Müslümanlar kendi dinini ne kadar biliyor

İnançlı ve dindar insanların hayatını şekillendiren ise en başta inandığı dini ve ahlaki değerler ile gelenek ve örflerinden oluşan yaşam tarzıdır. Küresel etkiye sahip popüler kültürün tesiri ise özellikle yeni nesiller üzerinde kendini hissettiriyor ama ne tür bir temel değişikliğe sebep olduğu belki bir kaç kuşak sonra tam olarak ortaya çıkacak. İnançlı ve dindar insanların

DR. MUSTAFA AKDAĞ 21 Nisan 2019 BLOG

İnançlı ve dindar insanların hayatını şekillendiren ise en başta inandığı dini ve ahlaki değerler ile gelenek ve örflerinden oluşan yaşam tarzıdır. Küresel etkiye sahip popüler kültürün tesiri ise özellikle yeni nesiller üzerinde kendini hissettiriyor ama ne tür bir temel değişikliğe sebep olduğu belki bir kaç kuşak sonra tam olarak ortaya çıkacak.

İnançlı ve dindar insanların ahlaki değerleri ve yaşam tarzı söz konusu olunca ise muhakkak bu değerleri oluşturan kaynaklar akla geliyor. Günümüz Müslümanları da inandıkları din ve kitabın kendilerinden ne talep ettiğini tekrar sorgulamak durumunda, belki de yeniden bir okuma yapmak durumundalar.
Din adına şiddet üzerinden bir söylemin öne çıktığı dünya gündeminde ise sevgi üzerinden bir cevap geliştirmek elbette her dönem olduğu gibi bugün de zor. Özellikle içinde sevgi ve şefkati barındıran ve Allah’a ait özel bir isim olan Rahman ve buradan mülhem âlemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak Müslümanların şiddete ve nefrete yönelmeleri neyle izah edilebilir?
Kuran-i kerimde yer alan ve Allah sevgisi ile birlikte olması istenen Peygamber Efendimizin sevgisi bugün nasıl anlaşılmaktadır?
Peki, Allah (cc) tarafından sevilmek bir Müslüman için ne kadar önemlidir ve nasıl mümkündür?
Cevabi elbette yine onun ezeli ve ebedi kelamındadır. Allah (cc)’in sevdiği ve sevmediğini söylediği kişi, karakter ve vasıflar ise şöyle özetlenebilir:
Öncelikle Allah iyilik edenleri sevdiğini ifade etmektedir. Bunu ifade ettiği ayette ise iyilik yapmanın yollarından biri olarak Allah yolunda mal ve enerjisini harcamak sayılmıştır. (Bakara,195)

Al-i İmran 134. de ise bunun ölçüsünün sadece bollukta değil, darlıkta da vermekle mümkün olduğu ifade edilmiştir.
Bakara suresi 22. ayette ise Allah tövbe edenleri ve temizlenenleri sever denilmiştir. Sözünde durmak ve Allah’a karşı gelmemek ise Allah’tan sakınmak ile birlikte anılmıştır ki bu da Allah’ın sevgisinden mahrum olmaktan sakınmak olarak tercüme edilebilir. (Al-i İmran, 76)

Zorluklar ve zulümler karşısında zaafa düşmeden ve boyun eğmeden dayanabilenler ise sabredenler olarak takdir edilmiştir. Bu kişilerin diğer bir özelliği ise günahları ve taşkınlıklarının farkında olup af dileyebilmeleri ve ayaklarını sağlam tutması için Allaha sürekli yalvarır olmalarıdır. (Al-i İmran 147-148)

İnsanlarla ilişkilerde ise yumuşak davranmayı tavsiye etmektedir. Kaba ve katı yürekli olmayı ise sevmemektedir. İş konusunda ise ehil insanlarla istişare etmenin önemi vurgulanmaktadır. Karar verdikten sonra ise tevekkül edenleri sevmektedir. (ali imran 159)

Verdiği sözde duran insanlar, sözü ve Allah kelamını tahrif etmeyenler ve akılda tutulması gereken şeyleri unutmayanlar makbuldür. Böyle olmayan insanlara karşı ise yine affedici olabilmek esastır. Müminlere karşı alçak gönüllü kâfirlere karşı ise güçlü ve onurlu durmaksa inançlı bir insanın şiarıdır. Allah yolunda mücadele etmek, bunu kınayanlara da kulak asmamak ise en zor ve en makbul olandır. (Maide 42, 54)

Allah adaletli olanı sever ve iki grup birbirine girer ve savaşırsa da onların arasının düzeltilmesini emreder. Din konusunda sizinle savaşmamış ve sizleri evinizden çıkarmamış insanlarla savaşılmasını da istemez. (Hucurat, 9)

Allah Teâlâ’nın sevdiği hususlar elbette sadece ayetlerde belirtilmemiş, Hadis-i şeriflerde de pek çok husus ifade edilmiştir.
Bir diğer husus da ‘eşya zıddı ile bilinir’ kaidesince bir şeyi zıddı ile anlatmaktır. Yani bu örnekte geçtiği üzere Allah’ın sevmediği şeylerin dikkate alınıp yapılmaması da onun sevdiği bir şeyi yapmak hükmündedir.

Kuran’da Allah’n sevmediği vasıf ve kişiler de şu şekilde sıralanmıştır:

Aşırıya gidenler; özü sözüne uymayanlar; yeryüzünde bozgunculuk yapanlar; Allah ve Resulünden yüz çevirenler; zalimler ve salih amel işlemeyenler; Allah’ın hükmüne rıza göstermeyen ve aşırı gidenler; kibirlenen ve kendi ile övünen, büyüklük taslayanlar; anne-babaya, akrabaya, yetime yoksula yolcuya ve idaresindeki işçi ve hizmetçilere iyi davranmayanlar; kendilerine güvenenlere ihanet edenler; fitne çıkaranlar; elde ettikleri ürünlerin öşrünü vermeyen ve israf edenler; haddi aşanlar; duada ve tazarruda tembellik edenler; nankörler, Karun gibi zengin olup da böbürlenen, şımaran, azgınlık eden ve insanlardan yüz çevirenler; dünya ve ahiret dengesini şaşıranlar; iyiliğe iyilikle karşılık vermeyen ve kötülüğü ise yine kötülükle karşılayanlar Allah’ın sevmediklerinden bazılarıdır.
Dikkat edilirse bu kavramlar aslında birbirini tamamlayan ahlaki kurallardan oluşmaktadır. İstenmeyen bir şey yapılmazsa istenen bir şey yapılmış ve Allah’ın rızasına yaklaşılmış olur. Belki de Allah’tan sakınmayı ve ondan korkmayı bu şekilde anlamak daha isabetli olacaktır.

Günümüzde Allah’ın sevgi ve rızasına talip olan Müslümanların öncelikle Allah’ın nelerden hoşlandığını bilmeleri, yaşanan sosyal ve siyasi problemleri büyük ölçüde çözecek ve yaşadığımız pek krizler tekrar etmeyecektir.