Küçük taşın yaptıkları

Aynı düşüncedeki  insanların bir arada olması mutluluğun, tebessümün, sevmenin, birlikteliğin bir ahengini oluşturur. Bu ister istemez arzulanan fakat bir türlü gerçekleşmeyen bir durum olmaktan başka bir şey de değildir. Bir araya gelip, zamanı müspet yönde değerlendirerek fikir alışverişinde bulunmaktan vazgeçmemeliğiz. Bir arada olurken mevzular derinleşebiliyor, konuşmalar harekete dönüşebiliyor. Her insan yaşadıklarını anlatırken, anlatım tarzı ile

K. KEMAL METE 09 Aralık 2018 YORUM

Aynı düşüncedeki  insanların bir arada olması mutluluğun, tebessümün, sevmenin, birlikteliğin bir ahengini oluşturur. Bu ister istemez arzulanan fakat bir türlü gerçekleşmeyen bir durum olmaktan başka bir şey de değildir. Bir araya gelip, zamanı müspet yönde değerlendirerek fikir alışverişinde bulunmaktan vazgeçmemeliğiz. Bir arada olurken mevzular derinleşebiliyor, konuşmalar harekete dönüşebiliyor. Her insan yaşadıklarını anlatırken, anlatım tarzı ile hastalığa yakalandığının farkında bile olmamaktadır.

Kendi hastalıklarını iyileştirmek için gayret göstereceğine, başkalarının yanlışlıklarını ve hastalıklarını tekrar edip dururken kendisinin de nasıl bir hastalığın içinde olduğunu bilmemektedir. Başkalarının yanlışlıkları veya ihmallerine vurgu yapmak ne kadar doğru olabilir ki? Eğer bu gibi mevzularla konuşmalar devam edecekse, bana ait olan yanlışlarımın anlatılması,  başkalarının yanlışlarının ve hatalarının anlatılmasından daha iyi olacaktır. Kendimin yaptığı fakat göremediğim ne kadar yanlış varsa doğru kanal üzerinden görüp tamir etmek için çaba göstererek, aynı hataları tekrarlamamak için elimden gelen gayreti göstermek isterim.

Tek taraflı bir yükün ağırlığını taşımaya kalkmak çok zordur. Yol güzargahı belirlenmeden bir limandan diğer limana gitmeninin size kazandıracağı hiçbirşey yoktur. Pusulası bozulmuş bir geminin ve onu idare etmeye çalışan bir kaptanın istikametini bulmasıda kolay olmasa gerek.

Yanlışlıkların konuşulduğu ortamlar, yanlışlıkların yapıldığı yer olmamasına rağmen şimdi bunları gündeme getirmek, eskimiş olan ve antika değeri bulunmayan ıvır zıvır mevzulardır. Bu konuşmalarda bazen, kendi arkadaşlarının yapmış olduğu ihmaller örnek verilerek çoğaltılmaktadır.  Benim bulunmadığım yerde, yapmış olduğum hatalarımı veya yanlışlarımı  konuşuyor ya da yerden yere vuruyor olabilirler. Onlara söylemek istediğim bir şeyler var.

Geçmişte alınan karar ve uygulamaların çok yönlü düşünülerek değerlendirildiği, tek başına karar verilmediği, dengeler ve prensipler çerçevesinde hareket edildi. Hiç kimse bilinçli olarak hata yapalım diye hareket etmedi. Daha güzelini elde etme adına alınan kararlardı ve uygulamaya öyle konmuştu. Bundan dolayı geriye dönmek sürekli eski defterleri karıştırmak, nerede problem vardı? nerede hata vardı? diye onları ortaya çıkartmakla meşgul olmak size ve bize bir şey kazandırmaz.

Bize bir şey kazandırmasını istiyorsak, kendi hatalarımızı, eksiklerimizi, kusurlarımızı, yapamadıklarımızı ve bir başkasına çıkartmış olduğumuz engelleri düşünerek, oralardaki yanlışlıkları tekrarlamama adına kendimizi yenilememiz gerekiyor. İşimize yarayan bilgiyi öğrenip süzgeçten geçirerek hayatımızın bir parçası haline getirmemiz gerekiyor. Menfi konuşmaları tekrar ederek ortaya koyduğumuz sözlerimizdeki icraat bizi bir daha kaybetme potasına getirirse halimiz nice olur.

Kendi aramızda yaptığımız olumsuz konuşmalar, insanlardan meydana gelen bir harekete hiç bir şey kazandırmaz. Ama bize çok şey kaybettirebilir. Aramızdaki ihlası, samimiyeti, birlikteliği, kardeşlik ruhunu, büyüklerle ilişkilerimizi ve kendi aramızdaki saygıyı kaybettirdiği gibi güven ve emniyetimizi de iyice sarsar. Kader çizgisi açısından baktığımızda ise yeni bir kader çizgisinde yanlışlıklarda ısrar etmek bize ancak hastalıklı bir ortamın varlığını gösterir.

Geriye dönüp bakıldığında nerelerde nasıl yanlışlar yapıldığının irdelenmesine karşı geldiğim manası çıkmamalıdır. Bu şekilde kesinlikle anlaşılmasın. Yoksa bunu fırsat bilip gıybete açık olanlar tenkite başlayacaklardır. Benim söylemek istediğim kendi yanlışlarımızın düzeltilmesi açısından kendimizi tekrar gözden geçirerek sağlıklı bir anlayışla yolumuza devam etmektir.

