Alevilik yoluna hizmet ederken zaman zaman çevremizdeki duyarsızlıklar karşısında yalnızlık duygusuna kapılabiliyoruz.
Bu duygunun yaşamımızda, mücadelemizde yeri olmaması gerekiyor.
Çünkü yalnız değiliz.
Belki sayımız zahiri anlamda azdır.
Belki yola inanıp hizmet edenler birbirinden uzaktır.
Belki bin bir nedenden dolayı geri çekilenler vardır.
Her neyse, nedense, niçinse; biz yine de yalnız değiliz.
Zahiren sayımız az olsa dahi, yalnız olmadığımız gibi asıl sayımız bu yola hizmet etmiş binlerce erenimizin soylu mirasıdır.
Onların gaip âleminde, bâtında varlıkları ve destekleridir.
O erenlerimizin, yolu sürmüş olan ulularımızın mirası bize yüzlerce yıl yetecek niteliktedir.
Bu onurlu miras, yolu sürenlere daima ışıktır, kılavuzdur, yol göstericidir.
Bunun bilincinde olan, yalnızlığı aşar ve yoluna devam eder.
Varsın tarih ve toplumun bilincinden uzak olan, Hakk’ın ve hakikatlerin ışığından mahrum kalanlar bizleri anlamasınlar.
Bizler, erenlerimizin soylu mirası ile o mirasa kendi çapımızda bir şeyler katarak Hakk inancı ve hakikat yolu olan inancımızı yaşamaya devam ederiz.
Yalnız değiliz.
Hakk inancına inanıyoruz, Hakk bizimledir.
Hakikat yolunda gidiyoruz, Hızır yoldaşımızdır.
Ehlibeyt’e bağlıyız; onları server bilen cümle erenler candaşımızdır.
Hacı Bektaş Veli’nin izindeyiz; ulu Hünkâr haldaşımızdır.
Böylesine etrafı manevi surlarla çevrili olanların yalnızlık diye bir derdi olabilir mi?
Çaresizlik ve sıkıntıları olabilir mi?
Elbette ki olmaz.
En zorlu şartlarda dahi, erenlerin keşfi kerametleri üzerlerinde hazır nazır olanlara darlık ve zorluk yoktur.
Yeter ki bizler inancımızda, ikrarımızda tutarlı olalım; samimi ve içtenlikli olalım.
