Tacizlerin çoğu yakın akraba ve tanıdıklar arasında oluyor

Bir çocuğun, anne-baba veya kardeşlerine yahut diğer yakınlarına söylemede en çok zorlandığı konulardan birisi de uğradığı cinsel tacizdir. Bu zorlanma iki ayrı sebebe dayanır Ailenin bu olaya büyük bir tepki göstermesi ve istenmeyen pek çok olayın ortaya çıkabilme ihtimali. Ailenin, “bu olayın başkasının değil de neden onun başına geldiği“ şeklinde, onu suçlamaya yönelik davranışları veya

BETÜL KOÇ 27 Mayıs 2018 YORUM

Bir çocuğun, anne-baba veya kardeşlerine yahut diğer yakınlarına söylemede en çok zorlandığı konulardan birisi de uğradığı cinsel tacizdir.

Bu zorlanma iki ayrı sebebe dayanır

  1. Ailenin bu olaya büyük bir tepki göstermesi ve istenmeyen pek çok olayın ortaya çıkabilme ihtimali.
  2. Ailenin, “bu olayın başkasının değil de neden onun başına geldiği“ şeklinde, onu suçlamaya yönelik davranışları veya imaları.

Çocuk, bu ikisinin de olmayacağını kestirirse, duruma gereken müdahalenin yapılması için veya kendisine yol gösterilmesi için, yaşadığı olayı anlatabilir. Bunu hissetmezse, güvendiği bir başka büyüğüne anlatarak onlardan yol göstermelerini bekler. Yada sürekli olarak herkesten gizleyebilir.

Ayten Durmuşun “Çocuğumun mutluluğu için“ adlı kitabında bir kaç hikaye okumuştum onları sizlerle paylaşmak isterim:

–Ayten Abla, biliyorsun, ben ilk çocuğum ve kalabalık bir ailede yedi yaşıma kadar büyüdüm. Ben yedi yaşında iken, babamla amcalarım mal, iş ve evlerini ayırdılar. Bu esnada bazı tatsızlıklar da oldu. Ayrıldıktan sonra babam, vardiyalı çalışacağı bir işe girdi. Annem henüz genç bir kadın olduğundan, gece yalnız kalacağı günlerde, eve, ablalarından veya ağabeylerinin herhangi birisinin oğullarını çağırırdı.

–Kaç yaşındalardı bunlar?

–En küçüğü 14, en büyüğü de zannedersem 17 veya 18 yaşlarında idiler. Ben o zaman ilkokula yeni başlamıştım, yani yedi yaşında falan. Annem en küçük kardeşimi yatağına yanına alır, beni de diğer kardeşim ve eve getirdiği yeğeniyle birlikte diğer odaya yatırırdı. (Bir süre tıkandı, sustu)

–Sonra?

–Sonra? (Öfke dolu, ağlayan sesiyle anlatmaya devam etti.)

 Cinsel beraberliğin dışında her türlü cinsel tacize uğramış.

Devam etti:

–Üstelik bunu birbirlerine anlatıyor olmalıydılar ki annemin eve gelen tüm yeğenleri yapıyorlardı!

–Neden hiç annene veya babana söylemedin?

–Korktum!

–Neden?

–Annemden. Çünkü, annem her şeye, her yaptığıma kızardı. Yine de bir kaç kez söylemeyi denedim. Konuşmaya başladığımda, zannediyorum 10 yaşında iken, her zaman söylediği cümleyle söyleyeceklerimi ağzıma tıkardı: “Sen sus, az konuş biraz, kız kısmı öyle olur olmaz her şeyi konuşmaz.“ Sustum. Bu böylece bir yıl daha devam etti ve 11 yaşıma geldiğimde ben kendim, annemin yeğenlerine her şekilde karşı çıktım. Kavgalar, tartışmalar oldu; annem hepsini “çocuk dalaşmaları“ olarak algıladı. Bugün bile hala annemin tüm akrabasından nefret ediyorum, hiçbirini görmek istemiyorum, hele yeğenlerini öldüresim geliyor!

Tüm anne ve babaların, gerek kız gerek erkek çocuklarnın etrafında, onlar olgunlaşıp doğruyu yanlışı ayırt ederek ve kendilerini zararlı olan her şeyden koruyacak yaşa ve duruma gelinceye kadar onları koruma kollama noktasında, adeta bir hafiye gibi, onların hayatlarında var olmaları (var oldukları bilinmeli, hissedilmeli) ancak çocukları bir baskı unsuru gibi rahatsız etmemeleri gerektiğini düşünüyorum.

Kulaklarımız çocuklarımızın anlattıklarına, ima ettiklerine, hatta üstü örtülü anlatmak yahut sormak istediklerine karşı bile iyice açık olmalı!

Yakın aile ilişkilerinde bile ”mesafe” şart

Hikayesini anlatan Bayan, kendi çocukluğundan bir dönemi şöyle anlatıyor:

–Benim babam yurt dışındaydı. Annemse kendi akrabasına çok düşkün bir kadındı. Öyle ki kardeşlerinin, yeğenlerinin üçü gider, beşi gelirdi. Onları öyle severdi ve bizi öyle sıkıştırırdı ki onlara karşı saygısızlık yapmaktan ödümüz kopardı!

