Röntgen

Hayatımızın akışı içerisinde arzu ettiğimiz veya etmediğimiz ortamlarda bulunabiliriz. Buralarda yıldızımızın barıştığı kimseler olduğu gibi, zaman zaman  asla yıldızımızın barışmadığı da olabilir. Ama sosyal kültürün gereği olan nezaket çerçevesinde herkesle güzel geçinmeye çalışırız, çalışmalıyız da… Çünkü toplumun her tabakasıyla, her bireyiyle bir şekilde alışverişimiz vardır. Daha açık bir deyimle, her insan bir diğerine direk veya

ÜZEYİR TÜFEKÇİ 05 Şubat 2018 ÜZEYİR TÜFEKÇİ

Hayatımızın akışı içerisinde arzu ettiğimiz veya etmediğimiz ortamlarda bulunabiliriz. Buralarda yıldızımızın barıştığı kimseler olduğu gibi, zaman zaman  asla yıldızımızın barışmadığı da olabilir.

Ama sosyal kültürün gereği olan nezaket çerçevesinde herkesle güzel geçinmeye çalışırız, çalışmalıyız da… Çünkü toplumun her tabakasıyla, her bireyiyle bir şekilde alışverişimiz vardır.

Daha açık bir deyimle, her insan bir diğerine direk veya dolaylı olarak muhtaçtır. Çünkü insanoğluna kabiliyetler farklı farklı verildiği için, herkes her konuda uzman olamaz. Ancak kendi ruh programına yerleştirilen yetenek sahasında başarılı olabilir. O konuda insanlığa daha faydalı olabilir.

Başka sahalarda becerikli olan kişilerin ortaya koyduğu işler çok hoşuna gitse bile, herkesin insanlık yararına iş yapabilmesi, bir eser ortaya koyabilmesi kendisini tanımasından geçer. Aksi takdirde yaptıkları ‘Başkasının yürüyüşünü taklit etti, fakat kendi yürüyüşünü de unuttu’ atasözüne benzer.

Fakat insanlar arasındaki kabiliyetlerin ürünü olan olağan sosyal alışveriş esnasında birdenbire hırs denen kavram araya girerek münasebetleri zehirler. Hırsın güdümüne giren kişi adeta başkalarına hayat hakkı tanımamaya başlar.

Mesela madde ve para hırsı başkalarının bir şey kazanmasını istemez, hep kendisi kazansın. Halbuki kazandığının çok azını yiyebilir, geri kalanının hayatı boyunca hamallığını yapar.

Bir makama oturunca asla kalkmak istemez, oraya başkasını yaklaştırmamak için çevirmediği entrika kalmaz. Herkesin kendi makamının önünde kul, köle olmasını bekler.

Şöhret virüsüne yakalanırsa sadece kendinden bahsedilmesini ve başkalarının unutulmasını arzu eder. Halbuki şöhret kalbi öldüren zehirli bir baldır.

Mantığı, realiteyi elinin tersiyle geri plana iteklemiş olan acımasız ve doymak bilmez hırsın sevkiyle kendisi her şey olmaya özenir. Toplumun diğer bireylerine olan ihtiyacını hemen unutuverir.

Yukarıdaki özelliklerin biriyle veya bir kaçıyla tanınan şahsın hemen zeka seviyesi de yükseliyorcasına insanlara nasihat etmeye başlar. Çünkü hırsın etkisiyle mantığı uyuştuğu için, asıl kendisinin nasihate muhtaç olduğunu çoktan unutmuştur.

Muhatapları ise gerek nezaketinden, gerekse makamın korkusundan her zaman realiteyi dile getirerek tepki veremezler. Ama psikolojik baskıyla susturulsalar bile asla inanmazlar, güvenmezler.

Çünkü insanoğlunun kalbi röntgen gibi aklın daha ötesindeki görüntüleri çeker. Asıl yukarıdaki röntgen cihazı ise hiç kaçırmaz.