Göç edilen şehrin günlük rutinine dahil olun!

Yaşanan kaygı ve stres, aile hayatına da yansıyor. Uzman Klinik Psikolog Egenur Bakıner Yücebilgiç ile adoptasyon sürecinde yaşanan sorunları ve çözüm yollarını konuştuk. Göç edilen ülkeye uyum sağlarken yaşanan kaygı, stres bazen eş bazen de çocuklara yansıyor. Bu nasıl dengelenebilir? Sorunlarla baş etmekte zorlanıyorsak bunu ailemize yansıtmamamız çok zor. Dolayısıyla sorunun kaynağına inmek dengeleyememe problemini

PANORAMA - NEWS 07 Ocak 2020 BLOG

Yaşanan kaygı ve stres, aile hayatına da yansıyor. Uzman Klinik Psikolog Egenur Bakıner Yücebilgiç ile adoptasyon sürecinde yaşanan sorunları ve çözüm yollarını konuştuk.

Göç edilen ülkeye uyum sağlarken yaşanan kaygı, stres bazen eş bazen de çocuklara yansıyor. Bu nasıl dengelenebilir?

Sorunlarla baş etmekte zorlanıyorsak bunu ailemize yansıtmamamız çok zor. Dolayısıyla sorunun kaynağına inmek dengeleyememe problemini çözmenin ilk adımlarından biri. İşimde çok ciddi bir stres altındaysam bunu işyerinde nasıl halledebilirim? Okulla ilgili bir sorun yaşıyorsam benden daha uzun süredir orada olan bir göçmenin tecrübelerinden faydalanabilir miyim? Bunlar kontrol edebileceğimiz şeylerse günlük stresimizi azaltacak, otomatik olarak ailemize yansıttığımız kaygıyı da azaltacaktır. ​
Kontrol edemeyeceğimiz stres kaynakları varsa yapabileceğimiz en iyi şey bunları kontrol etmeye çalışmayıp bunlarla yaşamayı öğrenmeye çalışmak. Eğer oturma iznimle ilgili bir sorun yaşıyorsam elimden geleni yaptıktan sonraki adım beklemek. Her gün bunun endişesini taze olarak yaşamak ne bana, ne bedenime ne de çevremdekilere iyi gelecek. İçinde bulunduğumuz anın tadını çıkarabilmek çok önemli. Meditasyon ve mindfulness egzersizlerini internette bulmak mümkün. ​
Bunların yanı sıra gerçekte neyin önemli olduğunu düşünmek gerek. Oraya neden taşındınız, ülkenizi bırakıp başka bir ülkede yaşama motivasyonlarınız nelerdi? Pek çok kişi için bunun cevabı “Aileme daha iyi bir hayat sağlamak için, daha iyi maddi imkanlar için, çocuklarımın daha iyi bir eğitim alabilmesi için” oluyor. Yani aslında çoğu zaman temel amaç ailemiz için sosyal, akademik ve maddi olarak daha iyi imkanlar elde etmek; asıl amacımız aile içinde daha mutlu olabilmek. Dışardaki stres kaynakları yüzünden içerde çok sorun yaşadığımızı fark ettiğimiz anlarda “Benim için asıl önemli olan ne? diye sorabilmek faydalı olacaktır.

Son olarak; kaygı gayet normal bir duygudur. Bunu hissettiğimizde saklamaya çalışmak yerine aile bireylerimizle açıkça konuşmak hem herkesin duygularını daha rahat ifade etmesi için alan açacak hem de ‘hiç beklenmedik’ anlarda patlamamızı engelleyecektir. ​​

Uyum sağlamaya çalışırken izleniyor hissine kapılmak ya da ters bir tavırda alınganlık göstermek normal mi?​

Hislerin ‘normal – anormal’ olarak adlandırılmaması gerektiğine inanıyorum; eğer siz hissediyorsanız bu çok geçerli bir histir. Göçmenler bulundukları ülkedeki statülerinden dolayı gerçekten de izleniyor olabilir (Devletler göçmenler sahip oldukları vize türüne göre yaşıyorlar mı, ülke vatandaşıyla bir evlilik yapıldıysa bu evlilik gerçek mi değil mi gibi pek çok konuda göçmenleri yakından izleyebiliyorlar.) Tehdit altında hissettiğimizde doğamız gereği kendimizi koruma içgüdüsüyle saldırganlaşmak olağan bir durum. Burada şu soruları kendimize sorabiliriz: Şu an gerçekten kendimi korumam gerekiyor mu, yoksa ben tehdit algıladığım için çok gerekli değilken de saldırganlaşıyor muyum? Saldırganlaşmak tehdidin büyüklüğünü arttırıyor mu? Saldırganlaşmaktan başka ne yapabilirim?​
Benzer tecrübeleri yaşayan kişilerle konuşmak bakış açımızı genişletebilir. Yalnız olmadığımızı fark etmek saldırganlık dürtümüzü azaltabilir. ​

Birçok aile çocukların anadilini unutmaması için onlarla Türkçe konuşuyor. Bazı çocuklar dışarıda ingilizce veya Almanca (bulunduğu ülkeye göre) cevap veriyor ya da hiç konuşmuyor. Kendilerini öteki hissetmemeleri için nasıl davranmak gerek?

