Ülkeyi canlılar değil, ölüler yönetir

Öğrenilmiş çaresizlik kültürü arasında “kendi yapmadığını başkalarına da yaptırmama” davranışı çok yaygın. Aynı şekilde düşündüğünü yapmama ve yaptığı üzerine düşünmeme hali sık görülür. Hayatında eksik ve yetersizliklerden dolayı başkalarını suçlama eğilimi bir diğer özellik. Kişiler mum yakmak yerine karanlığa küfretmeyi, çözüme dönük düşünmek yerine sorunu köpürtmeyi tercih ederler. Kurtarıcı bekleme eğilimi yaygındır. Genç kızları beyaz

PANORAMA - NEWS 09 Aralık 2018 YORUM

Öğrenilmiş çaresizlik kültürü arasında “kendi yapmadığını başkalarına da yaptırmama” davranışı çok yaygın. Aynı şekilde düşündüğünü yapmama ve yaptığı üzerine düşünmeme hali sık görülür.

Hayatında eksik ve yetersizliklerden dolayı başkalarını suçlama eğilimi bir diğer özellik. Kişiler mum yakmak yerine karanlığa küfretmeyi, çözüme dönük düşünmek yerine sorunu köpürtmeyi tercih ederler. Kurtarıcı bekleme eğilimi yaygındır.

Genç kızları beyaz atlı prens, dindarları kurtarıcı (mehdi), erkekleri kendisine ‘ babalık’ yapacak politikacı ya da patron bekler. Komplo teorilerine dayanan düşünce biçiminde, sonuçlara değil, gizli niyetlere bakılarak yorumlar yapılır.

Sosyal olaylar akılla analiz edilmez, ‘provokasyon’ ve ‘dış güçlerin oyunu’ gibi laflarla açıklamaya çalışılır.

Bilimsel düşünmek, neden-sonuç ilişkilerine inanmak yerine şansa ve tesadüfler inanma eğilimi fazladır. Bu kültürde insanlar geleceklerini bu gün yaptıklarıyla şekillendirdiklerine inanmadıkları için, falcılar gelecek bilimcilerden daha makbuldür.

Ülkeyi canlılar değil, ölüler yönetir.

Öğrenilmiş çaresizlik kültüründe eylemlerin sorumluluğunu üstlenme anlayışı egemendir. Kendi iradi seçimlerinin sonuçlarını önemsemezler. İçinde bulunduğu durumun sorumluluğunu, kişisel kararlarına bağlamak yerine kendisi hakkında kaderin ya da başka kişinin planlarına dayanarak açıklama eğilimi yaygındır. Geçmiş merkezli yaşama anlayışı, dikiz aynasına bakarak ileri doğru gidilmeye çalışılır. Geçmiş merkezli yaşamak yüzünden düşmanlıkların süresi daha uzun olur. Ülkeyi canlılar değil, ölüler yönetir.

Geleceğe hazırlanmak yerine geçmişin problemlerini tartışmak tercih edilir. 50 yıl önce Afrikalılar da Avrupalılar da savaşıyorlardı. Afrikalılar hala ‘dedenin kanını yerde koyma oğul’ anlayışıyla savaşmaya devam ediyor..

Avrupalılar ise geçmişi unutmuş, birlikte geleceği inşa ediyor. Geçmişi ne unut, ne de büyüt.

Çaresiz toplumlarda insanlar enerjilerini gerçekleşmesi kendi ellerinde olan hedeflere harcamazlar. Kendi işlerini iyi yapmak yerine, başkalarının neyi iyi yapamadığını görür, eleştirirler. İnşaat işçileri iyi ve sağlam evler yapmak yerine memleketi kurtarmaya çalışırlar, politikacılar ülkeyi en iyi şekilde yönetmek yerine inşaat işleri yapmaya çalışırlar.

Günlük konuşmalarda sık sık ‘böyle gelmiş böyle gider’ veya ‘Bunu yapsan ne değişecek ki’ gibi sınırlayıcı genellemeler kullanılır. Kendini küçük görme, özgüven düşüklüğü ve buna bağlı olarak elinden gelenin en iyisini yapmama eğilimi yüksektir. Deneyime daha fazla değer verir. ‘Biz babadan böyle gördük’ anlayışı egemen. Yenilik ve öğrenme yerine mevcut alışkanlıkları tekrarlama eğilimi yaygındır. Ve babadan öğrenilmiş sınırlı genellemelere sadakatle bağlanılır, akademik çalışmalar ‘en iyi yaşayan bilir’ denilerek önemsenmez, okulda öğretmenler küçümsenir.

Öğrenilmiş çaresizlik kültüründe paranoya psikolojisi egemen olduğundan dünya dost-düşman ekseninde algılanır. Tarihten alınan dersler dahi düşmanlık ve intikam doludur. ‘Bizim bizden başka dostumuz yok’ anlayışı egemendir.

Korku kültürü egemendir. İnsanları pozitif idealler değil, negatif korkular ‘ birlik ve beraberlik’ içinde tutar.

Twitter:U. Aygün