Yıllarca tüm kardeşlerimi ve beni, annemin akrabasının hizmetçileri gibi kullandıklarını veya annemin kullandırdıgını düşünüyorum! Uzatmayayım; 13 yaşında, annemin yeğenlerinden biri, ilk aşk mektubunu elime verdi, sonra bir diğeri yüzüme söyledi, bir diğeri bir başkasına söylettirdi. Bizim erkeksiz evimizde (bilmiyorum babam yanımızda olsa bir şeyler değişir miydi, çünkü geldiğinde de) aynı şeyler devam ederdi. Korkar ve hiç sesimi çıkaramazdım. Hepsine yalnızken kızdım, evden kovdum, ağır hakaretler ettim; ancak annem odaya girince sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranmak zorunda kalırdım. Annem, bana, akrabasına gereken güler yüzü göstermediğim için kızardı. Sonraları bir çözüm olarak, bunlardan biri geldiği anda ben de komşularımızdan birisine gitmeye başladım!

–Annen bunlardan bir şey anlamadı mı?

–Hayır.

–Sen oturup, açık açık söyleseydin.

–O kadar çok utanıyordum ki, bu tür şeylerden. Dahası annem yıllarca, ne zaman bir kız erkek ilişkisinden bahsedilse hemen derdi ki: ‘Dişi köpek yalanmadan, erkek köpek dolanmaz.’ Yani, ona göre ne kadar uygunsuz ilişki varsa, hepsinde kızlar, oğlanları baştan çıkartıyordu. Halbuki o, evin içindeki kızının, üç yeğeni tarafından baştan çıkarılmaya çalışıldıgını fark etmiyordu bile! Onlardan hep nefret ettim ve kendimi korudum. Ama inan, yıllarca,’disi köpek’ tesbihinden hareketle, ‘Ben ne yapıyorum da böyle şeyler oluyor?’ diye kendimde suç arayıp durdum. Hiçbir suçumun olmadığını anlamam yıllar sürdü! Ben tam 35 yaşındayken, yıllar önce yaşanan bu olayları, kız kardeşlerim de varken anneme anlattım ve,

–Neden, dedim, yetişip gelen kızların varken, o kadar genç delikanlıyı eve dolduruyordun, neden bizi koruman gerektiğini düşünmedin? Kendisini savundu:

–Gelene, gelme mi diyeydim? Ne bileyim bunların böyle olduğunu? Hem bacı kardeş hatırı vardı.

“Kardeşlerimden biri espiri yaptı:“

–Anne, senin bacı kardeş hatrına, evdeki kızların hatırı-katırı kalmıyordu, dedi.

Demek ki anne ve babalar, yakın akrabanın eve teklifsiz gelen erkek çocuklarına karşı ayrı oturma gibi bir tedbir almalı, gereken dikkate sahip olmalı ve gerekiyorsa bu ziyaretleri engellemelidir.

ANNE VE BABALAR!

Ev  de ses çıkaran ne varsa kapatıp, çocuklarınıza kulak veriniz, onları konuşturunuz, durumlarıyla ilgili her şeyi ayrıntılarıyla sorunuz. Bazı şeyleri, bazı konularda bilmeleri gerekenleri, bazı durumlarla ilgili uyarılarınızı onlar sormasalar bile siz yapınız. Unutmayınız; göreviniz sadece para kazanıp onların karınlarını doyurmak değildir.

ANNE VE BABALAR!

Çocuklarınızın en kutsal emanet olduklarını unutmayınız, onların sahibinin Alemlerin Rabbi olduğunu hatırdan uzak tutmayınız. Bu sebeple çocuklarınızla her şeyi konuşabilecek yakınlıkta olunuz. Onlara toplum içerisindeki bozukluklardan bahsediniz ve nelerin bunun işareti olabileceğini anlatınız.

ANNE VE BABALAR

(özellikle sevgili anneler), iyi kulak veriniz! Çocuklarınızın özellikle cinsel hususta uğrayabilecekleri her türlü zarara, istismara, tacize karşı sizin uyanık olmanız, onları bilinçlendirmeniz, onları uygun zamana kadar koruyup kollamanız, onların evlatlık hakları, sizin annelik babalık göreviniz içerisindedir.

Peki böyle durumlarda ne yapılır?

Çocuklar cinsel istismara maruz kaldıklarını bildirdiğinde, genellikle yalan söylemezler. Ebeveynler bu durumda çocuğuna kesinlikle inanmalı ve tüm duygularında ciddiye almalıdır. Suistimal edilmiş bir çocuk için güvenlik ve güvenirlik duygusu çok önemlidir. Ebeveynler bunu en iyi nasıl sağlayacaklarını düşünmelidir.

Eğer ebeveynler güçlü bir şüphe duyarlarsa veya çocuklarının cinsel istismara maruz kaldıklarını görürlerse, bir danışma merkezinden tavsiye ve yardım alabilirler. Cinsel istismar konusunda özel danışmanlık merkezleri vardır, fakat aynı zamanda her ebeveynlik ve aile danışmanlığı (Erziehungs- und Familienberatungsstelle) merkezinin yanı sıra gençlik yardım (Jugendamt) büroları da yardım sunmaktadır.

Suistimal edilen her çocuğun illa bir terapiye ihtiyacı yoktur. Bir terapinin gerekli olup olmadığı, çeşitli koşullara bağlıdır.

Örneğin, istismarın niteliği, süresi ve ciddiyeti, çocuğun genel duygusal istikrarı veya çocuğun yaşadığı sosyal desteği içerir. Her durumda, ebeveynler profesyonellerle konuşmalıdır. (çocuk doktoru, çocuk psikiyatrisi, çocuk psikoterapisti, psikolog)  Bunlar tavsiye edebilir, aracı olabilir veya gerekirse bir tedaviye başlayabilir.

“Paylaşılmayan sıkıntılar, öldürücü zehir haline gelir‘‘

ÖNE ÇIKANLAR