Türkiye’nin yeni(lenmiş) resmî ideolojisi

Türkiye’nin yeni(lenmiş) resmî ideolojisi

Devletin kısa aralıklarla organize ettiği 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü törenlerine yakından bakıldığında günün koşullarına göre yeniden şekillendirilmiş resmî ideolojinin görücüye çıktığı ayan beyan görülüyor. 12 Eylül 1980’deki askerî darbenin akabinde Türk-İslam Sentezi olarak bilinen ideolojik yaklaşımı Kemalizm’e eklemleyerek acil ideoloji sorununa çözüm bulan devlet, anlaşılan o ki yine aynı

DR. ÜNAL BİLİR 12 Kasım 2019 DR. ÜNAL BİLİR

Devletin kısa aralıklarla organize ettiği 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü törenlerine yakından bakıldığında günün koşullarına göre yeniden şekillendirilmiş resmî ideolojinin görücüye çıktığı ayan beyan görülüyor.

12 Eylül 1980’deki askerî darbenin akabinde Türk-İslam Sentezi olarak bilinen ideolojik yaklaşımı Kemalizm’e eklemleyerek acil ideoloji sorununa çözüm bulan devlet, anlaşılan o ki yine aynı mümbit kaynağa yönelerek 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından gereksinim duyduğu ideolojiyi bulmuş gibi gözüküyor.

Devlet yeni, daha doğrusu yenilenmiş/tazelenmiş resmî ideolojinin adını henüz bağışlamadı. Ancak şu kadarını biliyoruz ki reçete veya merhem yine aynı aktardan.

Türk-İslam Sentezi (https://ediss.sub.uni-hamburg.de/volltexte/2005/2311/) Türklük, Müslümanlık ve Batı sacayağı üzerine oturttuğu kazanda hazırladığı ideolojik merhemi 1980 yılındaki askerî darbenin ardından devletin daha doğrusu darbe kurmaylarının hizmetine sundu ve dönemin kültür, eğitim politikaları içinde kendine geniş bir yer açtı. Devlet bu birikimden yine istifade etmek istemiş olmalı ki, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından yine aynı ideolojik miras ile iş birliği yapmaya karar verdi.

Peki yeni(lenmiş) resmî ideoloji içinde bu mirastan neler var?

Devletin bünyesini ‘virüslerden, diğer zararlılardan’ arındırmak için hazırlanan yeni ideolojik formül adete ‘akıllı’ bir ilaç gibi. Zararlı olarak etiketlenen ve devletin bünyesini ‘saran’ İslami cemaatleri kılcal damarlardan temizlemesi beklenen akıllı ilacın faydalı olduğu düşünülen oluşumları ise bünyede tutması gerekiyor. Bünyenin ‘terörist’ olarak kodlanan tüm oluşumlara karşı zinde tutulması gerektiğinden bu oluşumlarla mücadele daha güçlü şekilde devreye sokuluyor.

Türk-İslam Sentezi’nin ‘millî’ kapsamına karşın, yeni ilacın Türkiye dışında özellikle Balkanlar, Orta Doğu ve Kafkaslarda da işe yaraması gerekiyor. Yenilenmiş resmî ideolojin en önemli bileşenlerinden biri olan devlet kontrolündeki Sünni İslam Vehhabîliğe karşı sert tutumunu sürdürürken, İran’a karşı yumuşamış hatta İran’ın gücünü kabullenmiş görünüyor.

Devleti kutsallaştıran, ‘asker millet’ damarını kabartan, ihanet çemberini daha da genişleten milliyetçilik anlayışı dama taşı gibi yerinde dururken; doğal olarak Osmanlı miras ve misyonunun altı daha belirgin bir şekilde çiziliyor.

Yenilenmiş resmî ideolojideki en belirgin farklılık ise sacayağın Batı ayağında. ‘Batı’nın çoğu zarar, azı karar’ düsturundan hareket eden aktüel resmî ideoloji bir yandan NATO, AB gibi uluslararası veya ulus üstü kuruluşlarla resmî ilişkilerini sürdürürken; diğer yandan Batı karşıtlığını sürekli dillendirmekten geri durmuyor. ABD’nin yaşattığı hayal kırıklığının tesellisi Rusya’da aranırken, güya II. Abdülhamid’in ‘düvel-i muazzama’yı birbirine düşürme politikası günün koşullarına uyduruluyor.