Ülkemiz gündeminde fazlaca yer bulamasa da, bloklar arası küresel rekabette ve teknolojinin geleceğinde Norveç’ten gelen haber büyük önem taşıyor… Titanyum, vanadyum ve fosfat, dayanıklı bir Avrupa ekonomisi için stratejik öneme sahip ve bu nedenle Avrupa Birliği’nin 2020 kritik hammadde listesine dahil edilmiş durumda…
Özellikle COVİD deneyimi kritik malzemelerde kendi kendine yeterli olma ve kaynak ülkelerde üretimi garanti altına alma konusunda devletleri hassas hale getirdi… Bu nedenle AB, stratejik malzemelerin mümkünse Avrupa’da üretilmesini, ithal tedarikle ilgili artan risklerin azaltılmasını istiyor… Çok fazla dillendirilmese de mesele olası bir dünya savaşına veya üretim zincirlerini kıracak yeni bir pandemiye hazır olmak…
TİTANYUM
Bu üç kritik maddeyi tek tek ele alacak olur isek; titanyum (Ti), çok dayanıklı ve işlenebilir bir maden… Kullanım alanı çok geniş; Boya üretiminde, diş ve endodontik alet ve eğelerin yapımında, diş implantlarında, spor malzemelerinde, mücevherat, cep telefonları ve diğer alanlarda geniş bir uygulama alanı var. Maden “stratejik bir ürün” çünkü uçak, jet, helikopter, uzay araçları ve gelişmiş askeri silahlar vs. yapımında vazgeçilmez bir girdi. Titanyum, 1950’lerden beri başta havacılık olmak üzere dayanıklı metal gereken yerlerde kullanılıyor. Sovyetler Birliği ve ABD, Soğuk Savaş yıllarında bu metali “stratejik ürün” kategorisine almışlardı…
Dünyanın en önemli titanyum üreticileri ise Çin (%52), Japonya (%24), Rusya (%16) ve Kazakistan (%7). Japonya, hammaddeyi Afrika’dan ithal ediyor. Ukrayna Savaşı’ndan önce havacılık sektörünün en büyük titanyum tedarikçisi Rusya idi… Bu tablo Batı dünyasını rahatsız ediyor, çünkü titanyum kaynaklarının başını Batı için dost olmayan devletler tutuyor. Örneğin Avrupalı havacılık şirketi olan Airbus, ihtiyacı olan titanyumun yarısını bir Rus üreticiden satın alıyor. Airbus‘ın metalik malzeme tedarikinden sorumlu başkan yardımcısının tahminine göre, Airbus’taki genel titanyum talebi 2025’e kadar neredeyse bir misli artacak…
Amerikalı havacılık şirketi Boeing‘in tedarikçisi Japon, ama Afrika kaynakları süreklilik arz eder mi sorusu hep akıllarda…
Titanyuma talep her geçen gün artıyor ve artacak… Dünya titanyum pazarı şimdiden 25 milyar doların üzerinde… Ukrayna Savaşı’ndan sonra fiyatlarda artış yaşandı, tedarik konusunda da birçok sorun çıktı… Hem ürüne talep hem de tedarikte yaşanabilecek zorluklar titanyumun fiyatını artırma eğiliminde ve pazarın birkaç yıl içinde 50 milyar doları bulması mümkün…
Titanyum üretiminin yarıdan fazlasına Rusya ve Çin hakimken Batı dünyasının yüksek teknoloji üretimini güvende görmesi mümkün değil…Bu tabloya baktığımızda Norveç’te bulunan yeni kaynaklara Batı dünyasının neden sevdiğini anlamak zor değil…
VANADYUM
Titanyum gibi dayanıklılığıyla bilinen bir diğer stratejik maden ise vanadyum… Vanadyum, uzay araçlarında, nükleer reaktörlerde ve uçak gemilerinde kullanılıyor. Vanadyum, çelik alaşımları aletlerin, aksların, piston çubuklarının ve inşaatta kirişlerin mükemmel dayanıklılıkta olmasını sağlıyor…
Güçlendirilmiş çelik ve enerji şirketleri tarafından kullanılan dev yüksek teknoloji ürünü sıvı piller için de vanadyum gerekli. Vanadyumun pil teknolojisinde lityumun yerini alması ihtimalinden bile söz ediliyor. Vanadyum bazlı piller, kapasite kaybı olmadan 20 yılı aşkın uzun bir ömre sahipken , lityum piller hızla bozuluyor. Bu nedenle yüksek miktarda enerjiye uzun süre ihtiyaç duyan projelerde vanadyum tercih ediliyor. Yüksek teknoloji ürünlerinde tıpkı titanyum gibi vanadyumun yeri de vazgeçilmez… Vanadyum üretimine ise dört BRICS ülkesi hakim: Çin, Rusya, Güney Afrika ve Brezilya. Vanadyum üretiminin yüzde 59’unu tek başına Çin sağlıyor… Vanadyum üretiminin yaklaşık dörtte birini ise Rusya sağlıyor…