Bir başka açıdan baktığımızda, biz kendimizin yanlışlarını düzeltme çabasına girdiğimizde ve bulunduğumuz ortamlarda söz hakkı verildiğinde, müspet yönde hareket etme adına, konuyu her yönüyle ele alıp, mütalaa, müzakere ve müşaverenin yapılmasının elzem olduğunu hissederek istişare ortamlarında dile getirmemizdir. Burda dikkat edilecek bir husus bizimde bir yerlerde yanlışlarımızın konuşulduğunu hatırlayıp mübala tarzıyla meseleleri abartıp anlatmamak ve kendi eksiklerimiz üzerinden istişareye katkı sunmayı tercih etmeye çalışmalıyız. Bu mevzular kişiler üzerinden yapılmamalıdır.  Bu mesele bizim kendi çalışma prensiplerimizle ilgilidir. Temel konularla ilgili durumlar için zaman kaybetmeye gerek yoktur. Bizim burda en dikkat edeceğimiz noktalardan bazıları şöyle olmalıdır:

Kardeşlik ruhunu kardeşimle ne kadar paylaşırım?

Çalışmalarımda, okuduklarımda ve uygulamalarımda ne kadar ihlaslıyım?

İnsanlardan oluşan ve kendiliğinden meydana gelen bu hareket içinde ki samimiyetim nasıldır?

Yapılacak işlere nefis ve çıkarımı karıştırmadan ne kadar fedakarlık yapabiliyorum?

Arkadaşlarla uyum içersindemi çalışıyorum, yoksa adamcılık sistemiylemi  işlerimi götürüyorum?

Bu uygulamalarda hiç yanlış, hatam ve günahım olmadı mı?

Bu sorulara verilecek cevabınız müspet ise, bir anlam da sizin için bu sorular ne ifade ediyor veya neticesi bana ne söylüyor diye düşünebilirsiniz. Eksiğiniz yoksa ruh da yeniden bir diriliş ortaya koyarak hareketinize yeniden katkıda bulunmalısınız.

Hz İsa‘nın yaşamından bize kadar gelip duyduğumuz  çok güzel dersler vardır. Bunlardan birisini ifade edersek  “Aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın!” (8. Bölüm, Yuhanna İncili)

Sözlerinin gücü ve tesirini görmek için uzağa gitmeye gerek yok, şöyle bir çevremize bakalım. İnsanların taşları ellerinde bekliyorlar. Birisini yargılamak ve ilk taşı atmak için yerlerinde duramıyorlar. Ne yazık ki, en yakındaki kişi atıyor size ilk taşı.

İkili ilişkilerimize bir göz atalım;

Elimizde taşlarımızla dostlarımızı her an bin parçaya ayıracakmış gibi yaşamıyor muyuz?

En küçük bir hoşgörüden yoksun hazır bir şekilde beklemiyormuyuz?

Sevdiklerimizin en küçük yanlış davranışında, daha ne olup bittiğini  anlamadan saldırmıyormuyuz?

Sonra da belki pişman oluyoruz, üzülüyoruz. Bizim aramızda mutlaka günahı olmayan insanlar vardır. Kendime baktığımda günahlarımın üzerimde kabuk bağladığını görürken ilk taşı atacak olan ben  olmamalıyım. Böyle bir durum karşısında günahımız ola ola ilk taşı atarsak, ne hayatımızı, ne de hukukumuzu muhafaza edebiliriz. Çevremizede emniyet ve güven veremeyiz. İki kişinin kavga ettiği ve birbirini yenemedikleri bir ortamda ayaklarının arasına küçücük  taş parçalarını attığımızda onlardan birinin basması karşısında yenilgi mutlaka gerçekleşecektir. Küçük bir taş, muvazenelerini bozup onları mağlup ettiği gibi görünen kısmı ile, birisi mağlup, birisi galip olacaktır.

Bir başka örnek de Sultan II. Abdülhamid devrinde yaşamış.

Hasköylü Salih olarak bilinen yaman bir denizci vardı. Bu kurt denizci, boğaz sularında ki ekmek teknesiyle tam 15 defa deniz kazası geçirmiş, hepsinden de sağ salim kurtulmak nasip olmuştu. Tecrübeli bir denizci olmasına rağmen, günün birinde Hasköy’de kahvehanede  otururken kahveciden içmek için bir bardak su istedi. Kaderin garip tecellisine bakın ki, 15 deniz kazasından kurtulup sağ kalabilen bu tecrübeli denizci, içtiği bir bardak sudan boğularak hayatını kaybetti.

Bu da bize gösteriyor ki, küçücük şeylerden dolayı çok büyük şeylerimizi kaybedebiliriz. Ahiretimizi ve canımızı bu küçük şeyler için tehlikeye atmaya değer mi? Esas problemimiz ihtiraslarımızın, tarafgilliğimizin ve kuvvetimizin bize açtığı problemlerle yüz yüze kalmamız ve bunu anlamak istemememizden kaynaklanmaktadır. Ayrıca kendimizin yapmış olduğu istişare müzakere ve mütalaalarımız hep prensipler üzerinden olması gerekirken, değişiklik olsun diye başka yollar üzerinden gitmemiz sebebiyle üzülenler, incinenler ve kalpleri kırılanlar mutlaka olmuştur. Bu sadece benden kaynaklanan bir gerçektir. Benim bir anlık değerlerimdeki unutkanlığım, onları bir tarafta bırakmam bize bu kapıyı aralamıştır.

Yeniden arkadaşlarımızın üzerinde eksilmeden artan faziletleri, hareket prensipleri, ihlasları, kardeşlik duyguları, her zamankinden daha çok bulunan samimiyetleri ile birlikte istişare, müzakere ve mütaala ederek hareket etmeye mecburuz. Bizde bu anlayışın içersinde onlarla beraber hareket ederek yeni limanlara yelken açıp vira bismillah diyelim.