Öteki insan

Öteki insan

Şimdilik bilgimizin ulaştığı noktadan baktığımızda gözlenebilir evrende tek akıllı varlık olarak sadece insanın olduğunu söyleyebiliyoruz. İnsanın ise yine sadece yeryüzünde var olduğuna inanıyoruz. Henüz farklı gezegen ve alemlerde insan gibi yani akıllı sorumluluk alabilecek bir canlının varlığı bilgisine ulaşılmış değil. Bu tür genel kültür sayılacak bir bilgiyi neden tekrar ettiğimi merak ediyorsunuzdur!.. Bu yazımızın ‘ana

VAHİT GÖZ 25 Eylül 2022 RENKKÖRÜ DÜŞÜNCE

Şimdilik bilgimizin ulaştığı noktadan baktığımızda gözlenebilir evrende tek akıllı varlık olarak sadece insanın olduğunu söyleyebiliyoruz. İnsanın ise yine sadece yeryüzünde var olduğuna inanıyoruz. Henüz farklı gezegen ve alemlerde insan gibi yani akıllı sorumluluk alabilecek bir canlının varlığı bilgisine ulaşılmış değil. Bu tür genel kültür sayılacak bir bilgiyi neden tekrar ettiğimi merak ediyorsunuzdur!..

Bu yazımızın ‘ana fikrini’ insan olarak ele almak istiyorum. Ancak, ‘insan denilen dünyanın/alemin ortak reflekslerine ve genellemeler ışığında çıkarılan sonuçlarına bakarak çokta bu dünyayı keşfettiğimizi
söyleyemeyiz. Bu dünyanın keşfi yani insanı kastediyorum, bana göre tam anlamıyla yaşadığımız gezegen
olan bu dünyada çözülemeyecekmiş gibi geliyor. İlk insandan günümüze, gerek insan anatomisinde gerekse
ihtiyaçlarında çok farklılıklar olsa da, temel ihtiyaçları, ilgileri, öncelikleri, duyguları gibi bir çok parametrelerinde
temelde aynı, içeriğinde farklılıklar olduğunu söyleyebiliriz. Yani bugünün çağdaş, ileri düzey teknolojilerini
kullanabilen insanın da halen ilkel beyin adını verdiğimiz yönetiminin bir parçası olduğunu görmekteyiz.
Yeme ,içme, barınma, sevme, sevilme, ait olma gibi temelde duygusal ve fizyolojik anlamda hayatta kalmasını
sağla
yan bu beynin her zaman etkisini gösterdiğini, bu temel ihtiyaçların insanda var olduğunu görüyoruz. Peki ilk insan ile günümüz insanı arasında dış görünüşündeki ufak tefek değişiklikler ve kullandığı eşyaların
farklılıkları, daha konforlu ve rahat bir hay
atı dışında çok da bir değişiklik var mı sizce? Aslına bakarsanız insan her zaman insandı ve insan olarak dünya varolduğu sürece de devam edecek. İnsanın her zaman insan olması konusunu biraz açmak istiyorum. İnsan dış görünüşü ve ihtiyaçları açısından
as
lında insan. Yani yeme ,içme, barınma ve neslini devam ettirme gibi fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik ihtiyaçları aynı ve devam ediyor. Ancak, dünün insanı yani aklımıza en yakın elli yıl, üç yüz yıl, bin yıl veya
daha ötesi yüzyıllara göre onlarda olu
pta bugün günümüz insanı olan bizlerde olmayan ne var? Belki de yaşam tarz ve konforu dışında çok bir şey yok da diyebilirsiniz. Bu açıdan baktığımızda herkesin gördüğü ve
görmeye alışkın olduğu insan profilinde bir farklılık yok aslında.

Fakat asıl konu;
insanın insan olması yani öteki ama ötekileştirmeyen, insan ama saygılı, kazanan ama başkasını sömürmeyen, kendi rahatını ve güvenliğini düşünen ama başkasını kısıtlamayan, öldürmeyen bir profil. İngiliz Filozof Thomas Hobbes ‘’İnsan insanın kurdudur’’ der. Bu sözünün felsefi temelinde
siyaset/politika vardır. Ancak bu felsefe, hayatın her kesiminde insan profilinde birbirlerini, zora sokan,
bencilliği sayesinde başkalarının üzerinden geçinen ve sadece kendi mutlu ve güçlü dünyası için her şeyi mübahmış gibi algılayan ya da algılatan makyevel bir bakışı var ortada. Oysa ki, bu yaklaşımın ve insanımızın yaşam felsefesi haline getirdiği bu beklentili, egoist, narsist duruşunun alternatifi olarakinsan olan insanın karşısında, kurtlar dahi insanlaşır’’ bakışını geliştirmek ve içselleştirmek gerekmiyor mu?. Ya da, bugün öteki bakışa sahip ama ötekileştirmeden bakabilmeyi kabullenmiş insan modellerine ihtiyaç yok mu?. Aslında dünyanın varoluşundan günümüze kadar ki her dönemde görünen insan ve öteki insan yani az görünen insanın her zaman olduğuna inanıyorum.

Öteki yani gerçek anlamda insan olan insanlar, yaşadıkları toplumlarda her zaman azınlıkta kalmış ve çoğu kez de toplumun çoğunluğunun doğru kabul edilen yanlışları içinde ezilmişlerdir. Oysa ki, en temel inanç kaynaklarında Kur’an, İncil ve Tevrad ve hatta Buda, Konfüçyüs, Sokrates, Gandi gibi insanlara öğretileriyle ışık tutan değerlerin merkeze oturttukları bakışlarında insanın değerli, kutsallığı, haklarıözgürlüğü ve kendi konumunda kabul edilmesi gibi en masum prensip ve kuralları vardır. Bu kural ve öğretiler bize gerçek insanı, insanlığı yani yitik hazinemizi hatırlatıyor.
Öteki insanın bir yönü de ahlaki boyutudur. Ahlaklı olmayı, ahlaklı duruşu yaşamının asıl gayelerinden birisi
olarak yaşamaktır. Ahlaklı olmayı ve yaşamayı başkalarına da örnek olacak şekilde yaşaması gerektiğine
inanır.
Aidiyet hissettiği yapı ve kurumlara karşı da net ve demokratik duruş sergileyecek erdeme sahiptir aynı zamanda. Örneğin, başkasını yok saymayı, ötekileştirmeyi, dışlamayı, zarar vermeyi ve nefret dilini kullanmayı kendi ait olduğu toplum ya da düşünce ortaklığı içinden geldiğinde de karşı çıkabilen, kendi mahallesindeki ensest bakışa başkaldıran bir kişilik tipidir öteki insan.

Öteki insanda bir de öne çıkan ‘özgür düşünce ve sokratik sorgulama’’ yeteneğinin olmasıdır. Hoşgörü ve başkasına saygı çıtası her ne kadar yüksek olsa da kendine ait farklı düşünce ve bakışının arkasında duran,
sorgulama yeteneği gelişmiş, kendisini sürekli yeniliğe ve değişime karşı esne
tebilen bir insan profilidir.

Aslında bu konuda yani öteki insan modeli ve ihtiyacının gerekliliği konusunda çok şey söylenebilir, yazılabilir. Bu yazımızı burada noktalarken bu ana fikre zaman zaman atıfta bulunabileceğimiz başka yazılarımızda
görüşmek ü
zere.

Öteki ve asil duruşu temsil eden gerçek insan olma ve kalma ümidiyle hoşçakalın

ÖNE ÇIKANLAR