Kaybolan çocuklar-3

Tarih belliydi, kendisi gibi düşünmeyenleri , demir parmaklıkların arkasına rahatça hapsede biliyorlardı. Genç, çocuk kadın ve yaşlı ayırt etmeden gerçekleşirken. Özgürlüklerinede son veriliyordu.  Ellerinden kalemi almak bir bakıma onlara verilen cezaların en büyüğü sayılıyordu. Bununla da yetinmeyip işkencelerle de nabzı yokluyorlardı. Sınırların ötesinde kalan uygar bir dünya yapılanlar karşısında susuyordu. Zulüm hat safhaya çıkmış. Aydınların

K. KEMAL METE 23 Temmuz 2018 YORUM

Tarih belliydi, kendisi gibi düşünmeyenleri , demir parmaklıkların arkasına rahatça hapsede biliyorlardı. Genç, çocuk kadın ve yaşlı ayırt etmeden gerçekleşirken.

Özgürlüklerinede son veriliyordu.  Ellerinden kalemi almak bir bakıma onlara verilen cezaların en büyüğü sayılıyordu. Bununla da yetinmeyip işkencelerle de nabzı yokluyorlardı. Sınırların ötesinde kalan uygar bir dünya yapılanlar karşısında susuyordu.

Zulüm hat safhaya çıkmış. Aydınların boğazlandığı. Tek hücreli koğuşların oluşturulduğu, tecrid edilmiş mahkumların bulunduğu, 20 kişilik koğuşların içinde 40-50 kişinin yatırıldığı yerler vardı.

Ülkede tutsaklar ülkesine dönmüştü. Karanlıkla yatıp karanlıkla kalkanlar oyun üzerine oyun oynamakta bu oyunların eşliğinde zülüm üstüne zülüm yapmaktadırlar. Bu topraklarda bir zamanlar medeniyetler ve uygar topluluklar vardı.

Şimdi ise bu topraklar üzerinde yaşayan insanların ellerinde kelepçe ve ayaklarında prangalar var. Duruşması beklenen mahkemeler.

Günü gelince görülen ve bir sonraki duruşmaya ertelen mahkemeler haline gelmişti. Mahkemeler tarafından masum diye bırakılan hiç kimse yoktu.

Arada bir yanlış anlaşılmış diye işkence ile öldürülenler anons ediliyor, insan oldukları bile hatırlanmıyordu. Ülkede insanlıktan çıkmış tilkiler, kurtlar  çakallar el üstünde tutuluyor. İnsanlık ise değersizleştiriliyordu. Hele öyle anneler var ki çocuklarıyla birlikte aynı yerde bulunuyor, aynı avluda yürüyor,  aynı yatakta uyumaya çalışıyordu.

Nasıl bir ızdırap ki bu başlarına gelen felaketi  iki kat şiddetle hissediyorlardı. Anneler bu ızdıraplarını ne kadar gizlerselerde, dudaklarında tebessüm olsada  çocuklarıda annenelerinin yüzlerine bakarak anlıyorlardı onların ne kadar çileyle dolduklarını. Böylece kederleri birbiriyle kucaklaştıklarında.

Göz göze geldiklerinde. Anadan çocuğa, çocuktan anaya intikal edişinde büyüdükçe büyürler.

Zaman gelincede demir parmaklıkların arkasına sığamaz olurlar. Her kesin odası olmadığı için yumuşak yataklarıda yoktur orada. İsteselerde mümkün olan bir şey değildir. Oyuncağın ne olduğunu bilemedikleri gibi eskisinide hatırlamazlar.

Taş gibi ağır kapılar vardır.  Karanlıktan beter. Yüzlerine kapanır. Kapanırken de umutlarını alıp götürür. Nöbetleşe tuttukları uykuları vardır. Sırası gelen taraf uygulamayı gerçekleştirmek için hareketini kimseyi incitmeden yapar.

Okulda olması gereken çocuklar şimdi mahkum olmuş bir öğretmenle birlikte kader arkadaşıdırlar. Bu hayat üçünede zülüm olduğu gibi yinede güzel tarafı öğretmenin çocuğa öğreteceği çok şeyi vardır. Çocuğum yüzünde de bu okunmaktadır.

Bazen bir ülkenin ruh halini çözebilmeniz için hapishanelerine bakmanız yeterlidir. “Çocuktan al haberi” diye boşuna söylememişler. Hapishanede ne oluyorsa olsun, bir yandan gülüyor bir yandanda oyun oynuyordur.

Gözündeki kederi gördükçe de ağlamamak için gayret etmesi onu ele veriyordur . Çocuklarınız sizlerin değildir. Onlar bizzat hayatın bir parçasıdır. Terbiyemizden geçerler, bizimle gelmezler.

Anne ve baba makamıyla bizi tanıştırırlar bu bizimdir anlamına gelmez. Onların ihtiyaçları sevgimizdir. Fikirlerimiz değildir. Bedenleri bizimledir. Ruhları değildir. Yere göre sığmazlar.

Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın çünkü bir çocuğun bir yetişkine öğretebileceği her zaman bir şeyleri vardır. Mutlu olmak, meşgul olmak, isteği için mücadele etmek.

Hangi baskıyı, zulmü  yaparsanız yapın isterse hapse atın, isterse işkence yapın, “köklerini kazacağız” diye aklınızdan geçirin unutulmuyor. Tarihin sayfalarında da unutmak mümkün olmuyor. Yine bir gün daha geçerken gelecek günleride haber veriyor parmaklıkların arkasından.

Sebahattin Alinin şiirine dönerek bitirelim

Burda çiçekler açmıyor

Kuşlar süzülüp uçmuyor

Yıldızlar ışık saçmıyor

Geçmiyor günler geçmiyor

***

Avluda volta vururum

Kah düşünür otururum

Türlü hayaller görürüm

Geçmiyor günler geçmiyor

***

Dışarıda mevsim baharmış

Gezip dolaşanlar varmış

Günlet su gibi akarmış

Geçmiyor günler geçmiyor

***

Gönülde eski sevdalar

Gözümde dereler bağlar

Aynadan hayalin ağlar

Geçmiyor günler geçmiyor

***

Yanımda yatan yabancı

Her söz zehir gibi acı

Bütün dertlerin en gücü

Geçmiyor günler geçmiyor

ÖNE ÇIKANLAR