İslamiyet‘e en çok müslümanlar zarar veriyor

Aslında merhametli, dürüst, adaletli, temiz ve hak yememek, haram-helala dikkat etmek müslümanlığın en önemli özelliklerindendir. Türkiye dahil olmak üzere, tüm İslam ülkeleri ve müslüman halklara baktığımız zaman yukarıda İslamiyet‘in olmazsa olmazı olan, erdem ve ahlâk anlayışından ne kadar uzakta olduğunu görüzoruz.

Birçok İslam ülkesinde insanlar, hırsızlardan korunabilmek için kapılarına alarm takıp, bir kaç kilit yaptırıyorlar. Eskiden dükkanların kapısını açık bırakarak camiye gidenler, eğer kendisi siftah yapmış ise komşu dükkana müşteriyi gönderenler, mahallesindeki çocukları kendi çocuğu gibi koruyanlar, Ermeni ve Hıristiyan komşuları ile bayram kutlar, kadınlar geçerken yanlış anlaşılmasın diye başını öne eğenlerdi.

Bugün gelinen noktaya bakarsak, korkunç bir yozluk, acımasızlık, adaletsizlik, bencillik, açgözlülük, hırs ve kin dolu bir yaşam biçimine doğru, dolu dizgin gidildiğini hepimiz görüyoruz.

Dinin ahlâki yönü olan, insana ve tüm canlılara hürmet, saygı, sevgi, adalet, mütevazı olmak, az ile yetinmek, başkasının hakkını yememek, kul hakkı dediğimiz ve uyulmadığında büyük günahlardan saydığımız kuralları ihlal edilerek, dinin en önemli yanı olan, içsel ve ruhanilik boyutu unutulmuş. Gönül gözü kör olmuş.

Dini; para, hırs ve güç olarak algılayan, yoz, acımasız, kindar, hak yiyen ve her türlü ahlâksızlığı normal gören, dini sadece baş kapatma, namaz kılma, camiye gitme olarak şekle indiren müslüman halklar, en büyük zararı aslında kendi dinlerine verdiklerini son yıllarda daha net görüyoruz.

Ne ateistler, ne komünistler, ne de emperyalizm İslam’a müslümanlar kadar zarar veremez. Yaşadığımız yozluğu, tartışmadan, konuşmadan, yanlışları tespit etmeden bu şekilde gidersek, sanıyorum önümüzdeki 50 yıl içinde İslamiyet‘i müslüman halklar kendileri bitirmiş olacak.