Hayat kolay olmalı

HABER MERKEZİ- Aslında olaylara nasıl bakıyorsak bize yansıması öyle olur diyenler de var. Yani kötü dersek kötülük buluruz, iyi dersek iyilik. Bir Allah’a inanıyorsak ki, bu insanlık için en büyük ve en önemli sorudur, sonsuz kudret sahibi olmalı. Böyle bir varlığın aciz insanoğluna zulm etmesi düşünülemez. Zulm murad etse idi, kim veya hangi neden engel

SEDAT İLHAN 08 Eylül 2019 BLOG

HABER MERKEZİ- Aslında olaylara nasıl bakıyorsak bize yansıması öyle olur diyenler de var. Yani kötü dersek kötülük buluruz, iyi dersek iyilik.

Bir Allah’a inanıyorsak ki, bu insanlık için en büyük ve en önemli sorudur, sonsuz kudret sahibi olmalı. Böyle bir varlığın aciz insanoğluna zulm etmesi düşünülemez. Zulm murad etse idi, kim veya hangi neden engel olabilirdi ki…

Demek istemem odur ki, hayatımızı zorlaştıran her şey, inanç sistemimiz ve hatta nasıl bir Allah’a inandığımız ile direkt ilgili olmalı. Gerek inanmak ile ilgili ve gerekse inandıktan sonra hayat felsefemizle sahip olduğumuz her türlü sorumuza cevap bulmak zorundayız. Cevapsız kalan her soru mutluluğumuz, iç huzurumuz önünde engel olabilir, hareketlerimizde tutarsızlık olarak kendisini gösterebilir.

Her soru sorulmalı ama her soru herkese sorulmamalı. Her cevap doğru dahi olsa bize derman olamayabilir. Doğru cevabın bize derman olabilmesi için gayretimiz gereklidir. İnsan, tüm donanımları arasında kurduğu denge ile insandır. Herhangi yeni bir veri, bilgi girişi bu dengeleri alt üst edebilir. Bunun farkında olmamak ve tekrar dengeyi kurmaya çalışmamak iç huzuru bozabilir ve insanı laubali yapabilir. Doğru ama diyerek köşeye koyduğumuz ihmallerimiz ile geleceğimi planlamamız ne kadar reel olabilir ki ? Oysa başımıza gelen her şey bir sonuç olmalı.

Çok şey bilmek esas olmamalı, gerektiği kadar öğrenilmeli ve öğrenilen her bilgi özümsenmeli, bizim bir parçamız haline gelmeli.

İslamiyet, Allah’ın varlığına inanmak, herhangi bir insanın, grubun tekelinde olmamalı. İnsan inanıyor ise özgürce inanmalı, şüphe duyduğu konularda özgürce araştırma yapabilmeli.

Hiçbir bilgimiz, donanımımız, zaafımız, isteğimiz utanç nedeni olmamalı. Bu söylem beni de korkutur ama tabulardan kurtulmanın, gerçek inanca ulaşmanın, mutlu olmanın başka yolu yok veya ben bilmiyorum.

Bu konuya başka açıdan da yaklaşabiliriz. Kuran’da buyurulur, ‘‘Sen dilediğin kimseyi doğru yola eriştiremezsin, lâkin ancak Allah dilediğini doğruya ulaştırır O, hidâyete gelecek olanları pek iyi bilir.” Kasas 56..

Bu ayeti iki yönü ile bile düşündüğümüzde bize çok önemli bir kriter verdiğini görebiliriz. Bana bakan yönü ile Allah’a inandığımdan, hidayetim dolayı gurura düşmemem, bu nedenle kendimi diğer insanlardan değerli görmemem, muhatabıma bakan yönü ile de düşüncelerimi empoze etmemem, dayatmak gibi bir yanlışa düşmemem gerekmektedir. Bu düşünme sistemini destekler mahiyette pek çok Allah dostunun farklı ifadeleri mevcuttur. Abdulkadir Geylani vazifelileri tarif ederken, tüm emir ve yasakları kendileri için bilirler, başkalarını yaptıklarından dolayı hatalı, günahkar görmezler, demektedir.

Kim olursa olsun hiçbir kimse ile kendimizi kıyaslamamalıyız, rekabet içine girmemeliyiz. Bu rekabet kademe kademe ilerlendiğinde Allah’a kadar uzanabilmektedir. Tarihte bazı firavunların Allah’ı görmek, Allah’a ulaşmak için kuleler yaptırdığı bilinmektedir.

Peygamberlere hata isnat eden, onlar da insandı diyen zihniyetin de muhatabı Allah’tır. Evet onlar da insandı ama Allah onları seçti.

Peygamberlerin erdemine, yüceliğine dair o kadar çok delil var iken, anlayamadığımız birkaç küçük kriter, hareketten dolayı onları hafife alma düşüncesinin esası, rekabet yani kabul problemi olmalıdır.

Her konuda olduğu gibi bu konuda da problemleri yok saymak bir çözüm değildir. Yok sayılan problemler başka duygular ile başka şekilde ortaya çıkabilir ki tanınması, çözülmesi mümkün olmayabilir.

Pek çok çocuk peygamberler bahsini öğrendiğinde ben de peygamber olmak istiyorum diyebilmektedir. Allah’ın rızasının bir göstergesi olma adına peygamber olmak istemek masumane bir duygudur. Ama ne yazık ki, Efendimiz SAV’den sonra yeni bir peygamber gelmeyecektir. Ancak bu isteğin esası Allah’ın rızasına ermek ise, herkes her zaman Allah’ın rızasını arayabilir, yaşantısını buna göre dizayn edebilir.

Sosyal yaşamın kalitesi için gerekli olan kriterlerin Allah’ın razı oldukları ile paralel olması, Allah’ın varlığının ve rahmetinin delilidir. Bu kriterleri hayatımıza hayat yapmaya çalışmamız , Efendimizi anlamaya, kabul etmeye, sevmeye bir kapı açabilir ve Allah’ın razı olduğu yol da bu olmalı.

Kuran’da insanoğluna secde, saygı, kabul emrini kabul eden meleklerin melek kalması, kabul etmeyen iblisin şeytanlaşması kıssasını hayatımızın içinde okumalıyız.

Kabul etmeme, rekabet etme bireysel hayatımızı zehir eden faktörler arasında en başta gelmektedir. Bu kriter insanlık tarihinde vahşetin, savaşın da nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hayatın kolay olması için herkes kendisi olabilmeli, kendi hayatını yaşayabilmelidir. Başkası ne der diyerek, başkası ile rekabet ederek hayatını planlamamalıdır.