Kalabalığın gölgesinde kaybolan özgürlük

Kalabalığın gölgesinde kaybolan özgürlük

Toplumun içinde, bireyin davranışları genellikle çevresindekilerin etkisi altında şekillenir.

VAHİT GÖZ 18 Kasım 2023 YAZARLAR KÖŞE

Bu fenomen, sosyal psikolojide ‘‘Seyirci Etkisi” olarak adlandırılır. Seyirci etkisi yada sorumluluğun dağılması olarak da bilinen psikolojik etki; bir durum karşısında olaya tanıklık eden kişi sayısıyla harekete geçen kişi sayısı arasında ters bir orantının olması durumudur. Yani acil bir duruma tanık olduğunuzda eğer kalabalık bir grupla birlikteyseniz, yardım etme ihtimaliniz tek başınıza olduğunuzdan daha düşüktür.

Örneğin kalabalık bir cadde de yürüyen yaşlı bir adamın yere düşmesi durumunda yaşlıya yardım etme ihtimaliniz bir kaç kişinin olduğu aynı cadde de yere
düşen yaşlı adama yardım etme ihtimalinize göre daha düşüktür.

Kısacası kendiniz dışındaki birilerinin, düşen bu adama yardımcı olacağı varsayımınızdan dolayı
kendinizin yardım etme olasılığı düşüktür. Bu toplumsal olayı inceleyen iki psikolog 1960‘lı yılların başlarında gözlemledikleri bu olaya Bystander Effect yani seyirci kalma etkisi adını vermişlerdir.
Bir kalabalık içinde, bireyler genellikle olaya müdahale etmek yerine, diğerlerinin etkisini beklerler. Böylece, birçok insan, duruma müdahale etmek yerine, başkalarının
kararına bağlı kalmayı tercih ederler. Bunun altında yatan ana sebep ise, kalabalık içinde bireylerin kendilerini genellikle ‘ seyirci‘ gibi hissetmelerindedir. Bu durum da,
etraflarında olan biteni sadece izlemelerine neden olur. Ancak, bu durumu fark etmek ve aşmak mümkündür.

Bireyler, seyirci etkisine karşı bilinçli bir şekilde durabilmek için özgüvenlerini ve sorumluluk duygularını güçlendirmelidirler. Yani her bireyin, etrafındaki kalabalığın bir parçası olmanın ötesinde, kendi değerli bir birey olduğunu unutmadan, sorumluluk alabilme
cesaretini göstermesi önemlidir. Seyirci etkisi, sadece bireyin davranışlarını değil, aynı zamanda toplumun genel dinamiklerini de etkileyebilir. Saygı, değer verme, sahip çıkma, çaresize yardım etme
gibi insani ve ahlaki değerlere yönelik algısını etkiler. Bir yerde gerçekleşen insanlık dışı bir davranışın örneğin; bu bir savaş olabilir, kanunsuzluğa uğramış insan
toplulukları gibi bireyi etkileme ihtimali çeşitli bahaneler ardına gizlenemesiyle çok ama çok daha düşük olacaktır. Hissetmek için dokunması veya o acıyı mağduriyeti
görmesi ne kadar önemliyse, bireyin vicdanlı olması, özgür olması da o olaya ilgi göstermesi ve müdahale etmesi için önemlidir.

Bu nedenle, birey o ortamdan ayrıldığında ve özellikle sakinleşip yalnız kaldığında kendine şu soruyu sormalı; ”başkasının ne yapacağını düşünmek yerine ben
birşeyler yapamaz mıydım, veya yapmalıydım” şeklinde özeleştiri yapması önemlidir. Seyirci etkisinin temelinde, bir başka neden daha yeralmaktadır. Aile içinde bireye
tanınan özgürlük ile okul öncesi ve ilkokul yıllarında tanınan ve desteklenen özgürlük/ özgüvendir. Şayet biz yetişkin bireyler seyirci etkisi adı verilen
sorumluluğun dağılması etkisini içimizde ciddi anlamda hissediyorsak, büyük ihtimalle bizlere bakım veren ve ilk eğitimimizde etkili olan kişilerin baskıcı, sorumsuz,
ilgisiz ve otoriter tutum ve davranışlarından kaynaklanıyordur. Bu durumun tam tersi olarak, küçük yaşlarda konuştuğu zaman dinlenilen, söz hakkı verilen,
ihtiyaçlarını çekinmeden isteyebilen, itiraz edebilen ve en önemlisi de kendi duyguları ile barışık olan çocukların toplumsal etki anlamındaki seyirci etkisinden daha az
etkileneceklerini söylemek de mümkündür.

Sonuç olarak; ”Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyen
Malcolm X‘in sözüyle bu yazımızı da bitirmek istiyorum.