Davul bile dengi dengine çalar

Garsonun defalarca masasına gelip, ne alırdınız? sorusundan bunalmış, gözlerini restoran kapısına dikmiş, avlanmayı bekleyen masum bir hayvandan farksız görünüyordu. Geçen süreçte düşünceleri zaman dilimi tanımıyor, her düşüncesinde kalkıp kaçmak istiyordu. Aralarında uçurumu çok iyi biliyor, içindeki ses ayrı dünyaların insanları olduğunu söylüyordu. Aralarındaki ilk sorun kültür farkıydı, sanat birikimi Teksas, Zagor ve benzeri çizgi romanları

EKREM ERDEM 14 Temmuz 2019 BLOG

Garsonun defalarca masasına gelip, ne alırdınız? sorusundan bunalmış, gözlerini restoran kapısına dikmiş, avlanmayı bekleyen masum bir hayvandan farksız görünüyordu. Geçen süreçte düşünceleri zaman dilimi tanımıyor, her düşüncesinde kalkıp kaçmak istiyordu. Aralarında uçurumu çok iyi biliyor, içindeki ses ayrı dünyaların insanları olduğunu söylüyordu.

Aralarındaki ilk sorun kültür farkıydı, sanat birikimi Teksas, Zagor ve benzeri çizgi romanları okumaktan ibaretti. Derin bir nefes alarak iç çekti, keşke Agatha Christie okuyacağıma Barbara Carland okusaydım da kadınlara nasıl hitap edebileceğimi bilseydim, diye söylendi.

Hayıflanması bitmedi adam, lüks restoranda nasıl davranacağını dahi bilmiyordu. Adana kebap, şiş benzeri türler yemesinden etobur olduğu belli oluyordu. Peki ya, İtalyan veya Fransız mutfağını tercih ederse! Kendine sorduğu soruların cevapsız kaldığı her anında kendinden kaçıyor, heyecanı artıyordu.

Kalkıp gideceği esnada beklediği kadın restoran kapısında belirdi. 40 yaşlarında, İngiliz vari, hoş ve modern giyimli bayan kendine yaklaşan her adımı savurduğunda, adam masanın altına girecek kadar kayboluyordu.
Selamlaştılar, tokalaştılar.

Adam oturmuş, kadın ayakta bekliyordu. Yerinden kalktı, kadının sandalyesini çekti ve böylece masaya oturma kuralını yerine getirdi. Zaten nezaket kuralları dersinden hep zayıf alırdı. Kibar ve güzel konuşan bayan, adamın her sözüne müdahale ediyor, ya eksik Türkçesini düzeltiyor ya da yerli yersiz diksiyon dersi veriyordu. Adamın dayanacak gücü kalmamıştı.

Yerinden kalktı, kadının masmavi gözlerinin bebeklerine bakarak: ”Ders almaya ihtiyacım yok, bu yaştan sonra sizden öğreneceğim Türkçeyi de konuşmayacağım, Adana şivemi değiştiremem, -saygısızlık olsa da- gidiyorum, hoşça kalın.“

Adam koşar adımlarla restorandan çıktı, ilk bulduğu taksiye binerek oturduğu semte gitti, taksiden iner inmez apartmanın merdivenlerini koşarcasına çıkıp kapı ziline alacaklı gibi bastı.

Karşısına çıkan Zehra’nın önünde diz çöktü, gözlerine bakarak: ”benimle evlenir misin?” dedi.

Zehra gülen gözleriyle kekeleyerek, Evet dedi. Adam sakin ve huzurluydu, Sessizce mırıldandı: ”Davul bile dengi dengine” Evet, bizim atasözlerimiz vardır. Büyüklerimiz yıllarca yaşadıkları tecrübelerini yargılaştırmışlardır.

Bir cümle ile bazen bir hayatın özetini aktarırlar, bazen sayfalarca bilgiyi verirler. Atasözlerimizi iyi dinlemek, değerlendirmek, doğru anlamak ve gereğini yapmak lazım. Meşhur söz vardır: ”Amerika‘yı tekrar keşfetmeye gerek yok.”

Aynen öyle de damdan düşenin sözünü dinlemek varken damdan düşene kadar beklemek ve aynı acıyı yaşamak akıllı işi olmasa gerek.

Buradan yola çıkarak şuraya gelmek istiyorum: Belki bir yazı konusu olacak, günümüzün boşanma istatistikleri. Almanya’da 2016 rakamlarına göre 410 bin evlilik gerçekleşirken 162 bin 397 boşanma gerçekleşti. Yani evlenenlerin yüzde 39,6‘sı boşandı, Türkiye‘de de maalesef son beş yılda boşanma oranları yüzde 40’lara çıkarken, evlenmeler azaldı.

Bu durum dindarları olduğu gibi laikleri de harekete geçirdi; ama burada ne yapabilirler ve ne kadar başarılı olabilirler… Soru işareti.

Sanıyorum evlilikler yapılırken denkliğe bakılmıyor. Evlilikler göz ve nefisle yapılıyor; kulak ve akılla yapılmıyor, Tabi ki bir çoğu uzun ömürlü olamıyor.

İşçi akademisyenle, güzel çirkinle, dindar dinsizle (dinsiz veya din mensubu ama inancını yaşamayan), zengin fakirle evlenirse cicim ayı geçtiğinde boşanmaya kadar varan fikir ayrılıkları, aşağılamalar, kavgalar başlayacaktır. Bizde güzel bir söz vardır. ”Ölünceye kadar geçineceğini, yoruluncaya kadar ara.”

Gençler evlenirken veya ebeveynler evlatlarını evlendirmek isterken acele etmemeliler, denkliğe dikkat etmeliler, suret değil siret güzelini aramalılardır. Beş yıllığına değil 50 yıllığına eş seçmeli, birlikte yaşamalı ve yaşlanmalılar.

Kaynaklar:www.edebiyatla.com / Tunahan Gündoğan