FOSFAT
Bir başka “harika madde” ise fosfat. Fosfat, gübre yapımından bilgisayar çiplerine ve güneş panellerine kadar çok geniş bir kullanım alanına sahip… Fosfatsız bir modern yaşam düşünülemez… Bu madde olmaksızın günümüzde tarım yapmak dahi mümkün değil… Buna karşın Amerika, kullandığı cevherin neredeyse tamamını ithal ediyor… Dolayısıyla Batı dünyası gıda güvenliğinden yenilenebilir enerjiye kadar pek çok alanda fosfat ve fosfor tedarikini güvence altına almak istiyor…
NORVEÇ: BATI’NIN MADEN YATAĞI
Kuzey Avrupa’nın en uç noktasında, yarısı Kutup Dairesi’nin bile kuzeyinde yer alan buz ve kar ülkesi Norveç, başta petrol ve doğalgaz yataklarıyla Avrupa enerji güvenliğinin en önemli güvencesi oldu. En büyük zorluk kaynağı gibi görülen coğrafyası Norveç’i zengin etti… Norveç, dünyanın en büyük 13. petrol üreticisi… önemli bir doğalgaz üreticisi…
Ukrayna Savaşı’ndan sonra Rusya’nın enerjiyi siyasi bir silah olarak kullanması karşısında Norveç doğal kaynaklarının önemi daha bir arttı. Norveç’te lityum, kobalt, bakır ve zengin çinko madenleri de bulunuyor… En son açıklanan titanyum, vanadyum ve fosfat yataklarıyla birlikte Norveç, Avrupa Birliği’nin ve Batı’nın stratejik maden ihtiyacını karşılayan en önemli ülkelerden biri olmaya devam edecek.
KUTUP MADENCİLİĞİ: HIRSIN KUTUP NOKTASI
Çin ve Rusya ile Batı arasındaki rekabetin en çok baskı yapacağı bir diğer alan ise Kutup madenciliği olacak. Bugüne kadar az çok bakir kalan Kutuplar, gelişen teknolojinin de yardımıyla iki tarafın saldırıları konusunda çok savunmasız duruyor. Avrupa Birliği, Kutup madenciliğinde de Norveç’ten çok şeyler bekliyor. Diğer taraftan Rusya, ABD ve Kanada da Kuzey Kutbu’nda zengin maden yataklarını daha fazla işletmek için hazırlıklar yapıyor… Kısacası dünya siyasetindeki kutuplaşma ve kendi kendine yetme hırsı madencilik üzerinde muazzam bir baskı oluşturuyor… Bu baskının çok büyük çevre felaketlerine neden olma ihtimali ise her zamankinden daha fazla… İronik bir şekilde daha yeşil bir ekonomi kurmanın hesabını yapan ABD ve AB, yeşil ekonomi için gerekli madenleri çevre felaketlerine neden olacak şekilde üretmek durumunda olabilir…
ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI’NA MI HAZIRLANIYORLAR?
Bu satırların yazarını takip edenler dünya barışı konusunda maalesef iyimser olamadığımı bilirler… İnsanlık yeniden kör ve sağır bir hırsla kutuplaşıyor ve çarpışmayı her geçen gün daha muhtemel bir hale getiriyor…
Adı çoğu zaman konmasa da son birkaç yıldır ABD ve AB, olası bir dünya savaşına veya bölgesel büyük çatışmalara hazırlanıyor. Yarı iletkenler gibi stratejik teknoloji ürün üretimleri Amerika, Avrupa veya diğer müttefik ülke topraklarına taşınırken hammadde konusunda da kendi kendine yeterlilik en önemli kriterlerden biri haline geliyor…
Avrupa ve ABD’yi kendi kendine yetme konusunda panikleten bir diğer gelişme ise COVİD tecrübesi oldu… En temel ürünlerde bile Çin gibi ülkelere bağımlı olmanın ne derece riskli olabileceğini gören Batı dünyası mümkün olan her alanda üretim ve tedarik zincirlerini “dost ülkeler” arasında kurmaya çalışıyor… Bu bağlamda riskli görülen ülkelerdeki fabrikalar peyderpey Batı’ya taşınıyor, yeni yatırım planlamaları bu ilkeler çerçevesinde yapılıyor…
Kutuplaşmanın ve ayrışmanın önümüzdeki günlerde yumuşayacağını gösterir hiçbir belirti yok. Aksine iki taraf da önlemlerini en sert şekilde alıyor…