Her bitiş yeni bir başlangıca gebedir.
Görme özürlü bir dostum, tıptaki gelişmeler ile yeniden görebilme ihtimaline karşın korktuğunu söylemişti. Bu duyguyu yaşadım. Hem de birkaç kez. Kısa bir süre içinde.
Hayallerim, hedeflerim, beklentilerim, özlemlerim, planlarım… Gerçekleştiğinde aslında bunların sadece birer aşama olduğunu anladım. Asıl istediğime ulaşabilmek için kendime rağmen yapmam gerekenleri başucumda buluverdim. Hiç ummadığım, düşünmediğim yeni yollar beliriverdi. Aslı unutma pahasına dalıverdim. İnsan herhangi bir şeyi yapmak istediğinde haklı bir gerekçe bulmakta hiç mi hiç zorlanmıyor. Gerçekten böyle bir kriter var mı, yoksa kendime yoldaş mı arıyorum? Cevabın bir önemi yok aslında. Sorumluluk almak en iyisi. İstiyorum ve yapmaya çalışıyorum. Hayrolsun.
Evet, yolun sonu göründü. Yeni ufuklara açılma zamanı. Yapayalnız… Bunu istiyor muyum? Hayır, kesinlikle. Ama geri dönüşü olmayan mecburi istikamet, yazgı.
Çünkü, „hepimiz için, hep birlikte“ mottomdu benim. Tüm çırpınışım da bu nedenle. Çalabileceğim tüm zillere dokundum, diyebilirim. Defalarca denedim. Bilen olmak istemiyorum, zaten değilim. Bilgi kimin umurunda ki. Sadece birlikte akacak bir yürek aradım, nafile. Bana bakan bir yönü mutlaka vardır ama ne?
Şikayet etmiyorum. Sadece anlamaya çalışıyorum. Gördüklerimin anlamsızlığını dillendiriyorum. Kendim için, sesli düşünerek. Veya herkes bir gün yalnızlığı ile yüzleşecek. Belki o zaman fırsat bulabilirsek, çok geç olmadı ise bazı şeyler için, çocuklar gibi uçurtma uçurur, sek sek oynayabiliriz. Masumane, korkusuz, sınırsız, özgürce, deneyerek, öğrenerek, paylaşarak, kavga ederek ama küsmeden…
Yolun sonu… Olmalı. Yeni bir başlangıç. Bir kısır döngüdeyim sanki. Çıkmalıyım buradan. Aksi? Bir sosyal medya paylaşımında okudum. Deli akıllıya der. „Sen de benim yaptıklarımı yapmak istiyorsun ama yapmayarak kendini öldürüyorsun. Ben deliyim ama sen ölüsün“ İlkokul yıllarımda arkadaşlarımdan serzenişimi hatırlıyorum. İş hayatına atıldığımda ise düşünmemek üzere macera filmleri seyrettiğimi. Hayatın çok şey öğretmesine karşın yine aynı yerdeyim işte. Ben aynı ben. Yine filmlere dalar gibi oldum son zamanlarda. Çözüm bu olmamalı…
Kararım her ne olursa olsun, şundan eminim, kesinlikle. Asla hata yaptığımı düşünmeyeceğim.
Bunu bana söyleten sorumluluk almama kolaycılığı değil. Bir nedeni, hata yapma özgürlüğüm, diyebilirim. Hatasızlık esas olamaz. Aslolan ders çıkarabilmektir.
Ve yeterince uğraştım. Sanırım. Hep birlikte öğrenebiliriz, dedim. Ne sorularımı dinleyen bulabildim ne de cevaplarımı… Ama bana bakan yön yok değil.
Direkt satış sistemlerinde liderlik eğitimleri alırdık. Başaramadım. En temel kriterler, kopyalanabilmesi için sunulan sistemin basit olması ve yaparak gösterme… Tabii ki devamlılık.
Sunumlarda adaya tanıdıklarının bir listesi yaptırılırdı. Satış veya üye potansiyeli gösterilirdi. Ve devamı? Ne zaman söylendiğinden emin olamadım şimdi. Tanıdığımız hiçbir kimse bizimle beraber olmak istemeyebilir çünkü. Bu aslında çok doğal bir süreçtir. Biz bize benzeyenlerle yol yürüdük. Onların hepsinin bizimle birlikte değişime açılmasını bekleyemeyiz. Kolaycılığımız mı demeli, bilemedim şimdi. Yoksa dostlara vefa mı? Çünkü birşeylerin farklı olmasının daha iyi olacağını gördüğümüzde bunu paylaşacağımız ilkler genelde dostlar olmakta. Ve değişimin, yeniliğin, doğumun sancıları, dostlara rağmen…
Düşünce sistemimi sürekli, her yaşanmışlığımda yeniden harmanlıyorum. En doğruyu, en iyiyi bildiğimi hele de yaptığımı asla iddia etmiyorum. Masadan kalkan olmamak en temel hedefim. Buna rağmen dostlarda aradığımı bulamıyorum. Belki de en iyi yaptığım şey, eleştirmek olduğu içindir. Veya altını dolduramadığım, hallenemediğim, kocaman kocaman söylemlerim…
Hissiyatımdır, yaşanmışlıklarımın bana söylettiği.
Mahşerde bazıları adalet peşinde koşarken… Ve bu koşuşturmaları ile kendilerini rahmetten uzaklaştırırken… Dost, düşman bir sürü insanın affedilivermesini hayretler ile seyredeceğim, Rabb’imin rahmetini…