Sabır, vaktinde hareket etmektir

Bir röportaj okumuştum gazetede. Kaymakam olarak Anadolu’ya gittiğinde, insanların doğal yaşamlarını, huzurlarını, saygılarını, mutluluklarını gördüğünde, okuduğu kitaplar anlamsız geldiğini anlatıyordu röportajı veren. Nasıl yorumlayabiliriz bunu? Şahsen kitaplarda yazanların yanlış olduğunu düşünmüyorum. Ancak her insan ayrı bir alemdir ve öğrendiklerimiz yaşadıklarımızdır. Birtakım kavramlar hakkında düşünce duruluğuna erebilmek zaman alabilmektedir. İlahiyat fakültesini bitirmiş bir arkadaş vardı. Babası

SEDAT İLHAN 31 Mart 2021 BLOG

Bir röportaj okumuştum gazetede. Kaymakam olarak Anadolu’ya gittiğinde, insanların doğal yaşamlarını, huzurlarını, saygılarını, mutluluklarını gördüğünde, okuduğu kitaplar anlamsız geldiğini anlatıyordu röportajı veren. Nasıl yorumlayabiliriz bunu?

Şahsen kitaplarda yazanların yanlış olduğunu düşünmüyorum. Ancak her insan ayrı bir alemdir ve öğrendiklerimiz yaşadıklarımızdır. Birtakım kavramlar hakkında düşünce duruluğuna erebilmek zaman alabilmektedir.

İlahiyat fakültesini bitirmiş bir arkadaş vardı. Babası çiftçilik yapardı. Ziyaret etmiştik. Evlerinin bahçe duvarı zaten yoktu ve babası orada bulunan meyve ağaçlarına ilaç atmadığını söylemişti. Komşu çocukları yıkamadan yerler de hasta olurlar diye ilaç atılmıyormuş. Baba – oğul ilişkisi gözleri yaşartacak, örnek alınacak bir seviyede idi. Baba oğula saygılı, oğul babaya hürmetli…

Bu tecrübeyi yaşadığım ve ben bunu istiyorum, dediğim bir dönemde başka bir köyden geçerken şunu da söylemiştim içimden. Bu insanlar bu köyde bu kadar sade bir hayatı nasıl yaşayabiliyorlar?

İlginç, bir şeyler görüyordum, istiyordum ama nasıl elde edileceğini bilemiyordum, belki de farklı bir yoldan ona ulaşmaya çalışmayı akıllılık olarak görüyordum. Belki de eksik olan parça sabır idi…

Bir çiftçiyi hayal edelim. Tecrübelerinin üzerine yaptığı araştırmalar sonucu edindiği bilgileri ekleyerek en iyisini yapmaya gayret eder aşk ile. Sahip olduğu araziye en uygun ürünü seçer. Gerekli olan tüm işlemleri tam vaktinde yapar. Sürer, havalandırır, gübreler, tohum atar, temizler, ne gerekiyorsa yapar yapabildiğince. Ve bekler sabırla. Bilir ki tohumların bir kısmı tarlada çürüyecektir. Bilir ki ürünün bir kısmı tarladaki farelerin, gökyüzündeki kuşların, yoldan geçen yolcuların hakkıdır. Tam vakti gelince mahsulü toplar. Ürün fazla olursa sevinemez, az olursa üzülemez, sabreder.  Yeni yılda yeniden tekrar eder yaptıklarını aşk ile…

Şehir hayatının hızında başımız dönerek daha fazla çalışma, daha fazla öğrenme, daha fazla biriktirme, daha fazla beklenti derken koşuşturur dururuz. Buna rağmen mutlu olanların ve arzularına erişebilenlerin sabırla hareket edenler olduğunu hayretle seyrederiz.

Tahtakale’den yetişme bir pazarlamacının yaşanmışlığını dinlemiştim otobüste yol arkadaşlığı yaparken. Bir esnafa mal verebilmek için tam 17 kez ziyaret ettiğini anlattı, hiçbir satış yapmadan. En son gidişinde aracındaki tüm ürünleri satın almışlar, aracı boşaltmışlar, yıkamışlar. Eline çeklerini tutuşturarak muhabbetle yolcu etmişler.

İki tane dostum vardı. İkisi farklı firmalarda üretim müdürü idi. Çok sakin, sabırlı insanlardı. Bir ara onları düşündüğümde, iç sesim bana, sen müdür olamazsın, demişti. Bir tanesi konu nasıl açıldı ise yaşanmışlığını anlattı bir gün. Patron bir şeyin yapılmasını istermiş ama dostum bilirmiş ki mümkün değil. Fikrini söylermiş. Kabul edilmezmiş tabii ki. İşi başlatırmış. Patron başlarına gelir dikilirmiş, yapılabilse zafer kazanmış komutan gibi caka satacak. Olmayacağını gördüğünde arkasını döner gider ve bir daha o konuyu açmazmış.

Aslında sabır kavramını bir çaresizlik anında acımızı yutmak olarak algılarız genelde. Sanırım burada ciddi bir yanılgımız var. Bir musibet olur, canımız yanar, ağlamak, bağırmak, isyan etmek, sebeb olanlara misli ile karşılık vermek isteriz. Ama birileri işgüzarlık yaparlar, sabret derler. O anda belki de ihtiyacımız olan tek şey bizi dinleyen ve anlayan bir dost olabilir. Sabrı biliriz çünkü. Acımız vardır ancak…

Sabır gereklidir. İki ayağımızı bir pabuca sokan, ellerimizi ayaklarımızı birbirine dolayan, yüreğimizde fırtınalar koparan, bizi aciz bırakan o yaşanmışlık her ne ise, ondan en az zararla, en kısa sürede kurtulmak için gereklidir. Zararımızı artıracak, sonradan pişman olabileceğimiz herhangi bir şeyi yapmamak için gereklidir. Yapmamız gerekenleri tam zamanında yapabilmek için gereklidir.

Sabır her an gereklidir. Yaşamın renklerini kaçırmamak, mutluluğumuza mutluluk katmak için gereklidir. Eşimizin, dostumuzun, çocuklarımızın görüşlerinden faydalanabilmek için, onlarla hayatı paylaşabilmek üzere onları aktif ve etkin dinleyebilmek için gereklidir. Böylece sabır bir melekemiz haline gelebilir. İstenmeyen büyük bir olay yaşadığımızda sabredebilmemiz mümkün olabilir. Belki de o büyük olay hiç yaşanmayabilir…