Dertleşebilmek

Günümüzde insanlarla birazcık samimi ortamda konuşabilme fırsatınız olursa, kısa süre sonra birçok insanın ‘beni dinlemiyorlar, dinleyenler ise anlamıyorlar’ diye dertlendiğini duyarsınız. Herkes kendini dinleyecek, ona içini dökecek, onu anlayacak bir derttaş, yani dert ortağı arayışı içindedir. Etrafına bakarsa belli ölçülerde ve seviyelerde ihtiyaç hissettiği muhatapları da bulabilir. Bu bazen akraba çevresinden, bazen dost ve arkadaşlar

ÜZEYİR TÜFEKÇİ 29 Ocak 2018 ÜZEYİR TÜFEKÇİ

Günümüzde insanlarla birazcık samimi ortamda konuşabilme fırsatınız olursa, kısa süre sonra birçok insanın ‘beni dinlemiyorlar, dinleyenler ise anlamıyorlar’ diye dertlendiğini duyarsınız.

Herkes kendini dinleyecek, ona içini dökecek, onu anlayacak bir derttaş, yani dert ortağı arayışı içindedir. Etrafına bakarsa belli ölçülerde ve seviyelerde ihtiyaç hissettiği muhatapları da bulabilir.

Bu bazen akraba çevresinden, bazen dost ve arkadaşlar arasından birisi olabilir. Buralardan bulamazsa ya da buldukları kafi gelmezse bu konuda uzman bir psikologa kadar gidebilir.

Orası da ayrı bir içini dökme şeklidir, ama para karşılığı… Ama bütün bunlar dertli kişiyi kaç saat, kaç gün, kaç ay dinleyebilir? Ne derece derdine derman olabilir, ayrı bir tartışma konusu.

Ayrı bir husus ta dertleşmek isteyen kişinin karşısındakine güvenebilmesidir. Çünkü ne kadar çok güvenirse, o kadar içindekileri rahat boşaltır. Kültürümüzün bir parçası olan çeşitli müzik parçalarına da kulak verirsek, hep ‘güvenememek, candan dostlukların olmayışı ve ihanetler’ hakkında şikayetler dillendirilir.

Demek ki bağrı yanık bir şair yazmış, diğeri de bestelemiş ve bu halkın dili olmuş. Yıllar önce Berlin’de kalabalık bir parkın içinden geçerken, Anadolu’dan kopup gelen bir gencin, etrafındakilere hiç aldırmadan uzun süre bağırarak Türkü çığırıp içini döktüğüne şahit olmuştum.

Kendisini seyrederken, acaba hangi sıkıntılar bunu bu derece söyletiyor, diye düşünmüştüm. Tam konsantre olmuş şekilde, sanki ayrı bir dünyadaydı ve kimseyi görmüyordu.

Bu durum, kişilerin sosyal hayatta karşılaştığı insanların ve de onlarla yaşadığı hadiselerin negatif yönlerinin altında kalmasının iniltileridir. Bu kişilerin dünyasında, olayların direk veya dolaylı olumsuz yönleri, olumlu yönlerini adeta ezip geçmiştir.

Çünkü şu dünyada insan hayatını genel bir bakış açısıyla gözlemlersek, insanın hoşuna gitmeyen şeylerin, hoşuna gidenlerden daha fazla olduğunu fark ederiz. Bir problem ve çözüm sarmalında hayat devam eder gider. Bu seyir içerisinde tam manasıyla aradığı muhatabı bulabilme ise insanların en büyük hedefidir. Sanki bireyler kendisini bir muhatap yetimi gibi hissetmekte.

Öyle bir muhatabı olmalı ki kendisini sabırla ve sonuna kadar dinlesin. En heyecanlı yerinde kestirip kelimeler boğazında düğümlenmesin. Dile getirdiği fikirleri ve arzuları da öyle hemencecik reddedilmesin, hatta mümkünse tasdiklesin. Ve aynı muhatabını her aradığında da yanında bulabilsin. Tabi ki bu özelliklerde birisini bulamayınca, artık dünyada konuşacak adam kalmadı, gibi serzenişler duyarsınız.

Halbuki aradığı çok yakınında ve kendisini sonuna kadar dinlemeye hazırdır. Arzularını ya aynısıyla ya da daha iyisiyle yerine getirmeyi dilemektedir. Her arandığında arayanın yanında, müracaat kapıları gece gündüz açıktır. Keşke insanoğlu hakiki dostunun kapısını her an uygun bir dille çalabilse. Çünkü vermek istemeseydi, isteme duygusunu vermezdi.