Bolu Beyi ve Denizli valisi!

Bolu Beyi ve Denizli valisi!

Gerçek mi değil mi bilinmez. Ama Efsane olmuş bir Köroğlu hikayesi vardır. Hatta eski kuşaklardan Cüneyt Arkın’ın canlandırdığı o film karakterini izlemeyen yoktur muhtemelen. İşte geçen haftalarda Denizli’deki dönerci ustası ile Denizli valisinin diyaloğunu görünce aklıma hemen Bolu Beyi ve Köroğlu hikayesi geldi nedense. Aslında yerli bir Robin Hood denemesi de denebilir, efsaneye. Bilmeyenler için

DR. MUSTAFA AKDAĞ 25 Ekim 2020 DR. MUSTAFA AKDAĞ

Gerçek mi değil mi bilinmez. Ama Efsane olmuş bir Köroğlu hikayesi vardır. Hatta eski kuşaklardan Cüneyt Arkın’ın canlandırdığı o film karakterini izlemeyen yoktur muhtemelen. İşte geçen haftalarda Denizli’deki dönerci ustası ile Denizli valisinin diyaloğunu görünce aklıma hemen Bolu Beyi ve Köroğlu hikayesi geldi nedense.

Aslında yerli bir Robin Hood denemesi de denebilir, efsaneye. Bilmeyenler için kısaca özetlemek gerekirse; Merkezi yönetimle il ve eyaletlere vali atayan Osmanlı devleti, Bolu’ya da bir vali gönderir. Fakat bu zalim kişi adeta kendi krallığını kurmuş, sorgusuz, sualsiz ve adaletsiz bir yönetim sergilemektedir. Yüksek vergilerle halkın canına okurken, merkezi yönetimin de gönlünü hoş tutmak için elinden geleni yapar, ta ki yapmış olduğu rezillik ortaya çıkmasın. Padişaha büyük hediyeler gönderir, hatta dünya güzeli kız kardeşi Hüsnübala hatunu da büyük vezire nikahlar. Halk rahatsız olsa da korkudan sesini çıkaramaz. Merkezin de ruhu duymaz yaşanan zulümleri.

Gel gör ki, bu zalim düzenini bozacak bir Köroğlu (Deli Yusuf) çıkana kadar. Bölgenin en iyi seyisi, yani at yetiştiricisidir Yusuf. Bolu Beyi de, padişaha şirin gözükmek için en iyi Tayı aramaktadır. Yolu Deli Yusuf ile kesişir. Kesişir kesişmeye ama bu sonun başlangıcı olacaktır, zalim Bolu Beyi için. Kalkar halasına ziyarete gider Deli Yusuf’un. Deli Yusuf adı üstünde delidir. Sözünü esirgemez, haktan yanadır, aslan gibi dürüst ve de cesur da bir oğlan yetiştirmiştir. Hikâyenin buraya kadar olan kısmı bile siz okuyuculara birşeyler çağrıştırmıştır sanırım zamanımızdan.

Bundan sonraki diyaloglar da çok benzemektedir her dönemin zorbalarına. Bolu Beyi yanına gelir ama Deli Yusuf hiç oralı olmaz. Oysa Bey kendisine el pençe Divan durulmasına alışmıştır.

Seyisin bu tavrı hiç hoşuna gitmez. ”Kocadın iyice Deli Yusuf, gözün bizi seçmez oldu” der.

Yusuf hem vakur hem de hazırcevaptır: “Çevrene bunca dalkavuk üşüşmüşken gözüm seni nasıl seçsin.” diye cevabı yapıştırır.

Bolu Beyi muhtaçtır ona, ama altta da kalmak istemez: “kusura bakılmaz, deliliktir yaşla azar.” deyip onu küçümsemek ister.

Ama Deli Yusuf’un cevabı hazırdır: “Seyisin delisi hiç zarar etmez, lakin beyin azmışı çok kötüdür.”

Bolu Beyi bakar ki Yusuf’la laf yarışı yapmak zor, hakikatler de acı, hemen konuya girer ve padişaha hediye edeceği bir Tay bulmasını ister ondan. Kırk gün de mühlet verir. Deli Yusuf isteksizdir ama kapısına gelmiş birini de geri çeviremez, hem söz konusu da padişahtır. Ona hürmeti başkadır. Civar köyleri dolaşmaya çıkar, sonunda aradığını bulur, ama hayvan çok bakımsızdır.

Ama Deli Yusuf attan anlar: “dünyanın bozulduğunu burdan anlayacaksın” der kendi kendine, “insanın kötüsü beylik sürer, cevherin değerlisi çöplükte sürünür.” der.
Buraya kadar olan sahneler ne kadar da benzemektedir günümüze değil mi? Her neyse, Tayı götürür Bolu Beyi’ne, gerçi oğlu uyarmıştır gitmeden. Her ne kadar Tayın cinsi güzel de olsa, bakıma muhtaçtır.

Deli Yusuf dinlemez, “Her malın hikmetini görünüşünde arayanlar, bu işte berbat yanılırlar.” der. Ama Bolu Beyi çok sert tepki verir, benimle alay mı ediyorsun diye çıkışır.
Deli Yusuf ise doğru bildiğinden vazgeçmediği için tarzını da değiştirmeden: “Bey kısmı bilmediği işi erbabına bırakmıyorsa, ahmaklığı yedi düvele türkü olur.” deyiverir.

Ama bu cesareti onu iki gözünü kaybetmesine sebep olur. Yargısız infaz uzmanı, iki dudağından çıkan kanun sayılan Bolu Beyi onun gözlerini oydurur. Hatta bir sahne daha var ki, Bolu Beyi’nin bu layüsel tavrını gösterme adına ilginçtir. Sarayın bahçesinden erik çalan iki genci ağır cezalandırmak isteyince Bolu Beyi’ni aklı başında tek yardımcısı uyarır: “Aman efendim, atalar demişler, ağalık vermekle olur, bağışlayın garibanları” der.

Bolu Beyi ise: “senin bu atalar niye hep kullardan yana, hiç beyleri kayırmaz.” deyince,

Vezir: “Töredir efendimiz, ayaküstü uydurulmaz.” der. Ama Bolu Beyi, o kadar güç sarhoşudur ki, ne kanun, ne nizam ne de töre tanımaktadır.
Ruşen Ali, yani Köroğlu babasının gözlerinin oyulmasına çok kızar, ama elinden de birşey gelmez. Babası ona, “O Tayı bana geri getir, intikamımı o Tay ile alacağım” der. Köroğlu gider Saraya ama nafile, elinden bir şey gelmez. Çaresizce otururken, Sarayın balkonundan Hüsnübala onu görür ve aşık olur. Kendini farklı tanıtır ve Köroğluna yardım eder. Tayı geri gönderir. Tay geri gelince, Deli Yusuf şöyle der: “Bre Bolu Beyi, gözümü çıkardın ama özüme ilişemedin.”

İşte böyle dostlar. Özü hiçbir şeye feda etmemek gerekir. Hikâyenin devamını merak edenlere bırakalım ve Deli Yusuf’un Bolu Beyi’nin adamları tarafından yaralanıp, ölmeden önceki son sözleri ile yazıyı bitirelim: “Oğlum, bütün bilgeliğim ve hünerlerim sana mirastır. Alnımı ak çıkar. Her daim nefsine hakim ol, beline ve yüreğine sıkı ol. İçki içmeyi, zayıfa eziyet etmeyi haram belle. Her şeyin güzelini sev, duygulu, akıllı ve ince yaşa. Zalime kılıç gibi, mazluma ümit gibi işlesin inceliğin.”