Akıl ve bilgi dengesi

İnsan aklı sosyal ve pozitif bütün bilim dallarını, gözü önünde sergilenen tabloları okuyarak kurmuştur. Bu sergilerdeki tablolar ise, içinde yaşadığımız dünyada ve de evrende uyumlu bir birliktelik içinde bulunan bütün varlıklardır. Her bilim adamı kendine yaratılıştan verilen kabiliyetlerin gözlüğüyle, dünya kütüphanesi içindeki kitaplarda (insan, hayvan, bitki ve diğer cansız varlıklar) şifreli olarak yazılmış olan bilgileri

ÜZEYİR TÜFEKÇİ 21 Şubat 2018 ÜZEYİR TÜFEKÇİ

İnsan aklı sosyal ve pozitif bütün bilim dallarını, gözü önünde sergilenen tabloları okuyarak kurmuştur. Bu sergilerdeki tablolar ise, içinde yaşadığımız dünyada ve de evrende uyumlu bir birliktelik içinde bulunan bütün varlıklardır.

Her bilim adamı kendine yaratılıştan verilen kabiliyetlerin gözlüğüyle, dünya kütüphanesi içindeki kitaplarda (insan, hayvan, bitki ve diğer cansız varlıklar) şifreli olarak yazılmış olan bilgileri çözerek kâğıda aktarmıştır.

Bu aktarımlar sınıflandırılarak anatomi, biyoji, fizik, kimya, psikoloji, sosyoloji v.b. şeklinde adlandırılarak insanlığın istifadesine sunulmuştur. Bu bilim dallarının gelişme süreci insanlıkla birlikte devam edecektir. Tabiki bu emeğinin sonucunda ödül olarak bilim adamının ismi, kendisi tarafından çözülen şifreye verilerek filanın kanunu şeklinde adlandırılmıştır.

Hâlbuki bahsedilen kanun tabiatta önceden de vardı ve kimsenin farkına varmadığı zamanlarda da fonksiyonunu yerine getiriyordu. Gözü önündeki eşyanın tabiatta oynadığı harikulade rolün farkına varan insanoğlu, onları kopyalayarak teknolojik sistemleri geliştirdi.

Eşyanın içinde işleyen sistemi ve dış dizaynını ne ölçüde iyi kopya edebildiyse, o derece başarıya imza attı. Gemilerin yüzmesinden, gökte uçakların uçmasına kadar her şey, kendi sahasında faaliyet gösteren yaratıkların kopyalama çalışmalarıdır. Tabiki tam aynısını beceremediler, çünkü orijinalleri yukardan patentliydiler. Eskiden Japonlara sanayi kopyacısı derlerdi, şimdi de Çinlilere diyorlar, aslında bütün insanlık kopyacıdır.

İnsanı en çok etkileyen ise, çoğu zaman üzerini çiğneyip geçtiğimiz otlar, bitkiler alemidir. O kadar hassas çalışarak bizim için faydalı şeyler üretip, bize takdim ediyorlar ki, insan hayrette kalıyor. (Fakat hırsın kapladığı gözü doymayan insanlık, onun da genetiğiyle oynayıp kendine zararlı şekle soktu.)

Ama bütün bunlara alıştığımız için bizim gözümüzde harikalığını kaybetmiş, adeta basitleşmiştir.

Mesela incir, üzüm, ceviz gibi bitkiler; dikildikleri topraktan mineralleri öyle hassas ölçülerle emerler, yani bize faydalı olacak şekilde meyvelerine yüklerler. Faaliyet gösterdiği toprağında bazı maddeler bolca bulunabilir. Ama o kendine yüklenen ölçü mantığından asla şaşmaz, hep hikmetli hareket eder, yoksa meyve yerine zararlı maddeler ortaya çıkabilir.

Aynı şekilde sosyal bilimciler de kendi birikim ve kabiliyet topraklarından topluma faydalı olacak fikir meyveleri üreten ve ufuk açan şahsiyetlerdir. Bilgi tarlasında aklına esen her şeyi dizayn etmeden aynen aktarmak bazen faydadan çok zarar verebiliyor.

Önemli olan karşıdakinin doğru anlayabilmesi ve bunu faydalı şekilde kullanabilmesidir. Hangi bilgi gıdasının nerede, ne zaman, ne kadar ve hangi duygularla verildiği hesaplamalı. Aktarılan bilgiler ölçüsüzse hikmetsiz olur, bir de baskısı altında kalınan duygular kelimelere yüklenmişse genetiğiyle oynanmış olur. Demek bilgi birikimi kadar onu faydalı kullanabilmekte önemli.

İnsanın aklı bilgisinden fazla olmalı ki topluma faydalı olsun…