Ayetleri hayatın içinde okumak

Ayetleri hayatın içinde okumak

Sohbetlerimizde bazen kendimizce hayatın formülünü konuşuruz. Ne, nasıl yapılırsa, hayat akışına yaşanabilir, sorusuna cevaplar ararız. Bazıları, ben o kadar derin düşünemem, derler. Doğru veya yanlış, birçok ilkelerimiz var, hemencecik sıralayabiliriz onlarcasını. Yaşadığımız şey bilmemek değil yani. Belki fazlaca şey biliyoruz. Bir ortamda bir şeylerden bahsedilmeye çalışıldığında, herkesin söyleyeceği o kadar çok şeyi var ki, asıl

SEDAT İLHAN 26 Aralık 2021 BLOG

Sohbetlerimizde bazen kendimizce hayatın formülünü konuşuruz. Ne, nasıl yapılırsa, hayat akışına yaşanabilir, sorusuna cevaplar ararız. Bazıları, ben o kadar derin düşünemem, derler.

Doğru veya yanlış, birçok ilkelerimiz var, hemencecik sıralayabiliriz onlarcasını. Yaşadığımız şey bilmemek değil yani. Belki fazlaca şey biliyoruz. Bir ortamda bir şeylerden bahsedilmeye çalışıldığında, herkesin söyleyeceği o kadar çok şeyi var ki, asıl unutuluyor gibi görünüyor ancak. Nelerin daha iyi olmasını istiyoruz ve bunu nasıl gerçekleyebiliriz?

Eğer bir yol bulmak istiyorsak, bakacağımız yer inancımızın kaynağı olmalı. Müslüman isek yolumuzu Kuran’a sormalı. Bir şeylere inanmak ama çözümü başka yerlerde aramak mantıklı değil çünkü. Kafa karışıklığına neden olur bu. Doğru bildiğimiz yanlışlarla devam etmeye çalışmak, patlak tekerlek veya yamulmuş cant ile bisiklet binmeye benzer, huzur vermez. Acıyı zevk diye yudumlarız cahilane.

Kendisini solcu, demokrat olarak niteleyen yeni dostum, Kuran’ı ahiret için okuyoruz demişti. Oysa Kuran hayatımızı düzenlemek üzere gönderilmiştir. Kuran’dan hüküm çıkarabilecek kadar ilim sahibi değilim. Ancak sosyologların, psikologların kriterlerini, bazı Allah dostlarının söylemleri ile de sabitlenmiş gerçeklerimizi Kuran’da görmek, Kuran’ın hak olduğuna bir delil olmakta ve hedeflerimizi daha bir net ortaya koymakta.

Namazlarını tam kılabilenlerin günde 40 defa okuduğu Fatiha süresine ilkelerimizi bulmak üzere odaklanabiliriz ki zaten Kuran’ın da bir özeti olduğu belirtilir. İlk ayette „Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.“ buyurulur.

Hamd iyi veya kötü, her durumda yapılması gereken bir tazimdir, büyüklüğü kabul etmekdir, boyun eğmekdir. Hamd kavramının Allah’ın Rabb yani terbiye eden ismi ile birlikte zikredilmesi, iyi veya kötü, başımıza gelen her şeyi bir öğreti olarak görmemizin gereğine işaret olmalı. Alemlerin Rabb’i buyurularak imtihanımızın veya ders alacağımız hadiselerin diğerleri ile ilgili olduğu beyan edilir. Allah’a mahsustur buyurularak, ders alabilmemizin imanımızın bir delili olduğuna veya ders alabildiğimizce imanımızı artırabileceğimize işaret edilir. Ve süre, öğrenmemiz gerekenler anlatılarak devam etmekte.

„(O,) Rahmândır, Rahîmdir.“ buyurulması, hadiselere rahmet nazarıyla bakmamız gerektiğine, her ne yaşıyorsak yaşayalım hayra yorarak yolumuza devam ettiğimizde hayır olacağına bir işaret olmalı. Hayatı akışına yaşayabilmek için ihtiyacımız olan şey sevgidir. Sevgi ile açılmaz denilen kapılan açılabilir, aşılmaz denilen dağlar aşılabilir.

„Dîn (hesab) gününün mâlikidir.“ buyurularak hükümlerimizin kurbanı olabileceğimize dikkat çekiliyor olmalı. İnsanları olur olmaz nedenlerle tanımlamamız, iyi veya kötü, şu veya bu özelliği ile önyargılarımıza kurban etmemiz hayatımızı yaşanmaz hale getiren en önemli faktörlerden birisidir.

„(Rabbimiz!) Ancak sana ibâdet ederiz ve ancak senden yardım dileriz.“ buyurularak insanlık yolculuğumuzda yalnız olduğumuza dikkat çekiliyor olmalı. Veya beklentisizliğin önemi. Herkes kendisi için öğrenmeli, bildiği ile hallenmeli. Bir başkasının bilmeleri, bir başkasını bilmelerimiz faydasız.

„Bizi dosdoğru yola hidâyet eyle!“ buyurularak adeta önceki ayetler, arkasındaki meçhul bir cemaat için hidayet isteyen bir insan resmedilerek özetlenmektedir. Böylece insanın içinde bulunan cevhere, kapasitesine, kabiliyetine, özüne dikkat çekiliyor olabilir.

„Kendilerine ni’met verdiğin kimselerin yoluna; gazab edilmiş olanların ve dalâlete düşenlerin (yoluna) değil!“ buyurularak yaptım, bildim, hak ettim demenin anlamsızlığına işaret ediliyor olmalı. İnsan „ben iyilerden oldum, sizin iyiliğinizi istiyorum“ dediğince, yaptığı, neden olduğu kötülükleri göremiyor çünkü.

Özetle söylemek gerekirse, yaşadığımız tüm hadiseleri öğrenme fırsatı bilmeli. Böylece hayatımızı akışına yaşayabiliriz, hayatı yaşanır kılabiliriz. Kızamayız, küsemeyiz, nefret edemeyiz, kin tutamayız mesela. Eğer yaparsak, hamd etmiş olamayız çünkü, ders alamayız. Ve çözüm bulamayız, çözüm olamayız.

„Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.“ ayeti ancak ve ancak hamd edenlerin, iyiyi ve kötüyü, seveni ve söveni, kazanmayı ve kaybetmeyi, öğrenmeye fırsat bilenlerin gerçek imana ulaşabileceğini anlatır bize. İlginç olan şu ki, kendimce bu ayetlerde tüm insanlara bir yer bulmaya gayret ediyorum. Hakiki imanı elde etmek bir süreç ise eğer, bu sürecin başına yani taklidi imana, hangi ayette, nasıl işaret edilmekte, arıyorum. Sürenin açıkça bilmeyin, kendinize odaklanın mesajını gördüğüm halde yapıyorum bunu. Faydasız bilmelerim…

Bu sürede hadiseleri okuyabilen, hayatı akışına yaşayabilmek ve akışına yaşanır hale getirebilmek için ders çıkaran, hadiselere takılmayan, engel tanımayan bir insan resmi çizilmektedir, denilebilir. Hedefimiz de bu olmalı zaten.