Yeni Zelanda, Jacında Ardern ve iyiliğin gücü

Yeni Zelanda, Jacında Ardern ve iyiliğin gücü

Geçen hafta Yeni Zelanda’da gerçekleşen elim terör saldırısı sonrası “terörün dini, dili olur mu?” sorusuna cevap aramış ve bazı tahminlerde bulunmuştum. Bir anda bütün dünyanın gündemine oturan bu hadise, tahminlerin de üstünde büyük kırılmalara vesile oldu. Tabiri caizse tam bir turnusol kâgidi görevi de gördü. (Malumunuz, Turnusol kâgidi bir şeyin asit mi baz mı olduğunu

DR. MUSTAFA AKDAĞ 25 Mart 2019 DR. MUSTAFA AKDAĞ

Geçen hafta Yeni Zelanda’da gerçekleşen elim terör saldırısı sonrası “terörün dini, dili olur mu?” sorusuna cevap aramış ve bazı tahminlerde bulunmuştum.

Bir anda bütün dünyanın gündemine oturan bu hadise, tahminlerin de üstünde büyük kırılmalara vesile oldu. Tabiri caizse tam bir turnusol kâgidi görevi de gördü. (Malumunuz, Turnusol kâgidi bir şeyin asit mi baz mı olduğunu anlamak için kullanılıyor.)

Bu hadisede de, bir tarafta bazı insan ve grupların böyle bir talihsiz hadiseden faydalanıp içlerindeki nefreti ortaya döktükleri gözlenirken, diğer tarafta bunun dünya barışı ve huzuru adına, birlikte yaşamak için bir fırsata dönüştüğünü de görmüş olduk.

Başta elim saldırının yaşandığı ülkenin başbakanı Jacında Ardern ve halkı olmak üzere, dünyanın değişik bölgelerinden sağduyulu insanların sesini yükseltmesine, din-dil gözetmeksizin her kesimden insanın tek yürek olup, katledilen Müslümanları anmasına vesile oldu.

Öyle ki, İslam dininin şiarı sayılan ve 11 Eylül olayından sonra özellikle de medyada sürekli olumsuz haberlerle gündeme gelen ezan, başörtüsü ve mabet gibi İslami değerler geniş kitleler tarafından ilk defa bu kadar olumlandı.

Yeni Zelanda’da başbakan, bütün haber spikerleri ve bir çok kadın dayanışma için başörtüsü taktılar, meydanlarda ezanlar okundu, Hristiyanlar camilerin etrafına etten duvar ördüler, maktul yakınları sevgi ile kucaklandı vs.. Bütün bunlar dünya barışı adına güzel görüntüler oluşturdu.

Bu manada öncelikle daha genç sayılabilecek bir yaşta hiç ummadığı tarzda bir krizle karşılaşan Başbakan Ardern’in tavrını takdir etmek lazım.

Dünyanın güçlü ülkelerinin bilek güreşine tutuştuğu ve bu yüzden de bütün ahlaki değerleri ayaklar altına aldığı bir dönemde, 5 milyonluk küçük bir ülkenin dünya barışına vesile olacak şekilde bu krizden başarı ile çıkmasını sağladı.

Tam tersi de olabilirdi, idarelik bazı şeyler söyleyebilir, bir kaç sönük açıklama ile yetinebilirdi. Sadece ülkesinde değil, dünyanın diğer ülkelerinde de dini etnik çatışmalar artar, Allah korusun bu yangın her yere sıçrayabilirdi.

Ama bu sağduyulu kadın öyle yapmadı, ne kadar üzgün olduğunu en duygulu bir şekilde hal ve tavırları ile de ifade etti, ülkesini de bu şekilde sadece katledilen ailelere değil bütün dünyaya affettirmiş oldu. Bir nevi krizi de fırsata çevirmesini bildi.

Müspet hareketin ve iyiliğin böyle bir tesiri var işte.  Daha şimdiden dünya kamuoyu Jacında Ardern’i “Nobel barış ödülüne” aday gösterdi bile. Hatta bizzat yakın çevremden bazı arkadaşlarım onun adına şiirler yazdılar.

Olayı gerçekleştiren katil ve -şayet varsa- arkasındakilerin de böyle bir sonucu beklediklerini sanmıyorum. Ama kendisi bu tutumu ile Müslümanların gönlünü kazanmasını bildi. Sağduyulu Hristiyanların da takdirini topladı.

Bu örnek gösterdi ki, bazı menfi hadiseler beklenmedik şekilde başka müspet sonuçları da doğurabiliyor.

Öyle ki nefret ve ayrıştırma söylemleri ile oy toplamayı adet edinmiş sözde Müslüman liderler birden bire kontrpiyede kaldılar. Klasik batı düşmanlığı üzerinden prim yapanlar, bunu konuşmalarına malzeme yapanlar, ya da bu melun hadisenin görüntülerini seçim uğruna meydanlarda gösterenler, dost düşman herkes tarafından ayıplandı. Siyasi hırsları için her şeyi göze alan bu insanların maskesi de düşmüş oldu. Önyargılar belli oranda kırılmış oldu.

Bu yüzden son yazıda üzülerek yapmış olduğum yorumda, Yeni Zelanda ülkesinin artık o meşhur “haka dansı” ile değil bu melun terörist ile anılacağı şeklindeki yargım da değişmiş oldu. Atılan güzel adımlar baştaki olumsuz havayı bu ülke ve dünya barışı adına olumlu yönde değiştirmiş oldu. Bu küçük kıta adası, artık sağduyulu halkı ve herkesin gönlünü kazanmış başbakanları ile de dünya tarihine geçti.