14 bin yıllık alevilik

14 bin yıllık alevilik

Modern zamanlar insanın kendi kimliğini, gerçeğini inkar etmesi veya yok sayması için bir gerekçe midir?

REMZİ KAPTAN 05 Ekim 2023 YAZARLAR KÖŞE

Kendi aslından utanıp gerçeğini yok sayarak kendisine sahte bir kimlik oluşturmakla kişi ne kadar saygın, huzurlu olabilir ki?

Bazı Alevilerin içine düştüğü durum tamda budur.

Kendi gerçeğini inkar ediyor, edemediği durumda yok sayıyor, yok sayamadığı zamanda kendisine sanal bir geçmiş yaratmaya çalışıyor.

Bu yarattığı sanal geçmişle övünüyor, onunla saygınlık kazandığına inanıyor.

Oysa asırlar öncesinden her devrin insanına seslenmiş Hz. Ali: “Aslını inkar eden haramzadedir” diye.

Asla ve asla ayıplamak anlamında demiyorum.
Gerçeğimizin tespiti anlamında dile getiriyorum.

Hepimiz yaşadık, biliyoruz ki biz Aleviler çoğunlukla kır ve köy toplumuyuz.

Bundan 50-60 yıl öncesine kadar ekseriyetle köylerde yaşıyorduk.

Köy hayatı ise bilindiği gibi bir çok olanaktan yoksunluk anlamına geliyor.

Bir çok yönüyle moderniteyle kıyaslandığında ilkel bir üretim ve haliyle yaşam şekli demektir.
Yani bizler veyahut babamız, dedemiz köy hayatını yaşadı.

Köy hayatı da moderniteyle kıyasladığımızda arada uçurumların olduğu bir hayattı.

Elektriğin, kanalizasyonun, su şebeke sisteminin olmadığı, insanların hayvanlarıyla aynı yaşam alanını paylaştığı bir yaşamdı bizlerin bundan yarım asır öncesine kadar yaşadığı hayat.

Böyle uzak olmayan bir geçmişimiz var.
Bu satırların yazarının da çocukluğunda şahsen tecrübe ettiği bir yaşam.

Bundan utanılacak, gocunacak bir durum yok.

En basit örneği ile köy ortamında modern anlamıyla bir tuvalet sisteminin olmayışı ve köylülerinde doğal olarak bunu yadırgamaması ve tuvalet ihtiyacını en ilkel şekilde gidermesinin utanılacak bir yanı yok.

Yine bin yamalı ve yırtık bir elbisenin giyilmesi gayet doğaldı.

Şartlar o vakit öyleydi.

Gerçeğimiz buydu.

Böylesine bir yakın geçmişine sahip olan bizler bu geçmişi sanki yasamamışız gibi bundan 14 bin yıl öncesinden kendimize çok çok üstün bir kimlik ve geçmiş bulmaya çalışıyoruz.

Ve bunu sanki günümüzde bile öyle bir medeniyet yokmuş gibi anlatıyoruz.

Yahu arkadaş biz 50 yıl önce ilkel şartlarda yaşıyorduk 14 bin yıl önce nasıl ileri bir medeniyet olabiliriz ki?

Biz 300 yıl önce nereden gelip şu an yerleştiğimiz yeri bilmiyor ve yine 300 yıl önce atamızın hangilerinin olduğunu bilmezken nasıl 14 bin yıl önceki bir toplumu atamız kabul ediyor ve bu saçmalığa adeta iman ediyoruz.

300 yılda dünya bu kadar değişmişken, 50 yılda köylerden en modern yaşama geçmişken nasıl oluyor da 14 bin yıl öncesinin toplumuyla bir olabiliyoruz?

Burada bir akıl tutulması yaşanmıyor mu?

50 yıl önce tuvaleti olmayan, hayvanlarımızla aynı mekânı paylaştığımız köylerde bin yamalı ve yırtık elbiselerle yaşıyoruz oluşumuzu göz ardı edip 14 bin yıl önceki bir toplumu idealleştirmek ve onun devamı olduğuna iman etmek hangi duygunun dışavurumudur acaba?

Şimdiki moderniteyle kıyasladığımızda 50 yıl önce böyle ilkel şartlarda yaşıyorken 14 bin yıl önce yarı hayvansı bir şekilde yaşayan topluluğu nasıl sahipleniyoruz?

  1. 300 yılda bunca değişim yasamışken nasıl olurda 14 bin yıl aynı toplum, etnik yapı, inanç olarak kaldık?

Bu mümkün mü?

Elbette bu mümkün değil.

Bütün bunlar var olan gerçeğimizi inkar için uydurulmuş olan sanal kimliklerdir.

Var olan gerçeğimizde 50 yıl önce yaşayan babamızın, dedemizin inancını inkar ediyoruz, kabul etmiyoruz, benimsemiyoruz.

Bir bütün halinde bundan kurtulamadığımız içinde kendimize hayatta karşılığı olmayan, akla ziyan teoriler geliştiriyoruz.

14 bin yıllık Alevilik diye anlatılan saçmalıkların özü böyledir.