Tüm kainat dönüş halinde değil midir?

Dünya dönüyor, yıldızlar, gezegenler, atom çekirdeğinin etrafındaki dönüş… cümle varlık dönüyor. İşte semahta bu dönüşün insandaki yansımasından başka bir şey değildir.

REMZİ KAPTAN 24 Mayıs 2025 YAZARLAR
Dünya dönüyor, yıldızlar, gezegenler, atom çekirdeğinin etrafındaki dönüş… cümle varlık dönüyor.
İşte semahta bu dönüşün insandaki yansımasından başka bir şey değildir.
Semah; varoluşun, aşk hali ile kişide meydan gelmesi, açığa çıkmasıdır.
Semah; inananların miracı, göğe yükselmesi, başka bir boyuta yani zahirden batına geçmesidir.
Bu akşam delilimi uyandırıp duamı ettikten sonra ayağa kalkıp dara durdum.
Sonrasında ise delilin aydınlattığı gönlümün evreninde, tıpkı makro evren gibi semah dönmeye başladım.
Figürlerimin belli bir düzende olması, estetik bir mana taşıması beni çok alakadar etmiyordu.
Gözlerim kapalı, duyumsayarak varlığı, birleşerek cümle varlıkla, açarak hakikate gözlerimi semah dönmek…
Bu dönüş kendime varıştır, ilk enerjinin maddeye dönüşmesi…
ilk an’a ulaşıp cümle varlığın (hakikatin) tümüne ulaşmak, olmak…
Tüyden daha hafifim şu an, bir o kadar da aşkın o tüm boyutlarıyla yaşanmasından dolayı cümle kainatı sırtına almışcasına ağır…
Durmak istiyorsun, namümkün durmak, kainatın durması mümkün olmadığı gibi.
Yürek kabardıkça kabarıyor, coştukça coşuyor, kendi tensel varlığını aşıyor, zahiri geride bırakıp batına yol alıyor, ilk başlangınca…
Hayır, hayır, burası ilk başlangıcında ötesi, burası Bezm-i Elest, burası Kal-u Bela, burası tüm nurların yegane nur ile yek olduğu yer/an.
Hayy, Hakk, Hu… yüreğimden dilime yansıyıp ses oluyor…
Daha bir coşkun şekilde dönüyorum semahımı.
Evet, yanlış yok, semah inanan yüreğin miracıdır, ötesidir, varoluşun çekirdek haline ulaştıranıdır.
Sonsuz kainatın küçük bir mavi yuvarlığında sınırlı bir zamanda yaşayan insan, sen ne soylusun böyle.
Sen Eşref-i Mahluksun.
Cümle varlığı kendi özünde barındırıyorsun.
Ne mucizedir senin varlığın, yaşıyor olman, deneyimlemen.
Ne müthiştir yokluk aleminden varlık alemine çıkışın, nasıl bir seyirdir bu böyle?
Akıl yetmiyor anlamaya, kavramaya, doğru şekilde bakmaya.
Aşk gerek.
Aşkla dönmek gerek semahını, yönünü dönmeni dileyerek.
Farkında mısın bütün bunların?
Yaşamını nasıl heba ediyorsun, dünyanın basitlikleriyle.
Neden görünmez ki bunca keramet, güzellik, hikmet?
Oysa Hakk’ın var ettiği her şey ne de güzel yerli yerince.
Sende öylesin, müthişsin, o nuru taşıyan ve bunun bilincinde olan yegane varlıksın.
Çok mu önemli varlığının bilincinde olmak?
Öyle de yaşanılıyor, böylede yaşanılıyor, dimi?
Evet, çok gerekli.
O olduğu halde yaşamın tümünün daimi bir aşk hali ile yaşanmasıdır.
Cümle varlığı kendi küçük aleminde cem ederek, an be an bu birlikteliğin dile gelmez, tarifi imkansız halini yaşamaktır.
Aşk ile, aşkın kendisi olarak…
Hayy, Hakk, Hu…
Cümle kainat dönüyor, ya ben nice dönmeyeyim…
Daha bir dönmeliyim semahı, sonsuz dönüşün başlangıç noktasına ulaşmayı dileyerek.
O hal ile seyir ederek cümle varoluşu, an be an, adeta ağır çekim misali, ilk toz zerreciğinden, sonsuzluğa…
Başlangıçtan sonsuzluğa, sonsuzluğun bir yerinden tekrar başlangıç anına, ötesine.
Tensel olanı aşarak, bedeni araç kılarak canın cümle alemi seyrangah eylemesine…
Dönüyorum, aşk ile, tutku ile, dilimde Hakk’ın ismi, daimi bir zikir, vecd, coşkunluk hali…
Var gücümle –ki gücümün boyutunun bilincinde değilim- dönüyorum, dönüş kendimedir.
Seyir ettiğim alem mi?
Ben değil miyim bu seyranına daldığım?
Canın bedeni seyre dalması…
Huzurundayım işte.
Kendim olarak, arı ve duru olarak, Bezm-i Elest ikrarına sadık kalmış ve zahirde bunu yinelemiş olarak.
Hayy, Hakk, Hu…
Zikr ediyorum yürekten dilime ulaşanları, bildiğim ve bilmediğim ama yüreğimden akan, çağlayan olan…
Döndüğüm semah “Kırkların Semahıdır”.
Semahları saf olanın, arı ve duru olanın günahları af olmaz mı?
Yalın ayak semah dönenin, seyir için değil, Hakk için semah dönenin yüreği kanatlanmaz mı?
İşte an o (bu) andır.
Yalın ayak dönüyorum semahımı, zırhlarımdan ve kabuklarımda sıyrılmış olarak, özümle, yüreğimle, cümle kainatın dönüşünü emsal alarak.
Döndüğüm çark-ı pervaz ile ulaşıyorum, ulaşılması gereken menzile.
Orada seyre dalıyorum sonsuz kainatı.
Görüyorum en küçük ve görünmez zerreciği, yine görüyorum en uzak ve ulaşılmaz olanı.
Ayrı değilim cümle varlıktan.
Bütünleşmiş, yekcan olmuşum.
Bu yeni bir şey değildi, eskiden öyleydim, geçiciydi ayrılık ve şimdi vuslat, kavuşma zamanıdır.
Rüya değil bu, hayal hiç değil, yüreğimin gerçeğidir bu.
Her yürekte saklı olan ama ötelediğimiz, arkaladığımız, üstünü kalın, bin bir kilitli, demirden daha güçlü kapılarla kapattığımız…
Her insanda mevcut oysa.
O halde; açığa çıksın gönlünde kilitli olan.
Zahirden batına yolculuk eylesin canın.
Semahın, Kırkların Semahı olsun.
Durmaksızın, her anında duyumsayarak, hissederek tüm hücrelerinde sonsuzluğu, Hakk’ın aşkını, dönüyorum semahımı.
Bir yanım buz dağıdır, diğer yanım en kızgın lavların fışkırdığı yanardağ…
Ateşin en merkezinde buz pistinde kaymak…
Varlıktan yokluğa, yokluktan hiçliğe, hiçlikten her şeye…
Hayy, Hakk, Hu..
Zikrim ile beraber şükrüm çoğalıyor.
Ya Hakk; sonsuz kez şükürler olsun.
Varlık meydanında olduğum için, seni bilenlerden olduğum için, bu yürek semahını nasip eyleyip seyran ettiğim için…
Gerçeklerin sonsuz demine, devranına Hü!

ÖNE ÇIKANLAR