemesi gereken 340 milyar dolar dış borcu var. Buna ek olarak vatandaş da on yıllardır ağır borçlu durumda.

Temmuz ayı enflasyonu 15,9 olarak açıklandı ve bu artışı durdurmak adına Merkez Bankası faiz oranlarını önemli ölçüde yükseltmek zorunda. Ancak bu hamle büyümeyi yavaşlattığı gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından engelleniyor. Sonuçta enflasyon para birimini hızla tüketiyor.”

ABD’li papaz Andrew Brunson’un darbe girişiminden kısa bir süre sonra ‘Gülen grubuna destek’ iddiasıyla tutuklanmasının ardından ABD-Ankara hattında yaşanan krizin hatırlatıldığı yazıda, Türkiye’nin Brunson’ı Fetullah Gülen’in iadesi için bir piyon olarak kullandığı ancak ABD’nin henüz Gülen’i teslim etmeye hazır olmadığına vurgu yapıldı.

Ülke iflas edebilir!

Makalede, başka hiçbir ülkenin Türkiye kadar yabancı sermayeye bağımlı olmadığı da altı çizilen bir diğer detay. Buna göre, Türkiye kendi imkanlarının ötesinde yaşıyor ve ihracat-ithalat dengesizliği nedeniyle oluşan cari açık ciddi boyutlara ulaştı. Bu açık sadece yurtdışından gelen sermaye girişiyle dengelenebiliyor. Ancak yüksek enflasyon ve düşük faiz oranları yabancı yatırımlarda belirsizliğe neden oluyor.

Stocker, bu durumun Türkiye açısından neden tehlike arz ettiğini ise şu ifadelerle açıklıyor:

“Sonuç olarak Türkiye, bir ‘ödemeler dengesi krizi’ ile karşı karşıya. Bu durum Hiperenflasyon, banka iflasları ve hatta ulusal iflasa neden olabilir. Ekonomi derin bir Resesyona girer, şirketler iflas eder ve milyonlarca insan işsiz kalır. Sonuçta sadece bir para birimi reformu yeni bir başlangıç olabilir.”

Erdoğan bu durumdan fayda sağlıyor

Makalede, kulağa saçma gelmesine rağmen Erdoğan’ın bu durumdan fayda sağladığı iddia ediliyor. Stocker’a göre Türkiye’de, son yaşanan krizle birlikte muhalefetin bile ABD’ye karşı Erdoğan’ın yanında yer almasıyla nadir rastlanan bir siyasi birlik ortaya çıktı. Bu nedenle Erdoğan kendisini neredeyse Tüm Türkiye halkını kapsayan bir cephenin öncüsü konumunda bulabilir.

İki ülke arasında tırmanan anlaşmazlık nedeniyle ortaya çıkan ekonomik krizden fayda sağlamayan hatta bu nedenle acı çekenlerin de bulunduğuna değinen Welt’in ekonomi Editörü Stocker, ‘Türkiye halkının paralarının nasıl değer kaybettiğini izlemek, tasarruflarını korumak ve en kötü senaryoda ülkelerinin olası iflasının sonuçlarına katlanmak zorunda olduğunu’ söylüyor.