Burada muhtemelen mesele sadece dil değil; dilin sembolize ettiği pek çok farklı şey var. Öncelikle çocukla bunlarla ilgili açıkça konuşabilmek çok değerli. Türkçe konuşmak onun için ne ifade ediyor? Dışarda Türkçe konuşmaya zorlandığında neler hissediyor? Türkçe konuşmak konusunda kendini yeterli hissediyor mu? Bu soruların cevapları pek çok konuda yönlendirici olacaktır. Çocuk arkadaşlarının önünde farklı bir dilde konuşmak istemiyor olabilir; Türkçe’de kendini yeteri kadar ifade edemediğini hissediyor olabilir, ailenin onu zorladığını düşündüğü için direnç gösteriyor olabilir… Çocuk bütün sosyal hayatını farklı bir dilde yaşarken, o dilde arkadaş edinip, eğlenip, o dilde öğrenirken ana diliyle ilgili sorunlar yaşaması gayet olağan. Çocuklarla iletişim kurarken en büyük aracımız oyun. Türkçe’yi unutmamasını istiyorsak onu konuşmaya zorlamak yerine keyif alabileceği Türkçe çizgi filmler izletmek, Türkçe kitaplar okutmak, Türkçe masa oyunları oynamak çocuğun ana dilinden de keyif almasını sağlayabilir. Kısacası dille ilgili yaşadığı sıkıntıların arkasındaki meselelere odaklanmak ve çocuğu zorlamayıp onun keyif alacağı şekilde ana dilinizi hayatınıza entegre etmek meselenin çözümünde doğru adımlar olacaktır.

Kadınlar sorumlulukları sebebiyle iş-eğitim ya da sosyal hayata geç dahil olabiliyor. Motivasyonlarını nasıl koruyabilirler?

Alışma ve yeni ülkede düzen kurma süreci zaman alacaktır. Bunun çok normal olduğunu hatırlamakta fayda var. Benzer durumdaki annelerle bir destek ağına sahip olmak (bu bazen bir Facebook/WhatsApp grubu gibi evden çıkmadan katılınabilecek gruplar dahi olabilir) kişiye yalnız olmadığını hissettirecektir. Eğer bir miktar fiziksel özgürlük varsa eve kapanmamak, yerel halkla kaynaşmaya çalışmak ve şehrin günlük rutinine karışmak iyi bir fikirdir. Çocuğunuzu parka götürmek ve orada farklı ebeveynlerle tanışmak buna güzel bir örnektir. Fiziksel özgürlüğün olmadığı bir yerdeyseniz (örneğin tek başınıza dışarı çıkmanızın mümkün olmadığı bir bölgede, veya kışların çok ağır geçtiği bir bölgedeyseniz) internetin nimetlerinden faydalanmak çok güzel olur. Çocuğunuzla evdeyken alabileceğiniz online dersler (örneğin gidilen ülkenin dilini online olarak öğrenmek çok faydalı olabilir), atölyeler, meditasyon, egzersiz videoları gibi pek çok şey internet sayesinde artık elimizin altında. Sadece ‘anne’ kimliğinde kalmayıp kendi kimliğimizle ilgili aktiviteler yapmak bu geçici süreci daha kolay ve sağlıklı atlatmak için faydalı olacaktır. Son olarak; evde iş, eğitim, sosyal hayata karışabilen biri varsa (örneğin eğer eş ülkenin günlük rutinine katılabiliyorsa) bu endişeleri ve sıkıntıları onunla açıkça paylaşmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bir ekip olarak bu tarz sorunların üzerine eğilmek işleri kolaylaştırır.

Aile büyüklerini tanımadan göç eden çocuklar onlar aradığında görüşmek istemiyor. Ebeveynler, online bile olsa bağlarını kuvvetli tutmak istiyor. Nasıl bir yol izlenmeli?

Öncelikle çocuğa bu ilişkileri doğru bir şekilde anlatmak önemli. Sadece anne babanın olduğu bir çekirdek aileyle farklı bir ülkede yaşayan bir çocuk geniş aile kavramını tam olarak kavrayamıyor olabilir. Bunu onun için keyifli hale getirerek yapabilirsiniz; örneğin beraberce bir aile/soy ağacı yapmak keyifli olacaktır. Bu ağacı resimlerle zenginleştirebilir, evinizin bir yerine asabilirsiniz, böylece ailenin farklı üyeleri de o evin içinde kendine yer bulabilir. Çocuk bu fikre alıştıktan sonra görüşmeleri yapmak daha keyifli hale gelebilir. ​
Benzer bir şekilde bu görüşmeleri de daha eğlenceli hale getirmek mümkün. Telefon yerine görüntülü konuşmayı tercih etmek; o sürece ait rutinler oluşturmak (örneğin ailemizle konuşurken hep beraber kırmızı pijamalarımızı giyelim, evdeki parlak renkli kokulu mumlarımızı yakalım gibi çocukların hoşuna gidebilecek rutinler oluşturabilirsiniz, bu tamamen sizin yaratıcılığınıza kalmış) süreci keyifli hale getirebilir. Burada unutmamak gereken nokta çocukların da bir birey olduğu ve biz her istediğimizde istediğimiz şeyi yapmak istemeyebilecekleri. Zaman zaman bu görüşmelere katılmak istemezlerse saygı duymamız gerektiğini, onların dikkat aralıklarının daha kısıtlı olduğunu ve uzun görüşmelerde sıkılabileceklerini hatırlamalıyız. ​

Son olarak; Bu tarz görüşmeleri yapmaları için rüşvet verilmesini çok uygun bulmuyorum. Yani “Babaannenle konuşursan dondurma yiyebilirsin/sana o kırmızı arabayı alırım” gibi cümleler çocuğun zihninde şartlı bir ilgi/sevgi anlayışı yaratabilir. Mümkünse bunu ödül-ceza denkleminden uzaklaştırın; ve çocuğun da keyif alabileceği bir hale getirmeye odaklanın.

Röportaj: Buket Güney-Sümeyra Nurcan (Migrant Talk Instagram)

https://www.instagram.com/p/B68bnkjo70H/?igshid=kszok9ersrim