Alevilik bilincinde mutlaklık

Alevilik bilincinde mutlaklık

Sayısız eksikliğimiz, yetmezliklerimiz var. Her şeye rağmen yine de inancımıza dair şüphemiz, ikrarımıza dair tereddüdümüz Ehl-i Beyt’e muhabbette kuşkumuz yok. İstediğimiz boyutta toplumumuzu özlediğimiz konuma (henüz) getiremedik. Diğer yandan bu ideallerden vazgeçmedik, vazgeçmeyiz. En önemlisi de bunca zihinsel kirliliğe inat Alevilik bilincimizden şüphemiz yok. İnancımıza, yolumuza, değerlerimize bağlılık ve hizmet noktasında çelişkimiz yok. Budur esas

REMZİ KAPTAN 24 Ocak 2022 REMZİ KAPTAN

Sayısız eksikliğimiz, yetmezliklerimiz var. Her şeye rağmen yine de inancımıza dair şüphemiz, ikrarımıza dair tereddüdümüz Ehl-i Beyt’e muhabbette kuşkumuz yok. İstediğimiz boyutta toplumumuzu özlediğimiz konuma (henüz) getiremedik.

Diğer yandan bu ideallerden vazgeçmedik, vazgeçmeyiz. En önemlisi de bunca zihinsel kirliliğe inat Alevilik bilincimizden şüphemiz yok. İnancımıza, yolumuza, değerlerimize bağlılık ve hizmet noktasında çelişkimiz yok. Budur esas olan. Bu temel üzerine bıkmaksızın, geriye düşmeksizin bu yolu sürmeye, inancı yaşamaya, değerleri sahiplenip geliştirmeye devam edeceğiz. Şöyle etrafımıza bir bakalım. Öyle uzağa gitmeden en yakınlarımızın inançsal ve düşünsel olarak hangi konumda olduklarına bir bakalım. Ne görüyoruz onlarda? Değerlerine, inançlarına, onları var eden geçmişlerine yani Aleviliklerine bağlılıkları var mı?
Ben çevreme baktığımda bunu gönül rahatlığıyla var diyemiyorum. Her biri bir başka neden dolayı, kimi ekonomik, kimi felsefi, kimi siyasi nedenlerden dolayı Alevi değerlerinin dışına çıkmışlar ve hatta bazıları Aleviliğe karşıt bir konumdalar. Öyle olduğu için sayımız günden güne eriyor, koşar adım marjinal hale gelmeye doğru gidiyoruz. Bütün bunlar acı veriyor olsa da ne yazık ki gerçeğimizdir. Daha Alevilik bir inanç kimliği değildir çoğu kişi için. Alevilik kültürel kimlikte değildir, bu aşamayı da aştık ne yazık ki. Bir çok kimse Alevi inançlı bir ailede doğup bu değerlerle yaşamı anlamlandırdıktan sonra kendisine yeni kimlikler ediniyor ve koşar adım Alevilikten kaçıyor.
Kaçarken de Alevi kimliğine ve değerlerine her türlü karşıtlığı (düşmanlığı) adeta sanki büyük bir marifetmiş gibi yapıyor. Azınlık olmak, yıllar yılı iktidarların hedefinde olmak, egemen dini anlayışın cenderesinde kalmış olmak ve daha başka nedenlerden dolayı çoğu kez kendimizi söz ile dahi savunamıyoruz. Bu manada sahipsiz bir toplumuz. Bazıları hiç bir siyasi lidere, örgüte, gruba eleştiri bile yapamazken bütün Alevi değer ve kutsallarına en ağır hakareti adeta kendisine hak görerek yapabiliyor. Yapıyor çünkü yaptığında onun bu hakaret ve düşmanlığının yanına kar kaldığını biliyor. Meydan boş ve isteyen istediği gibi saldırıyor, havlıyor, kinini kusuyor ve alabildiği kadar bir parçayı Alevi toplumundan almaya çalışıyor. Abartı değil bu yazılanlar.
Yüreğinizle bir çevrenize bakın, emin olun daha beterini göreceksiniz. Günümüz dünyasında coğrafyamızda en sahipsiz, mazlum, örgütsüz toplum Alevi toplumudur. Bundan dolayı siyasi, dini, ideolojik grupların kendilerine yeni alan açmak, kadro ve taban kazanmak için ilk başvurdukları toplum Alevi toplumudur. Sahipsiz olan Alevilerin arasında istedikleri gibi at koşturuyorlar.
Ağızlarına geleni söylüyor, kendi düşüncelerinin kabul görmesi için Alevi olan ve toplumun Alevi kalmasını sağlayan ne varsa saldırıyorlar.
İşte bütün bu nedenlerden dolayı toplumsal olarak gittikçe dar alanlara sıkışan, gücü olmayan, kimsenin ciddiye almadığı bir topluluk haline gelmiş durumdayız.
Bu gerçekliği gören ve hizmet etmeye çalışanlar ne kadar çaba ve emekte sarf etseler çok yol alamıyorlar. Bu oldukça kahredici bir durumdur.
Ne yapmak gerek peki?
Yukarıda izah etmeye çalıştığım gibi ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın asla yola, ikrara, hizmete dair bir çelişki ve kuşku olmasın.
Zerre kadar taviz vermeden yapabildiğimiz kadarıyla hizmeti aksatmadan mücadeleye devam etmeliyiz. Budur esas olan.
Vazgeçmemek, elinden gelenin en iyisini yapmak.
Elbette günün birinde en doğru yöntemleri bulur, en iyi taktikleri kullanır ve özlediğimiz toplumsal ilerlemeyi sağlarız.
Çünkü inancımız Hakk inancıdır, yolumuz hakikatin yoludur.
Bu yolda yürüyenlerin Hakk daima yardımcısı, Hızır yoldaşı, Şah-ı Merdan Ali rehberidir.
Hakk yardımcımız, Hızır yoldaşımız, Hz. Ali rehberimiz ise eninde sonunda başarıyı sağlamaz mıyız?
Bu yolda olmak bile, hizmet etmek ve ikrar sahibi olmak bile başarıyken…

ÖNE ÇIKANLAR