İşkence ve Soykırımda zaman aşımı olur mu?

İşkence ve Soykırımda zaman aşımı olur mu?

Almanya bugünlerde sadece Merkel’in gidişi, hükumet değişikliği vs. değil ilginç bir mahkeme ile de gündemde. Şu an 100 yaşını geçmiş bir Nazi devlet görevlisi mahkeme önüne çıkarıldı. Tam 75 yıl sonra, sorumlu olduğu kampta binlerce insanın ölümünde aktif rol almaktan yargılanıyor. Kampın müdürü olarak hepsinin infazında imzası var. Bu yüzden aradan üç çeyrek asır geçmiş,

DR. MUSTAFA AKDAĞ 13 Ekim 2021 DR. MUSTAFA AKDAĞ

Almanya bugünlerde sadece Merkel’in gidişi, hükumet değişikliği vs. değil ilginç bir mahkeme ile de gündemde.

Şu an 100 yaşını geçmiş bir Nazi devlet görevlisi mahkeme önüne çıkarıldı. Tam 75 yıl sonra, sorumlu olduğu kampta binlerce insanın ölümünde aktif rol almaktan yargılanıyor.

Kampın müdürü olarak hepsinin infazında imzası var. Bu yüzden aradan üç çeyrek asır geçmiş, yaşı 100 ü aşmış bile olsa taammüden insan öldürme, soykırıma ortak olma gibi zaman aşımı olmayan suçlarla yargılanıyor.
Dava açmak için niye bu kadar beklendiği konusu ayrı bir konu. Teknik yönleri var.

Ama bu kadar yaşlı bir insanın yargılanıp yargılanamayacağı konusu daha çok gündemde ve ister istemez kamuoyunca da tartışılıyor. Özellikle de ceza-i ehliyet meselesi.

Oysa, kanun koyucu ceza yaşı için bir alt sınır koymuş ama üst sınır belirlememiş. Dolayısı ile de yasal olarak 100 yaşında bile olsa yargılanmasının önünde bir engel yok.

Peki, toplum vicdanı ne diyor?

Hukukçular soykırım, işkence gibi insanlığa, insan onuruna karşı işlenmiş suçların zaman aşımına uğramayacağı ve işlenen suçun büyüklüğüne de bakınca müebbet hapis cezasına çarptırılması gerektiği konusunda hemfikirler -Almanya’da idam suçu olmadığı için verilebilecek en büyük ceza bu-.
Almanya dönemin nasyonal sosyalist Nazi partisinin işlediği bu korkunç suçlarla yüzleşmede çok tavizsiz denebilir. Bunu ülkeyi küçük düşürür vs. gibi sebeplerden dolayı bu tür suçları görmezden gelmiyor, hafife almıyorlar. Ülke şerefi ne olacak diye de hiç mi hiç düşünmüyorlar. Suçu işleyenin kimliğine bakıp hüküm de vermiyorlar.

Suçlu bizdense hüküm başkadır da demiyorlar. Bu tür ırkçılık, soykırım, işkence gibi suçların üstüne kararlılıkla gidiyorlar ve bu konuda istisna tanımıyorlar. Benzer suçların tekrar işlenmemesi için büyük bir kararlılık gösteriyorlar. Zira biliyorlar ki, bu tür suçlar veya saikleri bir hastalık gibi. Ufak bir boşlukta tekrar nüksedebilir. Sürekli tetikte olmak gerekir. Nitekim, bunun acısını ve ülke olarak neye mal olduğunu en iyi kendileri biliyorlar.

Bu yüzden de burada yargılanan bir nevi prensipler aslında. Yani dava sembolik bir mana da taşıyor denebilir. Yargılama bittikten sonra bu mahkûmun şahsi durumu ayrı konuşulur, o insani yön.

Zaten davanın ilk duruşmasında da yaşından ötürü olsa gerek hatırlamıyorum, suçsuzum dedi. Ama insanlığa karşı işlenmiş suçlarda zaman aşımı, hastalık, yaşlılık vs. gibi gerekçeler işlemiyor.

Diğer bir husus ise, demokrasinin olmazsa olmazı olan mahkemenin bağımsız tutumu. Hiçbir baskıya boyun eğmeyen tavrı.

Elbette mahkumun genel durumu dikkate alınıyor ama yaşanmış bunca insanlık dışı cinayetler ortada iken, zulmün şahitlerinden bazıları hala hayatta ve acıları da hala taze iken, o katledilen, gaz odalarında öldürülen, evinden yurdundan edilen, toplama kamplarında eziyet gören, sürgünlerde vatan ve aile hasreti ile ömür tüketen milyonlarca insanın çocukları bu acıyı derinden hissetmeye devam ediyor iken toplum vicdanını rahatlatmak da mahkemenin öncelikle dikkat ettiği hususlardan biridir diye düşünüyorum.

Sosyal acılar böyledir zaten. Açılan yaralar zor kapanır. O meşum olayların mağdurları, hem varsa bizzat yaşayanların kendileri, yoksa da onların kuşaktan kuşağa aktarılan hikayeleri ile büyüyen çocukları ve torunları vicdanen bu travmayı, acıları yaşamaya devam ederler, yüreklerini ancak adaletin yerini bulması tatmin edebilir, o da belli bir oranda.

Fakat, bu tür mahkumiyetlerin sadece Almanya’ya bakan yönü yok elbette. Dünyanın her tarafında dünden bugüne yaşanan, yaşanmaya devam eden haksızlıklar, zulümler ve cinayetler var. Bunları işleyenler yani failler, oluşturdukları bozuk düzenler sayesinde, güçleri yettiği müddetçe halkı yanlarına hukuku da yedeklerine alarak, sanki yaptıkları yanlarına kalacakmış, hiç hesabını vermeyeceklermiş gibi davranabilirler, ama işte bu örnekte olduğu gibi aradan yıllar geçse de adalet daha bu dünyada iken tecelli edebilir. Ahiretin hesabı ise inanan insanlar için çok daha acı olsa gerek.